Cemo neredesin ya?
Her şey çok güzel olacaktı. Belki bu doğumu A sınıfı bir
hastane de bile yapabilirdim. Son dönemlerde bunun araştırmasını yapıyor, özel
sigorta anlaşmalarının nasıl olduğu ile ilgili yazılar takip ediyordum.
Bu doğumda odam süslenecek, misafirlere ikramlarda
bulunulacak, her türlü eşyası hazır olacaktı. İlk doğumumdaki gibi birden
doğuma girmiş, kucağıma bebeğimi almış, ne yapacağını bilmeyen bir anne
olmayacaktım.
Doğum sonrası evimiz şenlenecek, herkes mutlu mesut olacak, Çanakkaleden
misafirler gelecek, annem benim ikinci doğumuma hazırlanıp gelecekti.
Eminönü turlarında gördüğüm o mavi ayakkabıları alacak, ona
uygun bir yelek bile örmeye fırsatım olabilirdi.
Ben ameliyata hazırlanıyordum, 32 haftalık hamile idim ve
bunların hiçbiri olmamıştı. Hemşire damar yolumu açtığında, jinekoloji masasına
yönlendirilmiştim. Asistanları bekliyordum.
Çalıştığım klinikteki kadın doğum masasının iyi bir doğum
hastanesi masasından daha konforlu ve kullanışlı olabileceği hiç aklıma
gelmemişti. Keşke klinikte olsaydım ve bu doğum bildiğim doktorların yanında
olsaydı.
Utanmak ne kelime güven duymak. Neden utanacağım ki? Bana dünyanın
verebileceği en güzel eylemi gerçekleştiriyordum. Kesinlikle Dr Gacet klinikte sezaryen
yapabilirdi!
Hemşire iğne yaptı ve bu iğnenin bebeğin akciğer gelişimi
için gerekli olduğunu söyledi. Artık ameliyathaneye gidiyordum. Vardığımda;
müzik ve bir ekip beni karşıladı.
Geniş koridorun her bir tarafında odalar yeşil perdelerle örtülmüş,
her ekip ayrı odalardaydı. Az önce hazırlanma odasında gördüğüm gebe de
karşımdaki diğer odadaydı.
Sedyeye oturduğumda spinal anestezi için belimden iğne vurulacaktı.
Biri ‘Sana prenses doğum yapacağız.’ dediğinde ben hüngür hüngür ağlıyordum.
Bir erkek geldi ve neden ağladığımı sordu. Bebeğimi kaybedersem
diye korktuğumu söyledim. Halbuki belimden ilk iğne vurulmuş olmamış ikincisi
deneniyordu. Ben kliniğe kaçsam mı Dr Gacet ne yapıyordur diye düşünüyordum. Cemo
neredeydi ya?
Sırt üstü uzandım, ellerimi
bağladılar. Hala ağlıyordum... Korkuyordum. Tepemde duran ışığın metal
parlak kısmından olanları görebiliyordum. Ağlıyordum…
Ayaklarım uyuştu, önüme kocaman yeşil bir örtü serdiler. Ama
ben o metalden her şeyi görebiliyordum. Ağlıyordum.
Karnımı bastırıyorlardı.
Hala prenses doğum diyordu biri, fonda Tarkan şarkı söylüyordu.
Ağlıyordum…
Bir hareketlilik oldu ve bak oğlun doğdu dediler. Yeşil bir
örtünün içerisinde, kıpkırmızı, çekik gözlü, uzun parmaklı, küçük bir bebek
gösterdiler. Yanağıma dokunsun dedim, biraz daha kalsın, götürdüler…
Cemo
neredesin ya?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder