21 Ocak 2019 Pazartesi

OKUMA


Ne yapacaktım? İstediğim buydu. Hep istediğim, hayal ettiğim bu değimliydi? Hayal kurmuştum ve hayalim gerçekleşmişti.
Örtger’in baskılarına, hayal kırıklığına katlanmıştım. 10 yıldır aynı işyerinde çalışıyordum. Bu benim için terfi etmek gibi bir durumdu.
Bir yandan da röntgen teknisyenliği gözümü korkutuyordu. O gece eve gittim. Cemo ile hiç heyecanlı olmayan bir şekilde paylaştım. O da heyecanlanmadı. Hayırlı olsun, istediğin oldu, bundan sonrası da istediğin gibi olsun dedi
İçim kıpır kıpırdı. Mutluluğumu ve heyecanımı haykırmak istiyordum. Belki Cemo ile kutlama yapabilirdik. Annemler çok mutlu olurlardı. Arkadaşlarım “Sen yaparsın.“ derlerdi. Olurdu bu iş!
 Soranlara uçan tekmeyle dalasım geliyordu? Sen yaparsın, bak başın sıkışınca yanındayım diyecekleri yerde herkes nasıl olacağını soruyordu.
Kayıt dönemini bekliyordum.
Beklemeye başladım. Kayıt olacaktım ne olursa olsun ya diye geçiriyordum içimden!
Hacı; yıllardır tek dayanağımdı. Sabahları, rutin işlerimi yaparken, günlük siyaset konuşurduk. Ben hayatı sorgulardım o da doyurucu cevaplar verirdi. Kliniğin en verimsiz görünen ama işçi motivasyonunu sağlayan patroncu değil gerçekçi biriydi.
Neresi bozulsa, tamir gerektirse o bakardı. Yaptığınız başkasına ama öğrendiğiniz kendinize kafasındaydı. istanbulda elimden tutan biri varsa o Hacıdır. Tüm hayatı reddedişlerimi, sorgulayışlarımı, katlanmazlıklarımı; sakince dinler, benim kendi cevaplarımı vermememi sağlardı. Birde eksikleri gidermemi herkesten önce ben yaparım diye atlayışlarımı desteklerdi.
“Eeee ne olacak? “ Dedi.
Kendiside röntgen teknisyeniydi. Ve “Mesleği araştır, duruma bak bakalım.“ dedi.
Kayıt ücretini ne yapacağımı, okulun saatlerini, nasıl gideceğimi araştırıyordum. Okula kayıt olmaya gitmeden önce; tüm bilgiler elimde olmalıydı. Yeni açılan bir okuldu, internet sitesi yeni açılmıştı. Tüm eşdeğer okulları, bu mesleğin getirisi götürüsü neydi? Kimler okumuş, nerelerde çalışıyorlardı? Neler yapıyorlardı? 
İş bulma sitelerinde ne kadar ilan vardı? Hepsini tek tek araştırıp not alıyordum. Bir yandan da kayıt olmadan kayın validemle ve Örtgerle bunu nasıl konuşacağımı düşünüyordum.
Çok zor ama keyifli bir sürecin beni beklediğini umuyordum.
Herkes sen yaparsın diyordu.
O dönemlerde kliniğimize bir  çalışan daha geldi. Mesleki deneyimi olmayan kliniğe joker elemanı diye getirilen bu kişi; Örtger’in memleketten arkadaşının oğluydu ve klinikte joker eleman olacağı herkesin yerine çalışabilen bir eleman olması için her birimi öğrenmesi gerektiği , söylenmişti.
Benim ile aynı üniversiteyi kazanmıştı. Bölümü ise ameliyathane hizmetleriydi. Bir kaç hastanenin bronkoskopi bölümünde çalışmıştı. Uzun süreli bir işi olmamıştı. Ailesi üniversite okutup hayatını kurtarmayı planlıyordu. Yirmili yaşlarını geçmiş, bir türlü balta ile sap ilişkisi arasında olamamıştı.
Hacı benden çok uzaklaşmıştı. Şimdi düşünüyorum da her şeyin farkına varmıştı. Örtger sabah sohbetleri esnasında yanımıza geliyor ve tutarsız davranıyordu. Bağırıp çağırıyor. Sohbetimizi kesiyor, engelliyordu.
Bana da bir türlü dozunu ayarlayamadığı bir davranış biçimi vardı. Getirdiği eleman başlarda ne kadar azimli biri gibi görünse de, iş zamanında kaytarmaktan hoşlanan, patronları görünce çalışan, işine geldiği gibi davranmayı huy edinmiş biriydi.
Bazen hiç anlamsız başımıza gelir,“ Eee bugün ne öğreniyoruz derdi .“  bu genellikle patronların duyması için yüksek sesle ve ortada olurdu. Sabahları işe gelme konusunda sıkıntıları vardı.
Yıllardır çalıştığımız bu şirkette Örtger hariç kimsenin geç gelme hakkı yoktu. Olsa bile herkes birbirini idare ederdi.
Çalışma isteği olmayan, iş disiplini edinmemiş, başladığı işi bir türlü sonlandıramayan, yaptığı iş için kafa yormayan, iş eğitimi verdiğinizde sadece anlamlı gözleri patron yanında kazanan bir tipi destekleyen Örtger, bize gelince neden böyle saçma sapan davranış geliştiriyordu.
Çok daha farklı şeyler düşünmeye mecbur kalıyordum. Ne yapacağım ben nasıl açıklayacağım bunu kayınvalideme acaba okul nasıl olur diye sorgulamaya başladım. Bir yandan Cemo; “Zaten bir işin var.“ diyordu.
Benim n’ apacağımı, nasıl yapacağımı eksiksiz anlatacağım, elinden gelen tüm desteği cömertçe benim için kullanacak bir eşe, nasıl yapacaksın sorusunu sormadan beni dinleyecek sen yaparsın yapmazsan ne kaybedeceksin diyecek dostlara, arkadaşlara ihtiyacım vardı.
 Ev alabilmek için üç yıldır bir sitemde para biriktiriyorduk. Cemo maaşıyla evin geçimini sağlıyordu. Ben yetemediği yerde destekliyordum. Birikim yapıyordum. Mevcutta elimizde; ev alabilmek için birikim yaptığımız bir sistem ve neredeyse iki yıllık okul ücretini karşılayabilecek paramız vardı. Bir arabamız hali hazırda Cemo’nun ödediği bir banka kredimiz de devam ediyordu.
Yapardık, yapardım?
Tüm yolları araştırıyordum. Radyolog olarak çalışanlarla görüşüyordum. Mesleğin bütün ayrıntılarını neler gerektiğini, kadın olarak, bana getireceği riskleri, diplomamla ne olacağımı her şeyi…
Kredi çekerdim, işe devam ederdim, kızımı tam gün okula gönderirdim. Okurdum…
İşle yürütürdüm ama Örtger acaba bu elemanı neden almıştı. Kliniğin ortasına pat diye hiçbir işe yaramaya niyetli olmayan, iş dışında başka bir şeye ihtiyacı olmayan bu elmanı neden getirmişti?
Okul saatlerimiz aynıydı. Benim yerime olamazdı. Beni takviye edemezdi.
Ev alma hayaliyle biriktirdiğimiz bu parayı okuluma harcayacak mıydım? Ya sonra işten çıkarılırsam ortada kalırsam ne olacaktı?
Eşimin ve kızımın hayatını sırf bu iş için bu konforsuz eve hapsederek mahvetmiştim. Yine isteklerimin, hayallerimin peşinden koşuyordum. Zaten evdeki sorumluluklarımı yerine getiremiyordum. Bu iş yükü ile daha sorumsuz bir eş, anne olacaktım.
Hacı hiçbir şey söylemiyordu. İçime soruları bırakıp çekiliyordu kenara, Gacet bambaşka sorunları ile uğraşıyordu. Röntgen teknisyeni Püskül diye takılıyordu.
Nasıl yapacağım, ne olacağı konusunda hiç konuşmuyordu. Sen yaparsın demiyordu. Belki klinikte devam ederdim. Diplomamı kullanırdım. Profosyenel olarak Gacetla çalışmak mutluluk verirdi. Çünkü bunca yıl, benim zekâ ve becerimi öven, bu konuda yol yordam gösteren, yaş almış kişilerden biri de oydu. Keşke olaylar karşısında sessizce bekleyip cevapları bulan biri olmasaydı.
Hacı beni hayata tutan ise, tutunacağım dalı keşfetmemi sağlayan kişi Gacettı.
Sessizdi. Yine bekliyordu. Olayları akışına bırakmıştı. Hacı da öyle…
Bir gece Cemo arkadaşlarıyla plan yaptığı bir gece ya da eve gelmediği bir gece, hiç uyumadım.
O gece; zaten mahvettiğim bir ailem olduğunu, bu paranın ev almamız için gerektiğini, istediğim için, hayallerim için ailemin hayatını tekrar sıfır noktasına getirmemem gerektiği kararına vardım.
Arayışlar, son bulmalıydı. Zaten bir işim vardı. Hayalim ikinci bebeğimi doğurup evde olmaktı. kızımla yaşayamadığım annelik duygusunu doyurmak istiyordum.
Hayallerim hangisiydi? Okuyup meslek sahibi olarak yine bir koşturmaca da kendimi bulmak mı yoksa evimde kavuşamadığım hayallerimle kucağımda bebeğimle yaşamak mı? Hangisini daha çok istiyordum?
İkisini de!
Ama iki seçenekten birini seçmeliydim.
Evimde olmayı, ikinci bebeğimi doğurmayı ve artık Örtger’in sinir bozucu bu davranışlarından kurtulmayı seçtim.
Okul kaydı için Cemo ve kızımla gittik. Kayıt süresini uzattıkları için aramışlardı. Ücret konusunda anlaşmaya varırsak kayıt olacaktım. Muhasebe sorumlusuyla görüşmeyi beklerken bunları düşünüyordum. En azından on bin lira nakit verme teklifimi kabul ederlerse kredi çekecek şartları zorlayacaktım.
Kabul etmediler.
Eve döndüğümüzde, hemen uyumak istediğimi söyleyip, tüm eşyaların üst üste göründüğü güneşi bile görmeyen yatak odasının ortasına kendimi bıraktım.
Kendi isteğimle hayallerimden vazgeçmiştim. Ne Örtger’i ne Gacet’ı ne de Hacıyı görmek istemiyordum.
Cemo neden beni motive etmemişti. Elimden geleni yaparım dememişti? Neden erkenden çocuk doğurmuştum. Kaleme kâğıda doymadan neden kucağıma bebek almıştım? Kızımın da hayatını mahvetmiştim, daha da mahvetmeye meyilliydim.
Hacı hayırlısı olsun dedi. Gacet sessizdi.
Bence hacı o dönemler gideceğinin farkındaydı ama yaka paça klinikten kovulacağı aklının ucundan bile geçmiyordu.
Eğer bu yazıyı sonuna kadar okumuş ve buraya kadar gelmişsen asla vazgeçme olur mu? Kafandaki ikilemlerden kurtul, istediğini yap. Asla; elde ettiğin hayallerinin yolundan yürümekten vazgeçme!

Hiç yorum yok: