OKUMA
Ne yapacaktım? İstediğim buydu. Hep istediğim, hayal ettiğim
bu değimliydi? Hayal kurmuştum ve hayalim gerçekleşmişti.
Örtger’in baskılarına, hayal kırıklığına katlanmıştım. 10 yıldır
aynı işyerinde çalışıyordum. Bu benim için terfi etmek gibi bir durumdu.
Bir yandan da röntgen teknisyenliği gözümü korkutuyordu. O gece
eve gittim. Cemo ile hiç heyecanlı olmayan bir şekilde paylaştım. O da
heyecanlanmadı. Hayırlı olsun, istediğin oldu, bundan sonrası da istediğin gibi
olsun dedi
İçim kıpır kıpırdı. Mutluluğumu ve heyecanımı haykırmak
istiyordum. Belki Cemo ile kutlama yapabilirdik. Annemler çok mutlu olurlardı. Arkadaşlarım
“Sen yaparsın.“ derlerdi. Olurdu bu iş!
Soranlara uçan
tekmeyle dalasım geliyordu? Sen yaparsın, bak başın sıkışınca yanındayım
diyecekleri yerde herkes nasıl olacağını soruyordu.
Kayıt dönemini bekliyordum.
Beklemeye başladım. Kayıt olacaktım ne olursa olsun ya diye
geçiriyordum içimden!
Hacı; yıllardır tek dayanağımdı. Sabahları, rutin işlerimi
yaparken, günlük siyaset konuşurduk. Ben hayatı sorgulardım o da doyurucu
cevaplar verirdi. Kliniğin en verimsiz görünen ama işçi motivasyonunu sağlayan
patroncu değil gerçekçi biriydi.
Neresi bozulsa, tamir gerektirse o bakardı. Yaptığınız başkasına
ama öğrendiğiniz kendinize kafasındaydı. istanbulda elimden tutan biri varsa o Hacıdır.
Tüm hayatı reddedişlerimi, sorgulayışlarımı, katlanmazlıklarımı; sakince
dinler, benim kendi cevaplarımı vermememi sağlardı. Birde eksikleri gidermemi
herkesten önce ben yaparım diye atlayışlarımı desteklerdi.
“Eeee ne olacak? “ Dedi.
Kendiside röntgen teknisyeniydi. Ve “Mesleği araştır, duruma
bak bakalım.“ dedi.
Kayıt ücretini ne yapacağımı, okulun saatlerini, nasıl
gideceğimi araştırıyordum. Okula kayıt olmaya gitmeden önce; tüm bilgiler
elimde olmalıydı. Yeni açılan bir okuldu, internet sitesi yeni açılmıştı. Tüm eşdeğer
okulları, bu mesleğin getirisi götürüsü neydi? Kimler okumuş, nerelerde
çalışıyorlardı? Neler yapıyorlardı?
İş bulma sitelerinde ne kadar ilan vardı? Hepsini tek tek
araştırıp not alıyordum. Bir yandan da kayıt olmadan kayın validemle ve Örtgerle
bunu nasıl konuşacağımı düşünüyordum.
Çok zor ama keyifli bir sürecin beni beklediğini umuyordum.
Herkes sen yaparsın diyordu.
O dönemlerde kliniğimize bir
çalışan daha geldi. Mesleki deneyimi olmayan kliniğe joker elemanı diye
getirilen bu kişi; Örtger’in memleketten arkadaşının oğluydu ve klinikte joker
eleman olacağı herkesin yerine çalışabilen bir eleman olması için her birimi
öğrenmesi gerektiği , söylenmişti.
Benim ile aynı üniversiteyi kazanmıştı. Bölümü ise
ameliyathane hizmetleriydi. Bir kaç hastanenin bronkoskopi bölümünde
çalışmıştı. Uzun süreli bir işi olmamıştı. Ailesi üniversite okutup hayatını
kurtarmayı planlıyordu. Yirmili yaşlarını geçmiş, bir türlü balta ile sap ilişkisi
arasında olamamıştı.
Hacı benden çok uzaklaşmıştı. Şimdi düşünüyorum da her şeyin
farkına varmıştı. Örtger sabah sohbetleri esnasında yanımıza geliyor ve
tutarsız davranıyordu. Bağırıp çağırıyor. Sohbetimizi kesiyor, engelliyordu.
Bana da bir türlü dozunu ayarlayamadığı bir davranış biçimi
vardı. Getirdiği eleman başlarda ne kadar azimli biri gibi görünse de, iş
zamanında kaytarmaktan hoşlanan, patronları görünce çalışan, işine geldiği gibi
davranmayı huy edinmiş biriydi.
Bazen hiç anlamsız başımıza gelir,“ Eee bugün ne öğreniyoruz
derdi .“ bu genellikle patronların duyması
için yüksek sesle ve ortada olurdu. Sabahları işe gelme konusunda sıkıntıları
vardı.
Yıllardır çalıştığımız bu şirkette Örtger hariç kimsenin geç
gelme hakkı yoktu. Olsa bile herkes birbirini idare ederdi.
Çalışma isteği olmayan, iş disiplini edinmemiş, başladığı
işi bir türlü sonlandıramayan, yaptığı iş için kafa yormayan, iş eğitimi
verdiğinizde sadece anlamlı gözleri patron yanında kazanan bir tipi destekleyen
Örtger, bize gelince neden böyle saçma sapan davranış geliştiriyordu.
Çok daha farklı şeyler düşünmeye mecbur kalıyordum. Ne yapacağım
ben nasıl açıklayacağım bunu kayınvalideme acaba okul nasıl olur diye
sorgulamaya başladım. Bir yandan Cemo; “Zaten bir işin var.“ diyordu.
Benim n’ apacağımı, nasıl yapacağımı eksiksiz anlatacağım,
elinden gelen tüm desteği cömertçe benim için kullanacak bir eşe, nasıl
yapacaksın sorusunu sormadan beni dinleyecek sen yaparsın yapmazsan ne
kaybedeceksin diyecek dostlara, arkadaşlara ihtiyacım vardı.
Ev alabilmek için üç
yıldır bir sitemde para biriktiriyorduk. Cemo maaşıyla evin geçimini
sağlıyordu. Ben yetemediği yerde destekliyordum. Birikim yapıyordum. Mevcutta elimizde;
ev alabilmek için birikim yaptığımız bir sistem ve neredeyse iki yıllık okul
ücretini karşılayabilecek paramız vardı. Bir arabamız hali hazırda Cemo’nun ödediği
bir banka kredimiz de devam ediyordu.
Yapardık, yapardım?
Tüm yolları araştırıyordum. Radyolog olarak çalışanlarla
görüşüyordum. Mesleğin bütün ayrıntılarını neler gerektiğini, kadın olarak,
bana getireceği riskleri, diplomamla ne olacağımı her şeyi…
Kredi çekerdim, işe devam ederdim, kızımı tam gün okula
gönderirdim. Okurdum…
İşle yürütürdüm ama Örtger acaba bu elemanı neden almıştı. Kliniğin
ortasına pat diye hiçbir işe yaramaya niyetli olmayan, iş dışında başka bir
şeye ihtiyacı olmayan bu elmanı neden getirmişti?
Okul saatlerimiz aynıydı. Benim yerime olamazdı. Beni takviye
edemezdi.
Ev alma hayaliyle biriktirdiğimiz bu parayı okuluma harcayacak
mıydım? Ya sonra işten çıkarılırsam ortada kalırsam ne olacaktı?
Eşimin ve kızımın hayatını sırf bu iş için bu konforsuz eve
hapsederek mahvetmiştim. Yine isteklerimin, hayallerimin peşinden koşuyordum. Zaten
evdeki sorumluluklarımı yerine getiremiyordum. Bu iş yükü ile daha sorumsuz bir
eş, anne olacaktım.
Hacı hiçbir şey söylemiyordu. İçime soruları bırakıp
çekiliyordu kenara, Gacet bambaşka sorunları ile uğraşıyordu. Röntgen
teknisyeni Püskül diye takılıyordu.
Nasıl yapacağım, ne olacağı konusunda hiç konuşmuyordu. Sen yaparsın
demiyordu. Belki klinikte devam ederdim. Diplomamı kullanırdım. Profosyenel olarak
Gacetla çalışmak mutluluk verirdi. Çünkü bunca yıl, benim zekâ ve becerimi öven,
bu konuda yol yordam gösteren, yaş almış kişilerden biri de oydu. Keşke olaylar
karşısında sessizce bekleyip cevapları bulan biri olmasaydı.
Hacı beni hayata tutan ise, tutunacağım dalı keşfetmemi
sağlayan kişi Gacettı.
Sessizdi. Yine bekliyordu. Olayları akışına bırakmıştı. Hacı
da öyle…
Bir gece Cemo arkadaşlarıyla plan yaptığı bir gece ya da eve
gelmediği bir gece, hiç uyumadım.
O gece; zaten mahvettiğim bir ailem olduğunu, bu paranın ev
almamız için gerektiğini, istediğim için, hayallerim için ailemin hayatını
tekrar sıfır noktasına getirmemem gerektiği kararına vardım.
Arayışlar, son bulmalıydı. Zaten bir işim vardı. Hayalim ikinci
bebeğimi doğurup evde olmaktı. kızımla yaşayamadığım annelik duygusunu doyurmak
istiyordum.
Hayallerim hangisiydi? Okuyup meslek sahibi olarak yine bir koşturmaca
da kendimi bulmak mı yoksa evimde kavuşamadığım hayallerimle kucağımda
bebeğimle yaşamak mı? Hangisini daha çok istiyordum?
İkisini de!
Ama iki seçenekten birini seçmeliydim.
Evimde olmayı, ikinci bebeğimi doğurmayı ve artık Örtger’in
sinir bozucu bu davranışlarından kurtulmayı seçtim.
Okul kaydı için Cemo ve kızımla gittik. Kayıt süresini
uzattıkları için aramışlardı. Ücret konusunda anlaşmaya varırsak kayıt olacaktım.
Muhasebe sorumlusuyla görüşmeyi beklerken bunları düşünüyordum. En azından on
bin lira nakit verme teklifimi kabul ederlerse kredi çekecek şartları
zorlayacaktım.
Kabul etmediler.
Eve döndüğümüzde, hemen uyumak istediğimi söyleyip, tüm eşyaların
üst üste göründüğü güneşi bile görmeyen yatak odasının ortasına kendimi
bıraktım.
Kendi isteğimle hayallerimden vazgeçmiştim. Ne Örtger’i ne Gacet’ı
ne de Hacıyı görmek istemiyordum.
Cemo neden beni motive etmemişti. Elimden geleni yaparım
dememişti? Neden erkenden çocuk doğurmuştum. Kaleme kâğıda doymadan neden
kucağıma bebek almıştım? Kızımın da hayatını mahvetmiştim, daha da mahvetmeye
meyilliydim.
Hacı hayırlısı olsun dedi. Gacet sessizdi.
Bence hacı o dönemler gideceğinin farkındaydı ama yaka paça
klinikten kovulacağı aklının ucundan bile geçmiyordu.
Eğer bu yazıyı sonuna kadar okumuş ve buraya kadar gelmişsen
asla vazgeçme olur mu? Kafandaki ikilemlerden kurtul, istediğini yap. Asla; elde
ettiğin hayallerinin yolundan yürümekten vazgeçme!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder