OKUL YAZI DİZİSİ -2
İlkokul 3. Sınıfa geçtiğimde, babam artık ilçede okula
gitmemizi istiyordu. Abim 5. Sınıfa ben 3. Sınıfa 18 Eylül İlkokulunda gidecektim. Sabah, erkenden işçi
otobüsü ile ilçeye gittik. Babam beni okul kapısından içeriye bıraktı. Abim yanımdaydı.
Öğrenciler and sırasına girmişti. Abim ‘ Bunlar 3. Sınıflar istediğin sıraya
geç .‘ deyip iki öğrenci sırası gösterdi.
Bir sıraya geçtim. Sınıfa çıktığımızda herkes yerini,
arkadaşını biliyordu. Bulabildiğim boş sıraya oturdum. En arkada yalnız kalmıştım.
Öğretmenimiz emekliliği gelmiş ve bence öğrencilerden bıkmış
-buna artık kimin ne olabileceği kadar yeteri deneyime sahip olmuş da diyebiliriz –alnı
açık beyaz saçlı, iri yapılı, koca göbekli biriydi.
Okuma yazma yarışları yapardık. Satırbaşını ben 3 . Sınıfta
öğrendim. Ya geçti ya da tam zamanıydı.
Köyden okula gelip gitmek sıkıntıydı. İkili sitemde okuyorduk.
birinci dönem sabahçı isekikinci dönemde öğlenci oluyorduk. Sabahçı olduğumuzda
sabah işçi servisiyle gidip dönüşü köy sapağından geçen otobüslerle
yapıyorduk.öğlenci olduğumuzda ise en büyük sıkıntı başlıyordu. Öğlen ilçeye
giden otobüs yoktu.
Kış günlerinde sabahtan ilçeye gidip ya babamın kömür satış bürosunda ya
da berber arkadaşının dükkanında öğlen olmasını beklerdim. Berber dükkânında,
durmadan traş yapan Nadir amcayla bulmaca çözerdik. ben soruyu okur cevabı
bulmaya çalışırdım. Bulamazsam Nadir amca cevabı söyler bende kara kutularda
yukarıdan aşağıyı ve sağdan solu çözmeye çalışırdım.
Duvarda, büyük
aynaların üstünde ‘Babası oğluna bir bağ vermiş,
oğlu babasına bir salkım üzüm vermemiş’ yazan bir tablo asılıydı. Nadir amca her gün onun ne anlama
geldiğini sorardı. Yıllar sonra anladım neden sorduğunu…
Bazen arkadaşımın akrabasının evine giderdik. Birbirimizi yediğimiz,
akşam eve giderken otobüse yetişmek için koşarken Lama gibi birbirimize
tükürdüğümüz o arkadaşım ile ne nesguikler ne çikolatalı ekmekler yedim.
Haklarını helal etsinler güzel günler geçirdik.
Akşam köy otobüsü beşte giderdi. Biz beş buçukta okuldan
çıkardık. Bunun için erken çıkmak, otobüse yetişmek zorundaydık. Havanın erken karardığı,
kış akşamlarında köy sapağından yürümek çok tehlikeliydi.
İşte öyle bir akşam birbirimize tükürüp popolarımıza tekme
atmaktan yani kavga etmekten otobüsü kaçırdık. Saygıdeğer Lama arkadaşım ile
birlikte köye doğru yürümeye başladık.ben altıma nasıl etmedim bilmiyorum ama
çok ağladığım için diğer Lama dan bir bağırış ve tükürük daha yedim.
Köye yolda başka bir otobüsün bizi alıp köyün sapağa
getirmesiyle ulaştım. Eve de Lamanın annesinin organizasyonu sayesinde. Annem
eve gittiğimde inekleri sağıyordu ve ‘Semra geldin mi?’ dedi.
Nasıl olsa geleceğimi biliyordu. Ben onun her keçeden su
çıkartabilen kızıydım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder