Nereden başlasam
bilemiyorum. Sanki cümleyi yazarak tüm kelimeleri kaçırmış ve yazıyı
sonlandırmışım gibi hissediyorum.
Yolun yarısından seslenip,
bırakmışım. O yolu erkenden tamamlayıp üstüne çift yol yaptım. Üçüncü yola
giriyorum.
Bebeğim 20 haftalık iken yolu yarıladığımı
düşünüyordum. Meğer yolun yarısını daha önceden geçmişim.
En iyisi; her şeyi yeniden başlamak,
anlatmak…
Selim 32 haftalık prematüre bebek
olarak dünyaya geldi. Sebebini bilmediğimiz bir enfeksiyon dolayısı ile, ben 9
gün hastanede, Selim ise 3 gün (bizim için büyük şans) yeni doğan yoğun bakımda
kaldı.
Prematüre( erken doğan) bebek annesi
olmanın zorluğunu öğrendim böylece…
Kendimi toplamak, dinlenebilmek
için zaman ihtiyacım olduğu dönemlerde selim kusmuğunu nefes borusuna kaçırdığında
daha 15 günlük bir bebekti.
Neyse ki; bir günlük hastane
süreci ile bu durumu atlattık.
Ne zaman kendime gelip yazmak
istesem de bir türlü olmadı. Kalem kâğıda sarıldım da bir türlü klavyeye
gelemedi parmaklarım.
Bir ara; çift çekirdekli ana
sloganıyla;yaşlı teyzelere, bilmiş iyi bebek bakan annelere, bir kahveyi çok
gören arkadaşlara, evini temiz tutmaktan beynine çamaşır suyu kaçmış
hemcinslerime sesleneyim dedim.
Yine olmadı…
Bugün;
Hey dur! Sen üretmeyi sevensin,
sorun değil çözüm, zehir değil sevgi, ölüm değil yaşam…dedim kendime, ne
beklediğimi sordum.
Şimdi buradayım, yazacağım.
En baştan sona…
1 yorum:
Sukur. Bekledigimiz bir seydi. Kalemi kuvvetli olanlar yazmali derdim eskiden. Artik sadece kalemi kuvvetli olanlar degil beyni aydinlik ruhu temiz suzgeci kaliteli....olanlar yazsin diyorum.
Yorum Gönder