26 Aralık 2018 Çarşamba

BELKİ


Uzun arayışlardan sonra bir eleman bulunmuştu. Aslında bir seçim yapmak zorunda kalınmıştı. Artık doğum iznine ayrılmam bir  hafta kalmıştı. Zorlanıyordum.
Gacet mutsuz, Örtger çaresiz bakıyordu. İstedikleri bu değildi. Korkularım, kaygıları ile yorgunluklarım ise beni bırakmıyordu.
Her şey çok güzel olacak mı? Yıllarca yoğun tempo ile çalışmıştım. Konforu kötü olan evimde neler yapacaktım. Her şey yoluna girecek miydi sahiden? Cemo ya işten ayrılırsa? Bana kapıları açık geri dönerdim. Tekrar eski günlere dönmek beni mutlu eder miydi? Olacak mıydı hakikaten?
Bebeğim olduğunda her şey güzel olacak mıydı?
Yerime işe başlayan, evli, çocuklu, sıska kız bu işi yapabilirdi. En azından gönül rahatlığıyla artık duygu durum bozukluklarımı yaşayabilirdim.
Kız zehir gibiydi. Her anlattığımı dinliyor ve uyguluyordu. İşi almaya hevesli ve çalışmak için can atıyordu. Karıştırdığı tek şey; davranış taklit etmeydi. Benim gibi olup işi almak, patronların gözüne girebilmek istiyordu. Ama ben gibi olması mümkün değildi. Armut pişmeden daldan düşmezdi.
O ben değildim. Mutsuz ve öfkeli... Birçok hastayı, yaşam şekillerini, aile hayatlarını biliyordum. Sorun çıkartacak hastayı, yol gösterilecek hastayı biliyordum. Bu öfkeli halime onlarda bildikleri için katlanıyorlardı. Çünkü hepsi beni tanıyan bir zamanlar hayatlarının kötü anlarında onlarla olmuş bir çalışandım. Başları sıkışınca gelebilecekleri, yol yordam gösterebilen ruh hallerine göre davranabilen, yıllarca o semtin Püskülüydüm. Benim o zaman ki duygusuz ve öfkeli Püskül olmamı idare ediyorlardı.
Hepsi yolda selamlaştığım bir şekilde ev hastaları için destek veyol yordam gösterdiğim insanlardı. Aramızda bir güven inşa edilmişti. Püsküle soralım mantığı insanlarda gelişmiş bazen inanılmaz basit ama beceremedikleri şeyler için bana geliyorlardı.
Yabancı hastalarla iletişim konusunda becerikliydim. Uyruklarına göre yaşanabilecek olayların önüne geçme becerisini yıllarca edinmiştim. Birçok yerli hasta için ise; başı sıkışınca gelebileceği bir insan olmuştum.
Ne kadar o dönemde mutsuz ve depresif olsam da, şimdi başkaları açısından kendime övgü değil, hakikati sunuyorum.
Bu kız bu işi yapardı. Ama bir Püskül olabilme yolunda çok ilerlemesi gerekiyordu ve yanlış yolda ilerliyordu. Bana benzemeye çalışıyordu ama bilmediği şey Püskül o zamanlar bir zamanlar ki Püskül değildi.
Gacet’in bir durum karşısında,insanı dinlerken , gözlüklerinin altından bilgisayarda bir şeyler yapmasını, gözlerini devirerek bıktım bakışını, sorun sorun olmadan gelmemeli oflayışlarını, Örtger’in öfke krizi anında ‘tamam çözeriz.’ deyince rahatladığını, kızgınlıkları geçene kadar, sessizce beklemek gerektiğini, yanlış yaptığınızda özürden haşlandığını, bir şeyi kabul ettirmek için eşref saatine denk gelinmesi gerektiğini bilmiyordu.
Çünkü ben sorun sorun olmadan kimseye gitmiyor, alınacak hastaları seçiyor, bilgisayar sorunu olduğunda önce google dan sonra, bilirkişiden ne yapacağımı öğreniyordum. Sorun çözülsün de aman Örtger , Gacet  duymasın diye uğraşıyordum.Kendimi övmüyorum. Bu bana yakışmazdı. o mavi kapıdan girdiğimde bu insanlara bana iş verin çalışırım dediğimde samimiydim. Aman sorun çıkmasın diye yıllarca haftada altı gün, günde dokuz saat çalışmıştım. Katlanamadıklarıma katlanmıştım. Alışmıştım ama bıkmıştım.
Yaptığım işlerle alakalı küçük bir defter oluşturdum. Gacet istiyordu. Başımıza gelebilecek olaylar karşısında yazılı olarak başvurulacak bir kaynak olmalıydı… Gacet’in bilmediği bu kitap okunursa bir işe yarayabileceği idi. Tabi okunsa bile uygulama kısmındaki kişisel ayrıntı çok daha önemliydi.
Bir hafta olmasına rağmen kız zehir gibi, zehir Püskül’ün huylarından öğrenmişti. Gidecektim ya artık gerisi yalandı.
Doğum izni aldığımda; artık saha da değil kenarda seyir, olayda müdahale aşamasındaydım.
Ne kliniğe gelecek halim ne de insanlara katlanacak ruhum vardı. Günden güne gelecek kaygısı ile boğuşuyordum. Evde belki de bu bebek için bakabilecek birini bulur verirdim. İşe döner hayatımı, pişmanlıklarımla devam ettirirdim.
Biz bu işi yapamazdık. Lanet olsun, boktan bir hayatım vardı. Neden hamileydim ki? İşten ayrılıp gezmek tozmak varken ben neden hamileydim?
Ruh halimdeki gelgitlerle birlikte artık resmen izine ayrılmış evde uyuyacağım günlerin az kaldığını düşünüyordum. belki bebeği evde doğurur kimseye söylemez birine verirdim.
Doğum için kendi doktorumdan özel hastaneden randevuyu almıştım. Beklenen tarih on dokuz mayıstı, operasyon yani doğum iki mayısta gerçekleşecekti. Bir mayıs resmi tatildi. Doktorum beni psikologa yönlendirmişti. Her şey yolunda görüşmek üzere demesinden sadece iki gün sonra doğum yaptım.
 Sadece iki gün sonra…
Bebeğim; kadın doğum devlet hastanesinin yeni doğan yoğun bakımında ben ise vücudumdaki en yüksek değer altı olması gerekli, enfeksiyonun, 900 olan değeri ile hastanedeydim.


Hiç yorum yok: