Gerçekler
İşe başladığım da; İnatçı, dediğim dedik kafasına koyduğunu yapan
bir Püskül idim.
Şu an’a kadar yaşadığım hayatın üçte ikisi memlekette
geçtiyse, üçte biri de İstanbul’un göbeğinde, kozmopolit bir semtte geçmiştir. Sanırım
gelişme kısmı budur. Bol virgüllü az
noktalı, bazen ünlemli yazılar için, yazacaklarımı saklamak istiyorum.
Dr. Örtger ve Dr. Gacet henüz yerime çalışacak elemanın hazır
olmadığı ve bir süre daha birlikte çalışmamız gerektiğini düşünüyorlardı. Dr. Gacet
için gitmem daha büyük bir kayıptı. Çünkü Dr.örtger için yaptığım iş çok
basitti, herkes yapabilirdi.
Ben ise bundan sonra hayatımın nasıl şekilleneceği konusunda
hayaller kuruyor, geleceğin korkusunu veren paranoyak düşüncelerimden
sıyrılmaya çalışıyordum.
Kolay değildi, olmayacaktı ama hep istediğim hayat buydu. Bir
gün bu kadar yoğun çalışmaktan kurtulacak, çocuklarımla her yere gidebilecek,
zaman mekân kısıtlaması yapmayacaktım.
En önemlisi, boş vakit denen şeyin ne olduğunu öğrenecektim.
Kızımın toplantılarına gidebilecek, tiyatro, sinema ve etkinlikler için bol bol
fırsat bulacaktım.
Doğum raporumu almaya gittiğim devlet hastanesinde, hamileliğimin
normal olduğunu söylediler. Halsizdim ama bunu yoğun çalışmaya ve o dönem
eşimin uzak olan işyeri için mesai saatine yakın yol gitmek zorunda kalması
nedeniyle sıkıştırılmış bir şekilde yaşadığımız hayata bağlıyordum.
Rapordan iki gün önce kendi doktoruma gitmiş ve bu hamileliğimin
ilk hamileliğim gibi olmadığını kendimi halsiz ve mutsuz hissettiğimi söylemiştim.
Doktorum bunun psikolojik olduğunu söylemiş ve beni psikologa yönlendirmişti.
Raporumu alıp işe gittiğimde çok iyi değildim. Halsiz bitkin
ve uyumak için bir yerler arıyordum. Bunu ev hastane ve iş arasında yaptığım
yürüyüşe başlamıştım. Laboratuar koltuğunda otururken gelen bir hasta doğum
yapacak gibisin yanakların kızarmış dediğinde gülecek halim yoktu.
Çalışma arkadaşım bu böyle olmaz, Dr. Gacet’a söyleyelim
sana bir müdahale etsinler dediğinde yarın aynı olursam söylerim, yorgunum
deyip uyuduğumu hatırlıyorum.
O akşam eve giderken yine yürümeyi tercih etmiştim. Ama yarı
yolda halim kalmamıştı. Otobüse bindim, bunaldım yarı yolda inip yürümeye karar
verdim.
Kızımın dersi için gerekli fotokopiyi alacak, birazda temiz
hava alacaktım. Yolda işimi hallettim ekmeği alıp eve gittim. Merdivenleri çıkamıyordum.
Biraz dinlendim ve ikinci kata yavaş yavaş çıktım. Kızımı kayınvalidemin
evinden (kapı komşum)alıp eve geçtim.
Eşim o akşam arkadaşlarıyla plan yapmıştı. Ve gitmeden önce
nasıl olduğumu sormuş ‘’İyi değilim ama yorgunum dinlenmeliyim.’’deyip. Eve gelmesinin
gerekmediğini söylemiştim.
Kızım ise heyecanla ödevini yapmak için beni bekliyordu. Ödevi
yaparken uykum geldi. Uyandığımda eşim gelmiş ne olduğunu sormuştu. Yorulduğumu
ve uyumak istediğimi söylemiştim. Belim ve bacaklarım ağrıyordu. Bir ağrı
kesici içip uyudum.
Tüm gece kabuslarla geçti. Sabah uyandığımda ise kendimi
nasıl hissettiğimi hatırlamıyorum ama bir gariplik olduğunun farkındaydım. Kızıma
hasta olduğumu ve doktora gitmemiz gerektiğini, babasının onu okula
bırakacağını beni merak etmemesi gerektiğini söylemiştim. Onlar okula
gittiğinde duş almış hazırlanmıştım. Dr Gacet ‘a haber vermeliydim hem işe
gidemeyeceğimi hem de anormal bir durum olduğunu. Haber verdim o da doğum
olmaz, müdahale ederler diye söylemişti. Bizde öyle düşünüyorduk.
Neden kendi doktorumu aramadığımı, hastanesine gitmediğimi –
iyi ki öyle yapmışım- hatırlamıyorum.
Hastaneye vardığımızda doğumun başladığının ve çok erken
olduğunu, doğum sonrası bebeğimin başka bir hastaneye nakledilmesi
gerekebileceğini öğrenmiştik.
Biz doğuma gelmemiştik ki, hazır değildik. Kimseye haber
vermemiştik.Cemo ne yapacağını şaşırmış durumdaydı.Özel bir hastaneye gidip
doğumu orada yapmamızı düşünüyordu.Dr.Gacet’ i arayıp durumu anlattım. Dr.Sonic
ile görüşmüş ve bana başka bir hastane ayarlamışlardı. Bu arada devlet
sisteminin ve vardiya değişimin arasında kalmıştık.
Neyse ki; aklı başında bir doktor oraya kadar gitmemin
bebeğe ve bana zarar vereceğini söylemişti. Bende gitmek istemiyordum.
Cemo ile birbirimize baktık. O perişan haldeydi. Yalnız başına,
eşyalarım elinde kalmış, kafası karışmış, ne yapacağını şaşırmış durumdaydı.
Annem 400 km uzaktaydı. Sonuç ne olacaktı?
Ben ise camı açık ve sırtıma rüzgârı vuran beş gebeli, sancı
odasında bir perdenin arkasında, vardiya değişimini, doktor ebe devir teslimini
bekliyordum. Ağlıyordum…
1 yorum:
Devamini bekliyorum ve benim de dise dokunur anlarim var bu konuda. Su anda da cok sukredecek sebebim
Yorum Gönder