3 Haziran 2015 Çarşamba

OKUL YAZI DİZİSİ -2

İlkokul 3. Sınıfa geçtiğimde, babam artık ilçede okula gitmemizi istiyordu. Abim 5. Sınıfa ben 3. Sınıfa 18 Eylül İlkokulunda gidecektim. Sabah, erkenden işçi otobüsü ile ilçeye gittik. Babam beni okul kapısından içeriye bıraktı. Abim yanımdaydı. Öğrenciler and sırasına girmişti. Abim ‘ Bunlar 3. Sınıflar istediğin sıraya geç .‘ deyip iki öğrenci sırası gösterdi.
Bir sıraya geçtim. Sınıfa çıktığımızda herkes yerini, arkadaşını biliyordu. Bulabildiğim boş sıraya oturdum. En arkada yalnız kalmıştım.
Öğretmenimiz emekliliği gelmiş ve bence öğrencilerden bıkmış -buna artık kimin ne olabileceği kadar yeteri deneyime sahip olmuş da diyebiliriz –alnı açık beyaz saçlı, iri yapılı, koca göbekli biriydi.
Okuma yazma yarışları yapardık. Satırbaşını ben 3 . Sınıfta öğrendim. Ya geçti ya da tam zamanıydı.
Köyden okula gelip gitmek sıkıntıydı. İkili sitemde okuyorduk. birinci dönem sabahçı isekikinci dönemde öğlenci oluyorduk. Sabahçı olduğumuzda sabah işçi servisiyle gidip dönüşü köy sapağından geçen otobüslerle yapıyorduk.öğlenci olduğumuzda ise en büyük sıkıntı başlıyordu. Öğlen ilçeye giden otobüs yoktu.
Kış günlerinde sabahtan ilçeye gidip ya babamın kömür satış bürosunda ya da berber arkadaşının dükkanında öğlen olmasını beklerdim. Berber dükkânında, durmadan traş yapan Nadir amcayla bulmaca çözerdik. ben soruyu okur cevabı bulmaya çalışırdım. Bulamazsam Nadir amca cevabı söyler bende kara kutularda yukarıdan aşağıyı ve sağdan solu çözmeye çalışırdım.
 Duvarda, büyük aynaların üstünde  ‘Babası oğluna bir bağ vermiş, oğlu babasına bir salkım üzüm vermemiş’ yazan bir tablo asılıydı. Nadir amca her gün onun ne anlama geldiğini sorardı. Yıllar sonra anladım neden sorduğunu…
Bazen arkadaşımın akrabasının evine giderdik. Birbirimizi yediğimiz, akşam eve giderken otobüse yetişmek için koşarken Lama gibi birbirimize tükürdüğümüz o arkadaşım ile ne nesguikler ne çikolatalı ekmekler yedim. Haklarını helal etsinler güzel günler geçirdik.
Akşam köy otobüsü beşte giderdi. Biz beş buçukta okuldan çıkardık. Bunun için erken çıkmak, otobüse yetişmek zorundaydık. Havanın erken karardığı, kış akşamlarında köy sapağından yürümek çok tehlikeliydi.
İşte öyle bir akşam birbirimize tükürüp popolarımıza tekme atmaktan yani kavga etmekten otobüsü kaçırdık. Saygıdeğer Lama arkadaşım ile birlikte köye doğru yürümeye başladık.ben altıma nasıl etmedim bilmiyorum ama çok ağladığım için diğer Lama dan bir bağırış ve tükürük daha yedim.
Köye yolda başka bir otobüsün bizi alıp köyün sapağa getirmesiyle ulaştım. Eve de Lamanın annesinin organizasyonu sayesinde. Annem eve gittiğimde inekleri sağıyordu ve ‘Semra geldin mi?’ dedi.

Nasıl olsa geleceğimi biliyordu. Ben onun her keçeden su çıkartabilen kızıydım.

Hiç yorum yok: