12 Haziran 2015 Cuma

ACI YAZI

Okulların kapanmasına bir hafta kalmıştı ya da okulun son günüydü. Her gün ki gibi sabah köyün meydanından Alman amcanın otobüsüyle yola çıktık, aşağı mahalleden diğer öğrencileri de aldık.
Olağan okul günlerinden, okulun son günlerinin verdiği gevşeklik dışında hiçbir fark yoktu. Öğleden sonra İsmet İnönü parkına gitmiştik. Arkadaşlardan biri yanıma gelip “ Sizin köyden bir çocuk okulun tuvaletinde düşmüş, lisede okuyormuş kafasını lavabo çarpmış, hastaneye kaldırmışlar.” dedi.
Aklıma hemen abim geldi oda lisede okuyordu. Koşa koşa okula gittim. Bilenlerden kim olduğunu öğrenmeye çalıştım. Abim değildi.
Ama satır aralarında nakış nakış işlediğim okul anılarım olan biricik arkadaşımın abisiydi. Babalarımızın isimleri, annelerimizin kaderleri aynıydı. Ağabeylerimiz aynı yaşta ve arkadaştılar. Anlaşamasak da birbirinden kopamayan iki iyi arkadaştık.
Köy meydanındaki ağıtları mı anlatayım yitip giden evladı için içi yanan aileyi mi?  Ya da sadece içi yanan aile miydi? Yoksa bütün köy mü?
Mezarlığın yokuşundan tabutu giderken; arkasından baktım. o hiç unutulmayacak kemik yüzlü suratı, sevgi dolu kahverengi gözleri, yuvarlak gözlükleri, muzip gülüşleri, akıllı konuşmaları, geçti aklımdan…
Arkadaşımın abisi olmadan ne yapacağı, ben abim olmadan ne yapardım da geçiverdi içimden…
Bütün köyün için için ağladığı ve asla unutamayacağı bir can gitmişti. Toprak aldı mı bir canı o zaman aklımıza gelir giden. Bilseydim daha çok vakit geçirirdim. bilseydim daha çok takılırdım İsmail abime …
Biliyorum, Aslı ‘nın birkaç gündür hiç keyfi yok. Benim hatırladığımı bilmiyor ama ben onun hep bugünler yaklaştığında yüzündeki o donuk ifadeyi biliyorum.
Bu acının üstüne söylenecek bir şey olmadığı için hiçbir şey söylemeden hüznünü yaşamasına izin veriyorum.
Allah en sevdiğini yanına alırmış. Bizimde en sevdiğimizi aldı. Ne kadar zor olsa da her ölüm erken gibi gelir. Onun ölümü insan varlığı ile yokluğunun bir çırpıda olduğunu hatırlatıyor.
Bugün onun 18. Ölüm yıl dönümü ve biliyorum Şerife yenge neredeyse her gün her ay yaptığı gibi onu ziyaret edecek. Doğurduğu gün ile öldüğü gün arasındaki zamanı gözünün önünden geçirecek. Yaşasaydı neler olurdu hayal edecek.
Başınız sağ olsun derler ya; başımız sağ, gönlümüz yaralı…

Biraz ara…

Hiç yorum yok: