Doğdum doyamadım
Önce mum yanıyor,
karanlığı aydınlatıyor. Karanlıkta görünmeyenlerin görünmesini sağlıyor Mum eriyor
eridikçe kendini güçlendiriyor. Aydınlığın verdiği ve kendi ışığıyla hem eriyor
hem yanıyor ama damla damla şekilleniyor.
Ve o mum
sönene kadar aydınlandığıyla, aydınlattığıyla oluyor.
Mum gibi bu
ömrüm. Kaç kez annemden doğduğum günün hikâyesini dinledim. Ramazanda, sabah
beşte doğurmuş beni…
Hastanede doğmuşum
ilk gebeliği evde imiş, beni şanslı addetmiş. Dedem götürmüş onu doğuma. Gece boyu
sancı çekmiş. Babamın maaşıyla mama param ters orantılı imiş. Babam beni çok
severmiş. Selvet amca kızına Semra adını koydu diye dedem Semra koymuş adımı,
babam Özlem istemiş ama annem doğuma gelmedi diye babamı değil dedemi dinlemiş.
Aksiydim,
asiydim söz dinlemezdim. Ahh ne zor çocuktum. Kızım doğduğundan beri annemi
daha iyi anlıyorum. Olmayanı isteyen, olanı beğenmeyen aykırı bir ruhla nasıl
yaşanır?
İyisiyle ,kötüsüyle,
yanlış ve doğrularımla, hatalarımla yaşadım.şimdi ne diyelim nice 32 ‘ler dolsun gitsin inşallah.
Bana sorsanız;
ne istersin diye.
Mehmet dedemle,
Salim dedemle olmak isterdim. Maviş ninemle daha çok vakit geçiriyor olmak
isterdim.
Annemle babamla
yer sofrasında daha çok yemek yemek isterdim. Dedemle daha çok tarlaya gitmek,
odun kesmek, inek gütmek, yuka aşına kaşık yarıştırmak isterdim.
İşte o mum
yanıyor. Damla damla eriyip kaybediyor kendini, yine kendinden parça oluyor her
bir parçası…
Doğup ta
doyamadıkların gidiyor her damlasında. Doğdum da doyamadıklarım var benim!
Bir ömür
böyle geçiyor. Hep dilekler nice yıllar olması yolunda. Evet, nice yıllarım
olsun.
Sevdiklerimle,
doyamadıklarımla nice yıllarım olsun. O mum sönene kadar nice mumlar
üfleyebilmem dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder