21 Aralık 2018 Cuma

İçtenlikle


Hepsini unuttum. Geçmişi sildim ve aramızdaki ilişkinin yeniden çok iyi olması için çaba gösterdim.
Babam…
Hamileliğimi sadece ben biliyorken, bir bayram ziyareti için köye gitmiştik. Yaşadığımız her şeyin müsebbibi o yıllar ve yaşadıkları olmasına bağlamıştım. Bir zamanlar artık geçmiş, ben yetişkin babam ise yaşlılığa adım atıyordu.
Ama olmadı o bayram,  bayram olmadı. Babam ile aramız bozuldu. Bayramı beklemeden apar topar dönüş yaptım. Hamileydim biliyordum ama sadece ben biliyordum.
Şimdi olsa asla o gün davrandığım gibi davranmazdım. Haklıydım ama gerçekçi bir tutum değildi.
Bayram öncesi; Dr. Örtgerden iki gün fazladan izin istemiştim. Bu iznin maaşımdan kesileceğini söylerken gözlerinden yeter artık ifadesini okuyordum. Ama ben sıkılmış, bunalmış bu yoğun iş temposuna dayanamıyordum. Biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı. Zaten hamileliğimin daha başlangıç evresindeydim ve devam etmeyeceğinden korkuyordum.
Dr. Örtger’e alınmıştım. Yıllardır çalışıyordum, Hiçbir zaman fazla mesai için talepte bulunmamıştım. İşe erken gelir geç giderdim. Erken çıkmak istediğim de hep kızardı. Ama Örtgerdi ne zaman ne yapacağı belli olmazdı.
O bayram bayram olmadı. Önce Örtgere kızdım, yerime gelen elemanın parasını kendi kazandığım günlük paranın iki katı olarak verdim. Babamla kavga ettim ve İstanbul’a döndüm.
Cemo sessiz kaldı. Ben iki gün boyunca uyudum. Şimdi düşünüyorum da bazı olaylar karşısında gerçekten erdemli bir davranış olarak mı sessiz kaldı yoksa hiçbir şey bilmediğinden, yani nasıl davranacağını bilmediğinden mi sessizliği tercih ediyordu?Acaba?
Hamileydim, iş berbattı, bir daha da köye gitmeyecektim.
Tüm hamileliğim babamla yaşadığımız olayın stresiyle geçiyordu. Düşük tehlikesiyle birlikte artan düşünce bozukluklarım, geçmişin en karanlık hatıralarını önüme her gün sunuyordu.
Bir yandan artık işten ayrılacağım bebeğimle evimde kızımla beraber olacağım için mutlu olamıyordum. Bir daha asla çalışamayacak, eski işime asla dönemeyecek, maddi sıkıntı yaşayacaktık. Kiradaydık, elimizdeki birikimle ev alamayacak, hepsini harcayacak ve çocuklarımızı perperişan edecektik. onlara iyi bir gelecek sunamayacaktım. Ya Cemo işten ayrılırsa?
Tüm özgüvenim bitmişti. Bunları düşünüyordum ama işten ayrılmaktan vazgeçmiyordum. Çünkü artık bunalmıştım. İnatçıydım.
Sabahları erkenden kızımı okula bırakıyor. Yürümüyor, kitap okumuyordum. Otobüse binip işe geliyor. Formalarımı giyip soyunma odasının sedyesinde mesai başlayana kadar uyuyordum.
Berbat bir anne, eş ve çalışandım. Sanki tüm dünya benim üstüme geliyordu.  İşimi zorlaştıran hastalara çabuk öfkeleniyordum.zaten hep zorlaştırıyorlardı fakat ben bunu öfke yoluyla çözmediğimi öğrenmiş olmama rağmen unutmuş gibiydim. Hala parasını bir organı olarak gören, göbek yağlarını kasları sanan, kelliğini bir türlü kabullenmeyen erkekrimsi tiplerin; ağalık tavırlarına taviz vermiyordum. Bu tşipleri hiç unutmadım.
Bunları yazarken; kabullenmediğim ne çok şey olduğunu fark ettim. siz ne kadar kabullenmemenizde; hayat elinizdekilerdi. Elime alabileceklerimi görmeye çalışmaktan ya da elimden düşenleri bulmaya çalışmaktan elimdekileri göremiyordum.
22 haftalık hamileyken işten ayrılacağımı yöneticilerime söyledim. Bence onlarda bunu tahmin ediyorlardı ama işi sürece bırakmayı tercih etmişlerdi. Ya da her zamanki gibi sorun onlara daha büyük sorun haline gelmeden görmezlikten gelmeyi tercih etmişlerdi.
İlk birkaç gün kimse bir şey demedi. Örtger’in hicivli kelimeleri dışında hiçbir şey yoktu.zaman geçiyor kimse bir adım atmıyordu.Eleman aramıyorlardı.Halimden memnundum.Zaten psikolojim yerime eleman yetiştirecek halde değildi.
Bir gün; çalışmaya devam etmemi istediklerini, bu yüzden daha az çalışacağım ama daha çok kazanacağım bir iş teklifi sundular. Hayır dedim. yeni çalışma koşullarıyla birkaç teklifle ve Örtger’in onore edici konuşmalarıyla zaten devam etmekte olan düşünce bozukluklarımı daha kötü hale getirmişlerdi.
Kararımdan her seferinde vazgeçmedim. Çünkü ben inatçıydım ve yıllarca bebeğimi bırakıp çalışmanın acısını yaşamıştım. Bu kez  bebeğimle olacaktım.
Onlara; ‘Kapınız açık olsun her zaman dönebileyim ama artık çalışmak istemiyorum.’ dedim.

Hiç yorum yok: