25 Aralık 2018 Salı

--YAŞADIKLARIM--


‘Uyandım, balkonda derin nefes aldım, her bir anıma şükrettim. Usul usul yağmur yağıyor. Oğlum uyumadan ‘Beni öp anne’.dedi. Üstünü örttüm. Ev ahalisi derin uykuda…’
Beni ben yapan yaşadıklarım. Minnettarım.


Artık gazeteye ilan verilmiş, resmen kiniğe bir eleman aranıyordu. Birkaç kişi görüşmeye gelmişti. Gelenler ile görüşülüyor. İş tanımı yapılıyor daha sonrasında dönüş yapılıyordu. Bir kişi benimle birkaç gün çalıştıktan sonra çalışamaya karar vermişti.
Bir kişi kalabalık ailesiyle gelmiş ve Gacet ve Örtgerden geçer not alamamıştı. Bende yıllarca başka bir klinikte çalışmış, ara sıra kliniğimizdeki resmi işlerin yürütülmesi için, fikir alışverişinde bulunduğum bir arkadaşı bulmuştum.
Eski işyerinden ayrılmıştı bulmam için epey vakit harcamam gerekti. Fakat bu işi yapabilecek en iyi kişi olmasına rağmen sigorta istemiyordu. Gacet ve Örtger üzülerek kabul edemediler. Kararsız kalınmıştı. İlan sürekli veriliyor ama gelenleri ya bizimkiler ya da bizimkileri başvuru yapanlar beğenmiyordu.
Hadi bu olsun dediğimiz iki gün sonra gelmiyordu.
Hamileliğim ve depresif hallerim devam ediyordu. Mutsuzdum. Doğurmak istemiyordum. Doğursam bile büyütemezdim. Ben bu işin altından kalkamaz perişan olurdum.
Annemle telefon konuşmaları yaparken annemin bir huzursuzluğu olduğunun farkındaydım ama babamın mutsuzlukları diye düşünüyordum. Köyden birinin beni arayıp geçmiş olsun dileklerini sunmasıyla; babamın devletin kanuni misafiri olduğunu öğrendim.
Tıpkı; tam evlenme arifesindeyken, kına gecesi akşamı gittiği gibi,  yeşil üniformalılarla gitmişti.
Yine ihmali bir suçtan, devletle ilişkisini kuvvetlendirmişti. Bayramda yaşadığımız tartışmadan bir bayram önce büyük erkek kardeşimle aynı problemi yaşamıştı. Önce büyük erkek kardeşim sudan sebepten babamın öfke krizine yenik düşmüş, evine dönmüştü. Sonraki bayramda, ben İstanbul ‘ a ağlayarak dönmüştüm.
Bu kez onu öfkelendiren bendim. Yılların hesabını soruyor ve hayatımızı berbat ettiğini söylüyordum. Bunları söylerken, geri dönüşü olmayan bir yola girdiğimizin farkındaydım. Artık işler çığırından çıkmış babam tamamen geleceğimizle oynuyordu. Her zaman yaptığı şeydi ama artık yaşlanmaya başlamış desteklerimizle emekli olmuş toparlanması gerekiyordu.
Büyük erkek kardeşimle de bu olaylardan çok önce aramız bozulmuştu. Artık eskisi gibi internet üzerinden her gün konuşmuyorduk. Sadece zorunlu haller için konuşuyorduk. Ama aramızdaki sorun hakkında hiç konuşmamayı tercih ediyorduk. Kelimelerimiz itici ve soğuktu.aramızdaki sıcak sandığım ilişki gitmiş ve resmi hale gelmişti.
Yıllarca beraber kardeşçe yaşamıştık. İstanbul’a geldiğinde benimle yaşamış uzunca bir süre yanımızda kalmıştı. Ayrıldığında ise tüm hafta sonlarını beraber geçirmiştik. Küçük erkek kardeşim önce onun yanında kalmış her hafta sonu eşyalarını toplayıp, yıkamak için bize geliyorlardı. Hafta sonları evimiz tam şenlik oluyor hep beraber kahvaltılar, akşam yemekleri eşliğinde sohbetler oluyordu.
 Zamanla ilişkimizin büyük bir çıkar ilişkisi olduğunu ve benim hakkımda hiç hoş olmayan şeyler düşündüğünü öğrendiğimde dünya başıma yıkılmıştı.
Duyguları açıkça ifade edebilen bir insan olarak; ona göre fazla karışan ve fazla bilmiştim. Bu olaydan sonra artık bir ailem olduğunu ve bütün önceliğimi onlara vermem gerektiğine karar vermiştim. Benim bir çocuğum ve eşim vardı. Önce onlara karşı sorumluluklarını yerine getirmem sonra yapabildiğimden fazlası için çok düşünmemem gerektiğini öğrendim.
Annemi arayıp her şeyden haberimin olduğunu, üzülmemesi gerektiğini söyledim. Ağlıyordu. Bence; yıllarca çocukları için mücadele etmiş bir kadın olarak çocuklarının artık uzakta ve aileden kopmuş olmasına da üzülüyordu.  Alıştım anne neden korkuyorsun ki dedim. Düşük tehlikesi geçirdiğim için söylemediğini, babamın bunu bildiğini ama kendi isteğiyle bu cezayı çekmek istediğini söyleyip, beni üzmemeye çalıştı.
Arkasında dev gibi borç yığını ile kaldığını bilmiyordum.
Hâlbuki içim kan ağlıyordu. Ama beni üzen; babamla yaşadıklarımız mı yoksa yaşayamadıklarımız mı bir tülü karar veremiyordum. Yetişkin ayakları üzerinde bir kadın olduğumu biliyordum. Buna rağmen arkamda beni anlayan ve beni destekleyen bir aileminolmasını çok isterdim.
Alıştık diyordum dilimle ama alıştıklarımın acısı yüreğimde dağ gibiydi.
Sürekli annemin bu duruma gelmesine üzülüyordum. O çok iyi yürekli bir kadındı. Babamda öyleydi ama yıllar sonra kişilik bozukluğu olduğunu öğrendiğimizde anlayabilmiştik.
Sonra bunun benim için fırsat olduğunu ve Mayısta doğum yaparsam Haziran Temmuz gibi memlekete gidebileceğimi, hem anneme destek olabileceğimi hemde annemin yanında daha iyi toparlayacağımı düşünerek daha iyi düşünmeye çalışıyordum.
Evde mutsuz, işte öfkeliydim. Kızımın okulunda sorunlar devam ediyordu. Ben kahvesini fotoğraf çekip mutluluk paylaşan biri değildim. Mutlu olduklarım paylaşamayacak kadar değerliydi. belkide bir kahvenin yanındaki sohbet, içini dökebildiğin, yargılamayan, beklentisi minimal insanlar beni daha çok mutlu ediyordu.
Hayat bir gösteri merkezi değildi. Yaşamdı, içtenlikti ve hakikati görebilmekti. Birçok olayda sessiz kaldım. Çünkü bence en büyük cevap sessizlikti.
Öyle olmuyordu. Ne kadar uzak kalmaya çalışsam da olmadı…
Okul bitince rahatlayacaktık. Başka bir okul yeni umutlar vaat ediyordu. Doğum sonrası kızımla ilgili sorunların biteceğine emindim.
Bu ruh halim yerini sakinliğe bırakacaktı.
İş çok stresliydi, işsizlikte öyleydi ama çocuklarımla olup hayatı öğrenmelerine yardımcı olacaktım.
Ruh halim bebeğim için bambaşka şeyler söylerken ilk çocuğum için bambaşka şeyler düşünüyordum.





Hiç yorum yok: