BERBAT
Annemin göz kapakları çökmüştü, omzundaki yükün ne kadar
ağır olduğu belliydi. Ellerindeki nasır ise mücadelesinin işaretiydi.
Dimdik durmalıydım. Dimdik! Hastane odasında yaşadıklarımız
hakkında hiç konuşmadık. O kadar halsizdim bir o kadar bitkin oluyordum ki
kendimi toparlayamıyordum doğumun üzerinden üç gün geçmiş bebeğimle uyum
odasındaydım. Tedavi için aşağıya indiğimde bir süre yukarıya bebeğimin yanına
çıkamıyordum.
Sürekli beslemem ve koynumda yatırmam gerekiyordu. Bir süre
yukarıya çıkamayınca bazen annem gelip bana bakıyordu. Hemen toparlanıp
yukarıya çıkıyordum.
Yanımızda down sendromlu bebeği ile bir anne daha vardı. İki
ayrı açılabilir koltuğumuz vardı. O hiç uyumuyordu neredeyse, ben tedavilerim
bitip artık akşam olduğunda koltuğu açıyor çarşafımı seriyor ve uyuyordum. Bebeğimi
sık sık emzirmem gerekiyordu.
Her sabah hemşireler gelip bebeğimi tartıyorlar, topuğundan
kan alıyorlardı. Bazen koynuma alamıyordum. İçimden ‘Enfeksiyonum ona geçer mi?’diye
düşünüyordum. Bu hastaneden çıkarsak ikimizde henüz güvende olamazdık.
Bu bebeğe daha bakamazdım. Ama yanımda olmalıydı burada
değil odamda. İlk gün 200 gram aldı Doktor şaşırdı iyi gidiyor dedi. İkinci gün
kilosunda bir değişim yoktu. Saat başı emziriyordum. Çok yorgundum. Üçüncü
günün sonunda bebeğimi taburcu edeceklerini söylediler.
Her şey iyiye gidiyordu. Bebeğim yeni doğan yoğun bakımdan
taburcu ediliyordu. Üç gün yoğun bakımda, üç gün anne bebek uyum odasında
kalmıştık. Kafaları karıştıran şey benim taburcu olmamamdı.
Hala tedavim devam ediyordu. Ellerim ayaklarım şişmiş damar
yolu bulunamamış artık hemşireler çok zorlanıyorlardı. Bebeği taburcu
ettiklerinde annenin yanına verdiklerini sonra fark ettiler.
Artık odamdaki beşik boş değildi. Bebeğim yanımda ben ise yatağımdaydım.
Annemde yanımdaydı. Bazen geceleri uyanamıyordum. Gözlerimi açmadan emziriyor
uykuya geçiyordum.
Kocaman bir ailem olmuştu. Dört kişilik çekirdek ailem… Cemo
her gün geliyor ihtiyaçlarımızı karşılıyordu. Sürekli evdeki eksiklerden
bahsediyordum. Her geldiğinde o ne olacak bu ne olacak diyordum. Hazır değildi.
Evdeki hiçbir şey hazır değildi.
Aslında hazır değildim.
Evdeki doğalgaz sobaları ya bebeği zehirlerse, ya
uyanamazsam, mutfak çok dağınıktır şimdi?
Bir gün kızımla geldiklerinde kızımın gözündeki tuhaflığı
hissetmiştim. Nasıl davranacağımı bilemiyordum. Kucağına kardeşini verdim. Özgüveni
yerindeydi onu kucaklamakta hiç sıkıntı yaşamadı.
Hemen ona dokunmadan ellerimizi yıkamamız gerektiği ve henüz
çok küçük olduğunu söyledim. Gözleriyle yan yan bana bakıyordu. Babasıyla birazdan
yemeğe gideceklerdi ve çok heyecanlıydı. En sevdiği pastadan annesine almasına
babası izin vermemişti.
Artık gelen giden yoktu ben sekiz gündür hastanede 403
numaralı odadaydım. Telefonum ise hiç susmuyordu. Bu zamanda konuşmak insanı
çok yoruyor.
Berbat bir anne olacaktım. Eğer hastaneden çıkarsam bu işi
başaramayacaktım. Çok yorgundum. Uyuyordum fakat dinlenemiyordum. Bu berbat
hayatımın ve kişiliğimin içine bebeğimi de sokmuştum.
O masumdu, dünya berbat ve biz bu çocuklara hiçbir şey veremeyecektik.
Çalışsam onlarsız kalacak çalışmasam berbat bir hayatım olacaktı. Ailem malumdu
ilişkilerim ise berbattı.
Ne kadar kötü bir insandım. Saçma sapan yazılar yazıyordum. Ne
gerek vardı bunları yazmaya? Aptalım aptal berbatım berbat, birde üstüne bir
bebek daha yaptım.
Yetmezmiş gibi…
Klinikte çalışmak istemiyordum, evde kalmak istemiyordum,
okumak istemiyordum, yazmak istemiyordum.
Yazdığım yaptığım her şey saçmaydı. Ama bunları annem
bilmemeliydi.
Hayatında görüp görebileceği tüm sıkıntıları yaşamış birine
saçma düşüncelerinizden bahsedemezsiniz. Zaten aynı açıdan bakacak durumda
değildik.
Babaannem yatalak babam evde değildi ve annem babaanneme
halam bakmasına rağmen onun nasıl olduğunu düşünüyordu.
Ne zaman vicdanı evlatlarına yönlendirecekti acaba? Bana ne
zaman sarılıp seni seviyorum diyecekti? Kendi evini düşünüyordu. Bende durmadan
onu alıkoyduğumu düşünüyordum.
Babam durmadan arıyor ona direktifler veriyor, beni
soruyordu. Onunla konuşmaya hiç niyetim yoktu. Yine yanımda değildi. Yine yanımızda
değildi yine kendi cezasının kölesi olmuştu.
Yine hayatım berbattı, berbat!
Eve gitmekten korkuyordum. Kesinlikle evde berbattır. Çocuk okula
gidecek, bebek bakıma muhtaç ev berbat. Bu berbat hayatım berbat seyredecekti.
Dokuz gün sonunda;
Halsizliğim, berbat düşüncelerim, geçmişle yüzleşemeyen vicdanım, geleceği
görmeyen gözlerim, doksana düşmüş olan enfeksiyonum, sarılık olan bebeğim ile
taburcu edilmiştim.
1 yorum:
Bazen hayatlarımız berbat desekte tam vaz gectim yeter dediğinde yine kaldığın yerden devam ediyorsun hemde daha güçlenerek ve küçücük sana muhtaç bir nefes
Yorum Gönder