15 Aralık 2018 Cumartesi

Cemo neredesin ya?


Her şey çok güzel olacaktı. Belki bu doğumu A sınıfı bir hastane de bile yapabilirdim. Son dönemlerde bunun araştırmasını yapıyor, özel sigorta anlaşmalarının nasıl olduğu ile ilgili yazılar takip ediyordum.
Bu doğumda odam süslenecek, misafirlere ikramlarda bulunulacak, her türlü eşyası hazır olacaktı. İlk doğumumdaki gibi birden doğuma girmiş, kucağıma bebeğimi almış, ne yapacağını bilmeyen bir anne olmayacaktım.
Doğum sonrası evimiz şenlenecek, herkes mutlu mesut olacak, Çanakkaleden misafirler gelecek, annem benim ikinci doğumuma hazırlanıp gelecekti.
Eminönü turlarında gördüğüm o mavi ayakkabıları alacak, ona uygun bir yelek bile örmeye fırsatım olabilirdi.
Ben ameliyata hazırlanıyordum, 32 haftalık hamile idim ve bunların hiçbiri olmamıştı. Hemşire damar yolumu açtığında, jinekoloji masasına yönlendirilmiştim. Asistanları bekliyordum.
Çalıştığım klinikteki kadın doğum masasının iyi bir doğum hastanesi masasından daha konforlu ve kullanışlı olabileceği hiç aklıma gelmemişti. Keşke klinikte olsaydım ve bu doğum bildiğim doktorların yanında olsaydı.
Utanmak ne kelime güven duymak. Neden utanacağım ki? Bana dünyanın verebileceği en güzel eylemi gerçekleştiriyordum. Kesinlikle Dr Gacet klinikte sezaryen yapabilirdi!
Hemşire iğne yaptı ve bu iğnenin bebeğin akciğer gelişimi için gerekli olduğunu söyledi. Artık ameliyathaneye gidiyordum. Vardığımda; müzik ve bir ekip beni karşıladı.
Geniş koridorun her bir tarafında odalar yeşil perdelerle örtülmüş, her ekip ayrı odalardaydı. Az önce hazırlanma odasında gördüğüm gebe de karşımdaki diğer odadaydı.
Sedyeye oturduğumda spinal anestezi için belimden iğne vurulacaktı. Biri ‘Sana prenses doğum yapacağız.’ dediğinde ben hüngür hüngür ağlıyordum.
Bir erkek geldi ve neden ağladığımı sordu. Bebeğimi kaybedersem diye korktuğumu söyledim. Halbuki belimden ilk iğne vurulmuş olmamış ikincisi deneniyordu. Ben kliniğe kaçsam mı Dr Gacet ne yapıyordur diye düşünüyordum. Cemo neredeydi ya?
 Sırt üstü uzandım, ellerimi bağladılar. Hala ağlıyordum...  Korkuyordum. Tepemde duran ışığın metal parlak kısmından olanları görebiliyordum. Ağlıyordum…
Ayaklarım uyuştu, önüme kocaman yeşil bir örtü serdiler. Ama ben o metalden her şeyi görebiliyordum. Ağlıyordum.
Karnımı bastırıyorlardı.
Hala prenses doğum diyordu biri, fonda Tarkan şarkı söylüyordu. Ağlıyordum…
Bir hareketlilik oldu ve bak oğlun doğdu dediler. Yeşil bir örtünün içerisinde, kıpkırmızı, çekik gözlü, uzun parmaklı, küçük bir bebek gösterdiler. Yanağıma dokunsun dedim, biraz daha kalsın, götürdüler…

Cemo neredesin ya?

Hiç yorum yok: