YA HEP YA HİÇ
Cemo’nun kucağında taksiye bindim diyerek olayı dramatize
ettim. Ben ayakları üzerinde duran cesur bir kadınım. Tüm soğukkanlılığım ama
halsizliğimle nöbetçi kadın doğum uzmanını bekliyordum. Büyük ihtimalle bebeğimin
öldüğünü düşünüyordum.
Doktor geldiğinde; 12 haftalık gebe olduğumu ve kanamam
olduğunu söyledim. Tek korktuğum eğer bir operasyon yapılacaksa bu hastanede olmayacaktı.
Ultrasona girdiğimde bebeğim gayet iyiydi. Hormon iğnesi yapıldı. Düşük olacaksa
olurdu. Ya hep ya hiç olabilirdi.12. haftada böyle durumlar riskliydi. İstirahat
ve hormon ilacı takviyesiyle, akışına bırakıldı. Bir hafta sonra kontrol
edilecekti.
Ya hep ya hiç!
Şimdi düşünüyorum da; neden acaba doğum yaptığım devlet
hastanesine gitmemiştim. Kesinlikle yatış verilir ve daha iyi takip edilebilirdi.
Evde istirahat ediyordum. Ama hormon ilaçları resmen dengemi
bozmuştu. Düşünemiyordum bile… Ayağa kalktığımda başım dönüyor, kanamam oluyor
tekrar yatıyordum. Dr Gacet’ in istirahatimi arttırmasıyla iş hayatım boyunca
ilk defa bir hafta işe gitmemiştim.
Toparlanmam çok uzun sürdü. Bu arada kitap için yazılar
yazmaya başlamıştım. Devamını bir türlü getiremiyordum. Başka bir yerde bir
karakter oluşturmuş, kahramanım Fedai’nin başından geçenleri anlatıyordum.
Her şey hormon ilaçları ve düşük tehlikesi ile boyut
değiştirdi. Hamileliğin getirdiği hormonlarımın dengesizliği bütün düzenimi ve
ruh halimi değiştirdi. Gebeliğim devam ediyordu ama ruh halim hiç iyi değildi.
Yazdıklarımı saçma buluyordum. Sanki herkes benimle alay
ediyor gibi geliyordu. Tüm geçmişim yüzüme tokat gibi vuruluyordu.
Neşeli, meraklı, inatçı Püskül gitmiş yerine hayattan bıkmış,
her şeyden nefret eden, tüm hayatını saçma bulan Püskül gelmişti.
Evde de işler iyi gitmiyordu. Babam ile yıllardır aramızdaki
ilişki bozulmuş. Tüm sevgim nefrete dönmüştü. Cemo bu olaydan uzak duruyordu. Çok yoğundu.
Bende öyle…
Kızım aramızda sıkışıp kalmış, gebeliğim resmen ilan
edilmişti. Zaten olacaktı, benim isteğim daha mutlu bir şekilde paylaşmaktı.
Ülke genelinde her şey berbattı. Siyaset bozulmuş, güven
temelleri sarsılmış, ölüm haberleri durmadan geliyordu.
Bir yandan Suriye savaşa girmişti. Türkiye’ye binlerce insan
sığınmaya devam ediyor. Haberler sınırdan geçmeye çalışan insan dramlarını yayınlıyordu.
Ülkede kadın cinayetleri artmıştı.
Dünyanın da ülkemizden farkı yoktu.
Bu kadar olay yaşanırken, gelecek kaygısıyla birlikte,
yıllarca ev almak hayaliyle paramızı biriktiriyorduk. Ama Aziz NESİN hikâyesi
gibi ev fiyatları durmadan artıyordu. Nerede yaşayacağımıza karar verememiştik.
Bu güvensiz ortam da bende işten ayrılmaya karar vermiştim. Henüz
yöneticilerime söylememiştim ama niyetim ikinci çocuğumda çalışmamaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder