OKUL YOLU DÜZ GİDER -3
İnsan, dönüp
geriye baktığında, geçmişi hatırladığında, yaşadığı şeylerin anlamını bugünde
daha iyi görebiliyor. O zaman hissettiği, kendini tuhaf hissettiren duygunun
bugün ne anlama geldiğini bilmek ve haklı olduğunu görmek sanırım büyümek!
İlçedeki öğretmenim
ile ilgili hep tuhaf hislerim vardı. Bir gün bir arkadaşım hakkında ‘Ben ders
anlatıyorum o sıranın altında kitap okuyor. İşte görün çalışmak ne demek .’ demişti.
Bende ‘Onun yaptığının doğru olmadığını, aslında onu dinlemesi, kitabı teneffüste
okuması gerektiğini söylemiştim.
Şimdiden
baktığımda; sınıfımızda okuma yazmayı bilmeyen bir arkadaşımız ve sosyo ekonomik
seviyesi iyi olmayan birçok arkadaşımız vardı. Bence o dönemlerde ne kadar imkânlar
şimdiki kadar yeterli olmasa da bir bireyi toplumsal düzene kazandırmak topluma
çok büyük bir katkı olurdu.
Öğretmen ders
anlatırken, sıra altında kitap okuyan, arkadaşım şu an matematik öğretmeni
oldu. Öğretmenin sınıftan seçip özel ders verdiği Anadolu lisesini kazanan
arkadaşlarımda şimdi öğretmen oldular.
Artık birçok
şeyi öğrenmeye başlamıştım. En önemli farklar; arkadaşlarımın annelerinin okula
gelip gitmeleri ve okul yaşantısındaki farklılıklardı.
Etekleri pilili,
yanında fiyongu olan mavi önlüğüm ve annemin ördüğü birkaç yaka dantelim vardı.
Eskiden ne giydiğimin önemi yoktu. Ama şimdi ayakkabılar, önlükler, çantalar,
kalemlikler ve yakalar öğrenciler arasındaki sosyoekonomik farkı fark
ettiriyordu.
Benim için
bunun bir önemi olmaya başlamıştı. Aileler çocuklarıyla çok ilgiliydi. Şöyle
düşününki öğretmenler günü hediyesi olarak çaydanlık bile getiren vardı. Hala saçma
buluyorum bunları. Ben öğretmenime; bahçeden kopardığım zambağı yada
alabildiğim en iyi kalemi götürürdüm.
Şimdi velilerin
öğretmenlere yapmaya çalıştıkları öğretmenler günü hediyesi olayına o zamandan
karşıydım. Bu çocuğun içinden geçen, çocuk için önemli bir şey olmalı ve
yıllarca saklanabilecek bir şeyde olmasına gerek yok!
Tarkan’ın yeni
meşhur olduğu, gazetelerin kasetçalar dağıttığı ama bunun için büyük
kuyrukların aşılması gerektiği yıllardan bahsediyorum.
Bahçenin dışında
arabasında tost satan amcanın en lezzetli, salçalı tostları yaptığı ve
öğrencilerin sıra ile nöbetleşe sınıflardan seçilerek kantini işlettiği okul
yıllarından bahsediyorum.
O zamanlar jelibonların
zararlı olduğunu düşünmezdik çünkü almak için para biriktirmek gerekiyordu.
Küçük şeyler
yapmak için birikimlerin gerektiği yıllar.
Eskiden dağ
bayır dolaşıp, kuzukulağı toplayıp salata yapıp arkadaşların bahçesinde
yediğimiz günlerin yerini artık ilçede oturan arkadaşların annelerinin
hazırladığı mükemmel doğum günü partileri ve bu partilere katılabilme şansı
elde etme çabaları almıştı.
23 Nisan
törenleri daha kalabalık ve tüm ilçeyi sıralar halinde dolaşma ile başlar
ardından ilçenin top sahasında gösteri ve konuşmalarla bitirilirdi. bir 23
nisanda yeşil elbisemle İtalyan olmuştum. En çok aklımda kalan İspanyol arkadaşların
kıyafetiydi. Neon renkli çantası olan, mavi gözlü Fatma Girik benzeri
arkadaşımın annesi ona parmak zilleri bile almıştı.
İşte o neon
renkli çantası olan kız arkadaşım bir kez annesiyle bize gelmişti. Kardeşi de vardı.
Evin arka bahçesinde erik toplamış ve çok eğlendiğimiz bir gün geçirmiştik.
İtiraf etmeliyim ki bu arkadaşım gerçekten iyi yürekli ve anaç bir insandı. Hala
Samimi yetisini kaybetmeyen, iyi ilkokul arkadaşlarımdan biridir.
Bu dönemlerin
bana en iyi öğretisi insanlar arasında çok büyük farklılıklar olduğuydu. Her bakımdan
çok büyük şart farklılığı olduğunu öğrendim.
Ve ilçenin
en iyi okullarından birinde yılsonu eğlencesi yaptık.Köşem pastanesinde bütün
sınıf pasta yiyerek ortaokula geçmiştik.
Büyüyorduk, öğreniyorduk daha büyüyecek ve yepyeni şeyler öğrenecektik.
Kardeşim okulların kapanmasına yakın, bir 4
Haziran günü doğup bana ablalığı armağan etmişti.
Arkası yarın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder