29 Aralık 2012 Cumartesi
28 Aralık 2012 Cuma
Benim hayatım...
Bu senin hayatın. Ne seviyorsan onu yap ve bunu sıklıkla yap. Eğer bir şeyi sevmiyorsan, değiştir. Eğer işini sevmiyorsan, bırak. Eğer yeterince vaktin yoksa, televizyon izlemeyi kes. Eğer hayatının aşkını arıyorsan, dur; sevdiğin işleri yapmaya başladığında seni bekliyor olacak. Fazla analiz yapmayı kes, hayat basittir. Her lokman için şükret. Bütün duygular güzeldir. Aklını, kollarını ve kalbini yeni şeylere ve insalara aç. Biz farklılıklarımızla birleşiriz. Yanında gördüğün insana tutkusunu sor ve sana ilham veren hayalini onunla paylaş. Sık sık seyahat et, kaybolmak kendini bulmana yardım eder. Bazı fırsatlar bir kez gelir, onları yakala. Hayat tanıştığın insanlarla ve yarattığın yeni şeylerden ibarettir; bu yüzden çık ve yaratmaya başla. Hayat kısa. Hayalini yaşa ve tutkunu paylaş.“
Diyor http://mserdark.com/bahaneler-bulmaya-calissan-da-bu-hayat-senin/
Diyor http://mserdark.com/bahaneler-bulmaya-calissan-da-bu-hayat-senin/
A.İ.M.
alıntı |
Öyle çok ahım şahım bir evim, süslü sofralarım falan olmuyor
ama her şeyi elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum.
Akşam tereyağın 2 . Denemesi başarısızlıkla sonuçlandı. Şimdi
evde çökelek peyniri olarak süzülüyor ve akşam benim gelmemi bekliyor,bir
daha kine sırf yoğurt kaymaklarını derin dondurucuda bekletip, tekrar deneyeceğim.
Çok marifetli yaptığını tutturan biri değilim ama her şeyin evimize doğalının
girmesini istiyorum.Biraz acele ediyorum , sabırsızım sanırım. Daha sabırlı ve sistematik davransam, daha iyi sonuçlar alacağım. Cemo nun yorumu; bu elektrik parasıyla seni tereyağında boğabilirdim.
of erkekler işte anlamıyorlar.
Sabah test kontrolüm için yine hastanedeydim, çok şükür
şeker hastalığım yok ama şeker hastası olma ihtimalim çok yüksek bu yüzden 14
kilo vermem, yediklerime dikkat etmem gerekiyor. Birazda hayatıma stres katan
insanlardan ve stresten uzak durdum mu tamamdır.
Pazar günü Allah nasip ederse cimcimenin gecikmiş doğum günü
pastasını keseceğiz, ben Forum İstanbul’a gitmek istiyorum İKEA'ya gitme vaktim
geldi. Kocaman su bardaklarından ve birkaç mutfak eşyası almak istiyorum. Umarım
gidebiliriz.
Akşam yaptığım pratik yemek çok sevildi, pek yakında blogta…
Mutlu, güzel günlere…
Acele İşler Müdürü
27 Aralık 2012 Perşembe
NE , NASIL YAPILMIŞ
40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Yıllar önce cerrahi dikiş ipi kutularından , ilaç kutusu, röntgen kutularından kadın doğum malzeme kutusu yapmıştı hemşire Sivri ama bu bambaşka bir şey. nasıl yapıldığını merak ediyorsanız BUYURUN. Bakalım aklınız gelir miydi? Becerebilir misiniz?
Son durum
Sabah İstanbul Eğitim ve Araştırma hastanesi ne insulin
oranımın yüksekliği için gerekli olan ayrıntılı testlerimin ve kontrolümün
yapılması için gittim. Sonuçlarımı almak için yarın gideceğim sanırım bir ilaç
kullanmam gerekecek. Hayırlısı ile inşallah bir yarın olsunda.
Elma sirkesi mutfak tezgâhında ayva sirkesiyle kardeş kardeş
duruyordu. Sanırım kalabalıktan hoşlanmıyor. Daha sakin, kafa dinleyebileceği
bir yere kaldırdım.
Tereyağı yapımı için bir gün önce 2 kg sütten yoğurt mayalamıştım,
dün akşam önce mikserle ardında da mutfak robotu ile denedim krema kıvamında kaldı.
Sanırım sadece yoğurt kaymağından yapmalıydım ama olmadı. Biraz krema ekledim
koyu şuan ama yağı daha çıkmadı. Akşama eski usul yani bir damacanaya koyup sallayarak
yağı düşürmeyi deneyeceğim.
Sonrasında bloga hazırlanmış, yemek, nar reçeli ve tereyağı
yapımı yazıları hazırlayıp sunmam gerekli
Sağlıklı bol kahkahalı günler dilerim.
25 Aralık 2012 Salı
Yoldan çıktım
Birkaç gün önce ellerim ve ayaklarımda ki şişmeler nedeniyle
açlık şekerime ve insülin tolerans testime baktırdım. Sonuç normal değerin
neredeyse iki katı çıkınca daha sağlıklı bir yaşam sürmek, kilo verebilmek
adına her gün evden işe yürüyorum, önceleri Cerrahpaşa – Aksaray yolunu kullanırken,
bugün bir değişiklik yapmak istedim ve ilk kez Samatya yolundan işe geldim. Hava
aralık ayında olmamıza rağmen soğuk değildi, sabah denizin gri halini görmek ve
deniz kenarında yürüyerek gelmek gerçekten zevkli imiş. Üstelik aynı sürede
geliyorum bu yüzden artık Samatya yolu tercihim olacak. İşte Samatya yolundaki
aklıma takılanlar.
Bankta oturan evsiz amcanın manzarası ; surlar, deniz ve gemiler.Ne kadar şanslısın demek geldi içimden!
Bir apartman boşluğunun tam ortasında ki yatır , Pervane dede gerçek mi? yoksa çöp atanları engellemek için uydurulmuş bir hikaye mi?Gerçekten merak uyandırıcı ,ben yinede pervane dedeye bir Fatiha okudum.
Perşembe günü ayrıntılı bir muayene için İstanbul Eğitim araştırma hastahanesine gidiyorum, yürüyüşlerin yanında daha neler yapmam gerektiğini ve daha ayrıntılı testlerin gerekip gerekmediğini öğreneceğim .Şeker hastası olmak istemiyorum , bana dua edin...
24 Aralık 2012 Pazartesi
Bir pazar
Cemo son bir haftadır çok yoğun çalışıyor. Akşamları geç
gelip sabah erkenden evden çıkıyor bazen kahvaltı hazırlayıp, Cimcimeyi
uyandırıyor ve hep beraber kahvaltı ediyoruz. Akşamları ise dersleri bitirip mısır patlatıyor satranç oynuyoruz.Satrancı bilmeyen ben bayağı geliştirdim kendimi,artık şah-mat olmuyorum, son oyunda berabere kaldık . Cemo bu hafta cumartesi gece geç saatlere kadar çalışıp pazarda yine aynı
saatlere kadar çalışacağını söyleyince, Pazar günü cimcimenin doğum günü için
yaptığımız plan iptal oldu.
Sabah erkenden kalkıp hep beraber kahvaltı ettik.
Cemo işe gittiğinde bizde ne yapacağımızı düşünür bulduk kendimizi. Cimcime
anne plan yapalım deyince elimiz kağıdı kalemi alıp plan yaptık. Öncelikle ben
evdeki işleri bitirip akşam yemeğini hazırlayacak daha sonrasında dışarıya
çıkıp Cimcimeye istediği boyaları almaya gidecek, birazda gezdikten sonra eve
gelecektik.
Sabah erken saatler olduğu için süpürgeyi açmam sorundu,
mutfağa geçip yemekleri hazırlamaya, birazda ortalığı toplamaya başladığımda Cimcime
anne bende yardım etmek istiyorum dedi bende süpürge yapmam gerektiğini, ayrıca
yerlerin silineceğini bunu yapabilip yapamayacağını sordum. Tabi ki yapabilirim
deyince hadi yap bakalım dedim, bizim cimcime müthiş bir enerji ile her yeri
sildi ve süpürdü. Bende bu arada yemekleri hazırlamıştım.
Dışarıya çıktık onun istediği bütün kırtasiyeleri,
bujitericileri dolaşıp, istediği boya kalemlerini, kelebek kanatlarını, resim
defterini ve ikimizde de birbirimizi hatırlamamız için takmamız gerektiğini
düşündüğü bileklileri ve ev için gerekli birkaç eşyayı aldık.
Eski bir tanıdığımın evine gittik. Ayaklarım üşümesin diye
giydiğim ayakdivenlere gülüp, bol çay ve tatlılar eşliğinde sohbet ettik.
Geçirdiğim en mutlu, en sohbetli ve en güzel Pazar günüydü
evdeki işler bitmiş, kızım bana yardım etmiş daha ne olsun.
Fotoğraf ta gördüğünüz çiçek cimcime nin davranış çiçeği bütün yaprakları boyandı , çok çalıştı ve haketti..
22 Aralık 2012 Cumartesi
P’ye mektuplar: antidepresanlara dair
Gerçekleri söylediğinde ,işine gelmeyenin söylediği tek şey DEPRESYON dasın .Halbuki o gerçeklerdir , insanı depresyona sokan.Bir an önce o sebeplerden uzaklaşmak lazım.Bol spor , bol huzur ve acıları size sunan bencil insanlardan uzak hava sahası .
P’ye mektuplar: antidepresanlara dair
P’ye mektuplar: antidepresanlara dair
Alışveriş
Limango ve Markafoni ilk çıktıklarında çok saçma sapan bir
şey olduğunu düşünmüş, kişinin denemeden görmeden ürün almasının mantıklı
olmadığını düşünmüştüm.
Limango ‘dan
sadece kampanyası olduğunda dikiş
malzemeleri siparişi vermiştim. Kıyafet vb şeyleri almak bana mantıklı
gelmiyordu. Bir süre emailim'deki bütün İnternet alışveriş sitelerinin çöp
kutusuna gitmesiyle devam etti soğukluğum. Ta ki hediye çekimin
hatırlatılmasına kadar. Bedava baldan tatlıdır derler ya bedava alışveriş yapmak
isteyip, bedavanın 5 katı ev eşyası alışverişi yapan kişiye kadın denir. Limango
‘dan ise ilk defa ayakkabı ve çanta alışverişi yaptım . Mutlu oldum mu oldum. Isıya
dayanıklı seramik tencerem le (biraz küçük olsa bile)yoğurt mayalamayı, kek kalıplarım la pastalar yapmayı ve neskafe takımımla dostlarla hoş sohbetlerle kahve içmeyi
diliyorum kendime…
Çanta bugün geliyor.Ayakkabılar çok rahat ve güzel duruyor.Bu yaz favorim olacak .
- Neskafe takımı ;gayet sağlam ve dayanıklı ,kaliteli malzemeden yapıldığı belli oluyor.
- Meyve sıkacağı ; resimde görüldüğünden çok farklı , adi plastikten yapılmış bir üründü,geri gönderdim.
- Kek kalıpları gayet kullanışlı ve boyutları tam istediğim gibi.
- Porselen ısıya dayanıklı (daha denemedim) tencere boyutuna dikkat etmedim , küçük boy güveç tenceresi gibi , ben onu yoğurt mayalamak için kullanmayı planlıyorum.
İyi günlerde sağlıkla kullanmak nasip olsun inşallah.
21 Aralık 2012 Cuma
Bu, buraya kadar
Yeni bir adım, yeni bir hayat.Kıymet bilmeyip, vefa etmeyenlerin hayatımda hiç bir zaman yeri olmayacak.İşte benim için kıyamet , benim için yepyeni bir başlangıç.
SÜRPRİZZZ................
Sabah telefonuma MNG kargodan mesaj geldiğinde; benim adıma
kargo alacak olan bir arkadaşın kargosu sandım. Kargodan yukarıda gördüğünüz
güzellikler çıktı. Bizim cimcime bunlara bayılacak. Teyzem, canım benim ne
güzel bir sürpriz oldu. Ellerine emeğine, yüreğine sağlık. yazacak bir şey bulamıyorum,
çok duygulandım, mutlu oldum.
20 Aralık 2012 Perşembe
İyi ki doğdun ...
Gece 3 ‘te uyandığımda altımı ıslattım sandım. Artık
hamileliğimin son ayları olduğu için, vajinama baskı yaptığını düşündüm. Eşimin
yanına gittim sanırım doğum yapacağım dediğimde – bu saatte çocuk olmaz deyip uyudu.
Bende gidip duş aldım ve uyudum. Sabah kalktığımda yine altımı ıslatmıştım ne
oluyor ya dedim. Annem evde olduğu için kızım bu normal değil, doktora gidelim dedi.
Bende eşimin yanına gittim sanırım doğum yapacağım dedim. Oda yataktan kalkıp,
duşunu aldıktan ve kahvaltı ettikten sonra hastanenin yolunu tuttuk.
Kapıdaki yaşlı kadın neden geldiniz dediğinde; sekiz aylık
hamile olduğumu, suyumun geldiğini ve hafif ağrılarım olduğunu söyledim .-Geç
dedi. Geçip jinekoloji masasına hazırlandığım, ayaklarım vıcık vıcık poşun
içinde o odadan bu odaya ultrasona alındığım, sedyeden düşürüldüğüm ve anestezi
uzmanının annenin gözleri ne güzel bakalım bebeğin gözleri ne renk olacak
dedikten sonrasını hatırlamıyorum.
Kendime geldiğimde; ayaklarım üşüyor, karnımdaki kum torbası
canımı yakıyor, çenem titriyordu. Üşüyordum, çok üşüyordum.1 saat sonra onu
kucağıma verdiler. Gözlerini açamıyor, ağzı ile bir şeyler arıyordu. Ve ilk
sütümü verdim ,arandığı şeyin ne olduğunu biliyormuş gibi göğsüme yapıştı.
Şimdi o günün ardından tam 7 yıl geçti. Bir zamanlar göğsüme
yapışan bu güzel kız; kalem tutuyor, yazıyor, çiziyor ve ev işlerinde bana
yardım ediyor.
Canım kızım iyi ki doğdun, iyi ki hayatımıza girdin.
19 Aralık 2012 Çarşamba
Bir anı, bir tarif, bir yemek
İlköğretim ve ortaokulu köyümüzde 5 km uzakta ilçede okudum.
İlköğretim 3. Sınıftan 5. Sınıfa kadar okul yolu hiç te düz değildi. Köyden sabah
7: 00 de kalkan minibüs geri döner akşam 5:00 da tekrar iş çi ve öğrencileri alırdı.
Sabahçı olduğumda sabah otobüsü ile gidip öğlen çıkışında otobüs olmadığı için
köyün sapağından geçen otobüslere biner yaklaşık 2 km yürürdüm. Öğlenci
olduğumda ise yine köyün yollarında öğlen yürüyüşü ile sapağa çıkar oradan
geçen otobüse biner akşam ise okul çıkış saatim 5:30 olmasına rağmen erken
çıkmak zorunda kalır ve otobüse yetişirdim. Yemek olayı kantinden veya dışarıdan
tostla geçiştirilirdi, annem hiçbir zaman yanımıza yemek koymazdı, zaten yemek
saatimiz bile yoktu.
Ortaokul ve lisede ise tam gün eğitim aldım. Ailem için
artık yemek problemim oluşmaya başlamıştı. Bazen okulun yurdundaki yemek hanede
bazen öğretmenler evinde yemek yerdim.
Bu dönemlerde babamın bürosuna yine saat 3 te köye giden
otobüs olmadığı için 5 e kadar beklemek zorunda olduğum için gider, babamda
beni lokantaya yemeğe götürürdü. Cemil usta ilçenin meşhur, tadı damağımıza
uyan ve temiz yerlerinden biriydi. Her gittiğim de mutlaka orman kebabı yedirirdi
demek ki biliyordu güzel olduğunu…
Ne çabuk biterdi, orman kebabı bit türlü doymazdım.
Hafta sonu cimcimeye bir arkadaşıma gideceğimizi söyleyip
aslında çok sevdiği arkadaşına götürdüm. Onlar oynarlarken benim arkadaşım olan
annesi; hadi yemek yapalım, senin ellerinde değsin istedim, çok pratiksin
deyince kollarımı sıvadım. Cemil ustanın birebir orman kebabını çıkartıp sunduğumda;
bende aradığım lezzeti bulmuştum. Beğenilerek yenildi.
Bazıları için etli bezelye, benim için ise, Cemil ustanın
ORMAN KEBABI tarifi;
- 500 gr dana kuşbaşı et,
- 500 gr ayıklanmış bezelye,
- 1 havuç,
- 1 patates,
- 1 büyük baş soğan,
- 1 yemek kaşığı salça,
- 1çay kaşığı pul biber,
- 1 çay kaşığı kekik,
- 2 çay kaşığı tuz
- Ölçüleri damak tadınıza göre, azaltıp, çoğaltabilirsiniz.
Yapılışı; kuşbaşı
etini tencereye koyup kapağını kapatıyorsunuz etler suyunu çektikten sonra, küp
şeklinde doğranmış soğanlarını ekliyoruz. Soğanlar et ile kavrulduktan sonra
salçasını, küp doğranmış patates ve havucunu ekliyoruz. Sebzelerin sularını
salmasını ve bezelyelerimizi ekledikten sonra sıcak suyu üzerine çıkacak kadar
ekliyoruz. Bundan sonrası ocağımızın kısıklığına ve tenceremize kaldı. Etler ve
sebzeler piştikten sonra baharatlarını ekleyip, karıştırın bir iki taşım
kaynattıktan sonra ocağınızı söndürebilirsiniz. Afiyetle.
18 Aralık 2012 Salı
17 Aralık 2012 Pazartesi
Sen bilirsin...
ALINTI |
Bilmek; bir konu veya olay hakkında bilgi sahibi olmaktır. Ev 'de ve iş’te her olayı ve konuyu ben bilirim. Aslında bilmem ama bilmek zorunda
bırakılırım. Sanırım çabuk karar verme, insiyatif kullanma ya da çözüm bulma
yönünden çok becerikli olmamakla beraber, dediğim dedik bir insanda olabilirim.
Bu inatçılığım dan mıdır? Yoksa karşı tarafın güveninden mi ? Söz dinlemediğimden mi?
Bilmiyorum ama ev’de ve iş’te geçen diyaloglar aynen şöyle ;
Hayatım akşama ne yiyelim?
Sen bilirsin.
Sabah kahvaltıda… Yapsam olur mu?
Sen bilirsin.
Cimcime ‘ye… Almak gerekli.
Sen bilirsin.
Odadaki koltuğu kaldıralım mı?
Sen bilirsin.
Gömleğini ütüleyeyim mi?
Sen bilirsin.
İş kıyafetlerini götürecek misin? Hemen yıkayayım mı?
Sen bilirsin.
Hafta sonu… ‘ya gidelim mi?
Sen bilirsin.
Gözünü oyayım mı?
Sen bilirsin.
------------------------------------------------------------------------------------------------
İş’te ise genellikle Gacet ile aramızda geçen diyaloglar;
Hocam, hastayı göndereyim mi?
Sen bilirsin.
Hocam, bilgisayarda şöyle bir şey yapalım mı?
Sen bilirsin.
Hocam, işlemi bu şekilde yaptım.
Sen bilirsin.
Hocam, hasta şöyle söylüyor, yapayım mı?
Sen bilirsin.
Hocam, aletleri kaldıralım mı?
Sen bilirsin.
Hocam… İlacını kullanalım mı?
Sen bilirsin.
Hocam ben iş'ten ayrılıyorum.
Sen bilirsin.
Hocam gözünüzün üstünde kaşınız var.
Sen bilirsin.
Hocam ben iş'ten ayrılıyorum.
Sen bilirsin.
Hocam gözünüzün üstünde kaşınız var.
Sen bilirsin.
Örtger, Hacı, Karlos ve Dennis ile geçen
diyaloglarımız; sorgusuz, sualsiz ve emir kipleri halinde veya soruları onların
sorması ve benim cevaplamam la geçiyor. Sen bilirsin cümlesini hiçbirine kullanamıyor,
soruna hemen çözüm buluyorum.
Sen bilirsin cümlesindeki bilmek eylemini
gerçekleştirebiliyor olsa idim sorar mıydım? Diye sormak geliyor içimden.
Sen bilirsin cevabında ki bilmek , benim için bilinmeyen bir durum aslında.
15 Aralık 2012 Cumartesi
Bir tarif' te benden
Her yiğidin yoğur yemesi farklıdır, her annenin kek yapışı da!
Çok farklı kekler yapma hevesimin olduğu, güzel çiçek desenli silikon kalıbın azizliğine uğrayıp, artık keklerin nasıl kullanılacağını araştırırken bulduğum
bir tarifi sunuyorum.
Gördüğünüz bu güzelliklerin arkasında miss gibi portakal kokan,
bol üzümlü sadece iki üç parçası yenmiş anne keki var. Amaç önemli ama sonuç
güzel olmayınca büyük bir hayal kırıklığı hissediyor insan. Birkaç kez ikram
edip tabaktan geri dönen parçalamış kekler bir hafta derin dondurucu da bekleyip,
Truff adını aldıktan sonra kalori bombası olarak ikram edildi. Sonuç bir saat sonra,
kalmayan Truf’ların devamı bekleniliyordu.
İster kalmış kekiniz olsun, ister ani bastıran misafirlerinize
bisküvi ile hazırlayabileceğiniz ve isterseniz her şekilde sunulabilecek pratik
oldukça yaygın ve bütçeye uyan tarifimiz için gerekli malzemelerimiz;
- · Kalmış kek veya bisküvi (Burçak, kakaolu bisküvi v.b. olabilir)
- · Bitter veya sütlü çikolata
- · Fındık, fıstık, Hindistan cevizi ve pasta süsleri üstü için
- · 1 yemek kaşığı kakao kekiniz ve ya bisküviniz kakaolu ise gerek yok
·
1-2 yemek kaşığı süt, yumuşaklığını ayarlamak
için
Yapılışı: Ana malzememiz olan kekinizi veya bisküvinizi elimizle parçalıyoruz, içine cam kasede benmari usulü erittiğimiz çikolatamızı,
fındık, fıstık, üzüm ekleyip karıştırıyoruz. Eğer harcınız ellerinize yapışıyor
ise biraz daha karşılaştırmanız gerekiyor bu aşamada birkaç bisküvi sizi kurtarabilir.
artık harç elinize yapışmıyor ise ceviz büyüklüğünde elinizde yuvarlayıp,
Hindistan cevizi, kakao ve diğer dekoratif pasta süslerine bulayıp servise
hemen sunabilirsiniz.1 gece buzdolabında
bekletirseniz daha doygun bir tat elde edebilirsiniz.3 gün içerisinde
tüketmeniz gerekli unutmayın!
Afiyet olsun.
14 Aralık 2012 Cuma
İç döküş
Bu uykuyu kaçıran nedir bilmiyorum. Son zamanlarda her şey düzensiz.
Aslında düzenli bir işim var, kızın dersleri zor olsa da akşamları bir şekilde
bitiyor. Yaptığım şeyler var, mesela; elma sirkesi yapımı gayet başarılı
gidiyor, reçeller ayvadan başladım, nar reçeli bu yıl zorluyor beni ama hala
içimde yarım kalan bir şeyler var.
Canım sıkılıyor, tamam düzenli bir işim var ama enerjim yok.
Ben bambaşka hayaller kuruyorum .ne zaman evde oturup çocuklarıma annelik
yapacağım , bir kez daha ne zaman anne olacağım, bunlar beynimi kemiriyor.
Yaşlanıyorum, mutsuz bir yaşlanış bu!
Günler çok hızlı geçiyor ve ben hiçbir şeye yetişemiyorum sanki.
Kızımın büyüdüğünü, evimin sıcaklığını, başka hayallerimi hep erteliyorum gibi…
Evde kalsam dikiş diksem, bir kursa yazılsam, ne bileyim
etkinliklere, toplantılara katılsam, yemek yapsam, misafir ağırlasam, evimi
aceleyle değil seve seve temizlik yapıp, pastalar, börekler yapsam …
Ne zaman olacak bunlar, otuz yaşındayım daha ne kadar bu
tempoda götürebilir bu yarım hayatı!
Neden insanlar kıymet bilmiyor, hakkında bu kadar kolay fikir yürütebiliyor,
ön yargılı olabiliyor. Ne kadar kolay lekelemek, silmek, hor görmek, aşağılamak!
Offfffff içim dopdolu birde boşaltsam, dertleşsem kendimle,
bir anlatsam kendime kendimi ne güzel olurdu.
8 Aralık 2012 Cumartesi
BAZEN OLABİLİR
Tembellik etmek mi ?
Bazen olabilir
Kendinle çelişmek mi?
Bazen olabilir
İnsanlardan ,sevdiklerinden uzaklaşmak mı ?
Bazen olabilir.
Olsun bakalım
Bugünlerde böyle geçsin
Gün olur, devran döner
Her şey yoluna girer
19 Ekim 2012 Cuma
SON DURUM
Bir grup kariyer yolunda ilerleyen yeni mezun, eski üniversitelerindeki profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler. Sohbet, sonunda işin ve hayatın stresinden şikâyetleşmeye döner.Misafirlerine kahve ikram etmek isteyen profesör mutfağa gider ve yanında büyük bir termos içinde kahve ve porselen, plastik, cam, kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı ve hatta çok özel olanlarına kadar değişik kahve bardakları ile gelir.Herkes bir bardak secince, profesör şöyle söyler :
‘Fark ettiyseniz, tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz görünümlü, sade bardaklar kaldı.
Kendiniz için en iyi olanı istemeniz normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı aslında.
Emin olun ki, bardağın kendisi kahvenin kalitesine hiç bir şey katmaz. Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda da içtiğimizi saklar. !
Hepinizin aslında istediği kahveydi, bardak değil, ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra birbirinizin bardağına bakmaya başladınız.
Hayat kahveye benzer, is, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayati tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yasadığımız hayatin kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de.
Bazen sadece bardağa odaklanarak kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz.
Kahvenizin tadına varın!
En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip değildirler. Sadece her şeyin en iyi şekilde tadını çıkartırlar.
Kendiniz için en iyi olanı istemeniz normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı aslında.
Emin olun ki, bardağın kendisi kahvenin kalitesine hiç bir şey katmaz. Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda da içtiğimizi saklar. !
Hepinizin aslında istediği kahveydi, bardak değil, ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra birbirinizin bardağına bakmaya başladınız.
Hayat kahveye benzer, is, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayati tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yasadığımız hayatin kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de.
Bazen sadece bardağa odaklanarak kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz.
Kahvenizin tadına varın!
En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip değildirler. Sadece her şeyin en iyi şekilde tadını çıkartırlar.
Hep böyle hikayeler okur , 5 dakika sonra yine kahvenin değil , fincanın güzelliğine , ihtişamına dalarım .
Ne yapayım rahat etmem için güzel bir evim olsun, işimden ayırabildiğim bir vaktim olsun. sadece pazarlar bana yetmiyor . Şikayet etmeye devam.
Nerede kalmıştık ? Okul ve öğretmen değişikliği değil mi?
Öğretmen değişikliğini yaptığımdan beri uyuyamayan ben , öğretmenin tayinin çıktığını duyduğumda ne yapmış olabilirim sizce?
Depresyona girdim yemedim , içmedim , bağırdım , çağırdım, bu şehri terketmek istedim .
Öğretmenin gitti .Yeni öğretmen başladı.''e'' Sesini aldılar bile .Zaman su gibi akıp gidiyor.Akşam dersler , çizimler, boyamalar ile boğuşup gidiyoruz.
16 Eylül 2012 Pazar
Bir hata daha mı?
Saat 00.03 uyku tutmadı.
Okullar açıldığından bu yana kâbussuz, uykum bölünmeden
geçirdiğim doğru düzgün bir gecem yok. Canımı sıkan şeyler benim kararsız, dik
kafalı inatçı biri olmamdan kaynaklanıyor. Bir hafta yıllık iznimin kalan
kısmını kullanacağım. Kızımla birlikte ilköğretime alışma sürecini geçireceğiz.
Aslında alışma süreci olan 10-14 Eylül haftasını Sevgili Dr. Örtger’in Bizim baykuş
hemşirenin izinde olması sebebiyle izin vermemesi dolayısıyla çalışarak
geçirdim.
Şimdi eğer buradaysan büyük ihtimalle çocuğunun öğretmeni
ile ilgili kafanda soru işaretleri var. İşte yaşadıklarımla sana bu soru
işaretlerini gidermen için yardımcı olacağım.
Okula e okuldan kaydımızın çıkacağını bildiğimiz için bir
yıl önce kayınvalidemin kapı komşusu olmak için taşındık bu semte. Geçen yıl
yine sınıfının en büyüğü(yılsonu doğumlu) olan kızım, aynı okulun anasınıfına
gitti.
Bu yıl okul kaydı için gerekli evraklarımızı hazırladığımızda;
E5 formu muhtarlık ve ya nüfustan
Kimlik fotokopisi
2 pilot kalem, kapaklı dosya,3 top a4 kâğıdı
Okul müdür yardımcısına – sınıfların nasıl oluşturulduğunun,
bu yıl ki 60 66 ay meselesinden dolayı geçen yıl anaokuluna giden çocuklar için
ayrı bir sınıf oluşturup oluşturmayacaklarını sordum.
-Sınıfların e –okul dan yerleştirme sırasına göre
oluşturacağını hiçbir ayrıcalık düşünülmediğini söyledi.
Mutlu, mesut okul kıyafetlerini, çantayı ve birkaç küçük
ayrıntıyı alarak hazırlandık. Okulun ilk
haftasını heyecanla beklemeye başladık. Âmâ işte o ilk gün ben maalesef işimden
izin alamadım. Ve eşim kızımı okula götürdü, serüvende başlamıştı.
O gün; işyerinde ki rutin işlerim bittikten sonra eşimi aradım. Öğretmeni nasıl biriydi? Sınıf kalabalık
mıydı? Bunlar kafamdaki sorulardı. Eşim öğretmenin ismini söyledikten sonra
hemen internetten, oturduğum yerden - ben o parmaklarıma ne diyeyim bilmiyorum-
araştırdım birkaç fotoğrafa ba öğretmenin yaşının ilerlemiş olduğunu gördüm.
Zamanında emekliliğine birkaç sene kalmış bir öğretmenin son
öğrencilerindendim. Hala öfkeyle hatırladığım anılarımda dilimin ucunda.
Eşimin lise matematik öğretmeni arkadaşını aradım. O da
tanıdığı bir öğretmen olduğunu , öğretmeni değiştirebileceğim söyledi.
Ön yargılarımı da yanıma alıp 11 Eylül sabahı okula gittim. Nezaketen
oturmamı bile söylemeyen müdür yardımcısına diğer öğretmeni tanıdığımızı ve
kızımın öğretmeni değiştirmek istediğimi söyledim. Hiç bozma sen git dedi, ben
inatla iletişim kurmak için tanıdık bir öğretmene yazdırmak istediğimi söyledim.
Arkamızdan kim olduğunu bilmediğim bir kaç kişi odaya girip müdür yardımcısı
ile konuşmaya başladı ve bana inatla değiştirmeyeceğini söyleyen müdür
yardımcısı o anda tamam git değiştiriyorum, çocuğun adı ne, sen çok pişman
olacaksın ama bana asla gelme diyerek sınıfı değiştirdi.
İlk toplantımız 3 Eylül Perşembe günü oldu. Yanımızda çocuklar
öğretmen anlatıyor biz duymuyoruz, evraklarını tamamlamayan öğretmenin dışarı
gidip gelmesiyle ortalama 30 dk. Sonra bitti. Elimizde okul aile birliği hesap
numarası, haftalık beslenme listesi ve alınacaklar listesi kaldı.
Şu an kafam allak bullak kızımın hayatını mahvettiğimi,
önyargılarımla hareket ettiğimi ve doğru olmayan bir karar verdiğimi
düşünüyorum.
Ne bekliyordum?
Çocuklar yanımızda olmamasını (daha sağlıklı iletişim
kurabilmek için),
Evraklarının hazır bir şekilde yanında olmasını.
Sanki önemsizmişiz gibi hissetim.
Şimdi !
Bu yıl en azından aralık ayına kadar okuma ,yazma
olmayacakmış.
Ders kitapları geçen yılın müfredatına göre olduğu için
sadece Fen Bilgisi kitabı kullanılacakmış. Dersler resim çizme, oyun hamuru,
şarkılar, oyunlarla geçecekmiş.81 (seksen bir) aylık olan kızım zaten geçen yıl
bunları yaptı. Canı sıkılırsa, bunalırsa, okumaktan, öğrenmekten vazgeçerse…
Sınıf mevcudu çoğunlukla; ana okuluna gitmemiş ve yaşça daha küçük çocuklarla dolu.
Ben kızımın eğitim hayatına çomak soktum.
Şimdi izinliyim bir hafta bolunca neler olup bitecek bilmiyorum
ama rehber öğretmen ile görüşmeyi, kafamdaki soruları çözebilmeyi umuyorum. Yoksa
bu ruh hali bana hiç iyi gelemeyecek.
12 Eylül 2012 Çarşamba
Dolu bavul gibiyim
alıntı |
Ağzına kadar dolmuş bavul gibiyim
Üşürüm diye bir kaç hırka almışım
Ya çok sıcak olursa diye bir kaç elbise
Hiç bir şeyden eksik kalmamak için doldurdukça doldurmuşum
Şimdi diyorum biraz boşaltsam yükümü, hafifletsem bavulumu
Zor geliyor mahrum olursam korkusu
Zor geliyor alıştığımı bırakmak
Bir yerde mahrumiyet varken bir yanda sahip olduklarım.
Ne yapacağımı bilemez durumdayım.
11 Eylül 2012 Salı
Soracaklarım var.
alıntı |
Bizim için geçen yıl muallâklarla başlayan yılsonu doğumlu
çocuğun maceraları maratonu ana sınıfına başlaması ile son bulmuştu.
Bu yıl milli eğitimin okul yaşını geri çekmesiyle sınıfın
büyüğünün büyüğü olduk ve hayırlısı ile ilköğretime başladık.
Okul kıyafetleri, çanta, ayakkabı ve kırtasiye işleri derken
hangi sınıfta kimler ile okuyacak, öğretmeni nasıl biri olacak merakı da az
değildi hani.
Önceleri masrafımız şu kadar bu kadar olur nasıl altından
kalkarız( biz iki kişi çalışıyoruz düşünün ) derken. Şimdi merak
ettiklerim(iz)
- Öğretmeni nasıl olacak
- Arkadaşları ile anlaşabilecek mi?
- Tuvalet ihtiyacını karşılayabilecek mi?
- Akşam geç saate kadar süren derslerden sonra ders çalışma isteği kalacak mı?
- Sabahları okuma- yazma bilmeyen bir babaanne ile derslerini düzgün yapabilecek mi?
- Sabah 6. Sınıfların kullandığı sınıf ne kadar temizlenip 1. Sınıflara verilecek.
- Okulda yemek olayı nasıl çözülecek?
- Etütlü- yemekli bir okul olmadığına göre ; hangi saatlerde yemek yenilecek, kantinde satılanlar ne kadar sağlıklı olacak?
- Şimdilik gelmeyenlerle 30 olan sınıf mevcudu daha ne kadar artacak?
- Kızım arka sıralarda pasif bir öğrenci mi olacak ?
- Öğretmen çocuklar üzerinde aktif bir etkiye sahip olabilecek mi?
Daha devam etmek istersem eminim soracağım bir sürü
soru bulabilirim. Dün bütün gece okul balosunda dans ettim ve
müdürlerle,öğretmenlerle konuştum durdum.
30 Ağustos 2012 Perşembe
Başlık yok
Sanırım
ay bitmeden bir post daha hazırlamasam kendimi tembel ilan edeceğim.
Hâlbuki
koca ramazan ayını bitirip, aynı zamanda bayram dolayısı ile birkaç günlüğüne
Çanakkale ziyareti yapıp biricik kızımı alıp İstanbul un toprak bulunmayan
semtine dönmüş bulunmaktayım.
Çalışıyorum,
eve geliyorum yemek hazırlıyorum, yemek yedikten sonra kalan vakitte biraz ev
toparlamaca, biraz yarının yemeği derken vakit geçiyor.
Bu
yazı 29/8/2012 gecesi aklıma gelmiş ve çalış(K)an anne başlığıyla , çalışan
anne sorunlarını içermek üzere planlandı ama şimdi ; aklıma gece
düşündüklerimden hiçbiri gelmiyor.Demek ki neymiş aklımıza geleni anında
yazmamız veya not düşmemiz gerekiyormuş.
Çok
güzel bir yazı olacak umudu ile gece
uykuya yatan anne , sabah kalktığında hiçbir şey yazamayacak halde buldu
kendini.
17 Ağustos 2012 Cuma
17 ağustos 1999
16 ağustos 1999 günü
Abimi rahmetli dedemle İstanbul’a yolcu etmiştik,
göz ameliyatı olacaktı. 17 ağustos günü sabah saat 7: 00 da her zamanki gibi
köy meydanında ki süt toplama yerinde yerimi almış gelen gidenlerin sütlerini
alkollü tabanca ile kontrol ediyor, uygun olanları önce ölçeğe, ölçekten güğüme
boşaltıyor gelen ölçüyü getiren şahsın o
gün kü hanesine yazardım. . Süt toplama merkezi iki kahvehane arasında idi. Kahvecinin
kapıyı açar açmaz, akşamdan kalma sigara kokusu etrafa yayılırdı. Çay demlenir,
yaşlı amcalar pür dikkat sabah haberlerini izlerlerdi.
Bu sabah kimse
olmamasına rağmen kahvehaneci yüksek sesle haberleri dinliyor, durmadan
ambulans siren sesleri geliyordu. Ne oldu acaba dedim kendi kendime ama içimde
bir tuhaflık oldu. Sonra sütçülerden fırsat bulduğumda kahvehaneye biraz daha yaklaştım
bir de baktım ki yıkılmış apartmanlar, evler insanlar darmadağın bir şehir. Bu
şehir İstanbul’du.
Hemen eve gittim
abimlerin iyi olup olmadığını öğrenmek istedim ama cep telefonunun henüz
yaygınlaşmadığı bir dönemdi. Onlardan haber beklemek zorunda kaldık. İyi olduklarını
ve gece yolda iken depremi hissettiklerini öğrendik.
Sonrasında ise her
gün durmadan ölü sayısını, enkaz altında bilmem kaç saat sonra çıkarılanları,
yaşayanları gördük haberlerde. Ama gerçek acı İstanbul’da idi, gözyaşı.
Şimdi ben 13 yıl önce
büyük bir deprem atlatmış bu kentte yaşıyorum. Önceleri oturduğumuz ev en alt
katta olduğu için. Deprem olduğunda, bizim en altta kalacağımızı düşünürdüm. Şimdi
son kattayız ve bence gerçekten dayanıksız bir binadayız, ama ben en üst katta
da şansız olduğumuzu düşünüyorum. Her şey takdiri ilahi ama depremden gerçekten
çok korkuyorum. Kızımı, eşimi, kardeşimi, annemi babamı kaybetmekten çok
korkuyorum.
Bu acıyı yaşamak,
gerçekten çok yıkıcı bir durum. Hala nasıl bir şehirde yaşadığımızı bilmiyoruz.
Çünkü zaten biz karın tokluğuna çalışıyoruz. Deprem riskini düşünmek bizim için
lüks oluyor. Yaşam zaten zor depremi düşününce daha da zorlaşıyor.
17 ağustos 1999 depreminde
hayatını kaybedenlere rahmet , sağ kalanlara sıhhat ve selamet diliyorum
14 Ağustos 2012 Salı
KADİR GECESİ
Zamanın
nasıl akıp gittiğini, ne denli hızlı olduğunu öğretiyor bize Ramazan ayı.
Kadir
gecesini eda edeceğimiz bur gecede, ne zaman başladı, nasılda bitti. Önceleri yaz
günü susuzluktan ne yapacağız, nasıl oruçlu duracağız derken Ramazan bir baktım
ki bitivermiş.
On
bir aydan daha hayırlı olan bu ayda Allah günahlarımızı affetsin, bir dahaki
sene Ramazan ayını görmemizi nasip etsin inşallah.
Uzun
bir aradan sonra; derin nefes almış gibiyim. Cuma akşamı hayırlısı ile kızımı
almaya ve bayramı geçirmeye gideceğim. Kalabalık aile sofraları, sohbetler beni
bekliyor.
Bir
akşam eğitim nedeniyle dışarıda iftar
açtığım ve yeni evime ilk kez arkadaşımı davet ettiğim ramazan hiçte köydeki
gibi kalabalık sofralarla, sohbetlerle dolu bir ramazan ayı olmadı . Bu da büyük
şehrin zorluğu, çalışıyor olmanın verdiği yorgunluk.
Mutlu , kalabalık iftar ve bayram sofralarında olmanız dileğiyle
KADİR GECENİZ MÜBAREK OLSUN
26 Temmuz 2012 Perşembe
Erik kompostosu
Tam da aradığım cümle buydu.
Annemin kokusunu özledim…
Daha ne anlatabilir ki…
Cimcime anneannesine annemin kokusunu özledim ama İstanbul’a
dönmek istemiyorum demiş. Anladığım kadarıyla ikisi de ağlamışlar. Yorgun,
sıcak ve bunaltıcı İstanbul’a dönemsini istemiyorum. En azından biraz daha
bayrama gittiğimde beraber döneceğiz hayırlısıyla.
Burada olsa babaannesi ramazan ve yaşlılık dolayısı ile ilgilenemeyecek.
Sıkılacak bunalacak, evde TV karşısında geçirecek. Köyde en azından ilgilenen var,
sokak var, oyun var.
21 gün sonra hayırlısıyla kavuşacağız.
Özlem dolu, sıcak, yorucu ve oruçlu geçen her günün ardından
akşamları evde serinlediğim tarif bu dışım şıpır şıpır terlerken, içim bu gibi
bir şey istiyor. Ee ben de zaten komposto yapmayı da içmeyi de çok severim daha
ne afiyet olsun.
1 kg erik
2-2,5 su bardağı şeker ( tat isteğinize göre değişebilir)
Limon tuzu
1 adet karanfil ( ben mutlaka katarım, kokusunu çok severim
)
Yapılışı; erikleri yıkayıp tencereye bütün bir şekilde koyun.
Üzerine ben 3 lt su koydum ölçülü tenceremle kullandım. Ateşe koyup kaynatın. Erikler
yumuşadıktan sonra şekerini, limon tuzunu ve karanfilini koyup bir taşım
kaynatın. Ocağın altını kapattıktan sonra, soğumaya bırakın. Soğuduktan sonra
süzgeçten geçirip cam şişelere koyabilirsiniz.
Eğer uzun süre saklamak istiyorsanız , pet şişelere soğuk doldurup derin dondurucuya koyabilir ve ya sıcak sıcak süzüp cam kapaklı şişelere
koyar ve ters çevirirsiniz.
20 Temmuz 2012 Cuma
Hayırlı Ramazanlar
ALINTI |
Köy de geçirdiğim
çocukluk ramazanları hep aklımda. 6-7 yaşlarında gittiğimiz, kaçırılan
abdestlerle kılınan teravihler, ramazan boyunca her evde bütün köylüye verilen
iftar sofraları hiç unutulmayanlar arasında . Bu sofraların en güzide
tercihleri ise kabak tatlısı ve yaprak sarması idi.
Bir de hiç
unutmadığım ben sıcak diye hatırlıyorum ama bunun imkânsız olduğunu söylüyorlar.
Her okuldan döndüğümde çeşmelerde akan sulara yolun yokuşunu çıkarken melun melun
baktığım anlardı.
Kızlarla hepimiz ayrı
yerlere dağıldık evlendik. Artık o iftar sohbetleri de, cami bahçesinde
kıldığımız teravihler geride kaldı.
9 yıldır İstanbul da
yaşıyorum ve ilk kez dün akşam teravihe gittim. Çok korkuyordum. Küçük yerlerde
herkesi tanıdığınız için bir sıkıntı çekmezsiniz. Ama büyük şehirlerde herkes
bir başka, yabancı ve kalabalık.
Dün akşam kıldığın,
bu yılın ilk teravisi benim ise dokuz yıldır kıldığım ilk teravih idi.
Önce caminin
bahçesine anca yetişebileceğimi düşündüm, ama havanın sıcak olduğunu hiç hesaba
katmadığım için bahçenin dolu olabileceği aklıma gelmez di. bahçe hınca hınç
dolu , içerisi ise bir o kadar olmaya az kalmış vaziyette. Bir teyze gel güzel
kızım demesiyle önden 3. Safa yerleştim. Ama şimdi size ilk izlenimlerimi aktaracağım.
Bu yazıyı okuyup teravihe gidecek olan, ya da evde teravihe giden ama internet kullanmayanlar
var ise lütfen iletelim.
Teravih namazı 20 rekâttan
oluşan ve yatsı namazından sonra kılınan bir namazdır. Önce yatsı namazınızın
ilk sünnetini kendiniz kılıyorsunuz selam verdikten sonra yatsı namazının farzına
uydum imama deyip niyetleniyorsunuz. Farzı imam kıldırdıktan sonra yine son
sünneti siz kendiniz kılıyorsunuz. Vitir namazınızı kılmadan teravihi kılıyorsunuz.
Teravih namazına niyet edip uydum imama diyorsunuz ve her iki rekâtta ettehıyyatı
yı okuyup dördüncü rekâtta selam veriyorsunuz.
İşte ilk izlenimlerim;
- Teravih namazı ve ya herhangi bir namaz kılınırken, üst baş çekiştirilmemelidir. Kıyafetler zaten namaza uygun ve düzgün olmalıdır.
- Klimayı açın, şurayı düzeltin denmez
- Beli secde esnasında açılıyor diye öndekinin açılan kısmına şaplak indirilmez.
- Sen şöyle yanlış böyle yanlış yapıyorsun deyip namaz aralarında akıl verilmez.
- Hah herkesi safa çağırdın bak nasıl sıkıştık denmez. Zira ibadete geliyorsun hanım Allaha baş başa kalsan ne olur.
- Kısacası ibadethanelerde sadece ibadet edilir. Çevre rahatsız edilmez.
Bir ramazana daha
başladık hayırlısı ile Allah bayramı ve daha çok ramazanlar görmemizi nasip
etsin inşallah.
12 Temmuz 2012 Perşembe
Ne ki Bu ki
Bende gördüğüm de bu ne ya oldum.
Çok ilginç
Fikir anası benimde anam :)
İşsiz eşine , bari bir pompa alda köydeki sinekleri ilaçla deyip, küçük kasabaya ilaçlama sektörünü kurduran kadın.
Anacığım sanırım iyi süzülmeyen yoğurt, süt ve bilumum şeylerden sıkılmış.
Gördüğünüz öncesinde yağ süzgeci ,annemin dikip geçirdiği ince çorabı ; isterseniz çookk süzme yoğurt elde edebilirsiniz.
Nasıl fikir ama.
3 Temmuz 2012 Salı
KALDIĞIM YERDEN ÖZLEMLERLE DEVAM
Bir babadan izin almaya çalışan çocuk gibi Dr Örtger'in peşinden koşarken
Kandil akşamı yolculuk yapılır mı yapılmaz mı derken
Düştüm Çeşme yollarına
Sabaha kadar acaba şoför yolda uyur mu diye, gözümü kırpmadan dikiz aynasını gözetlerken
Uykusuz geçen yolculuk sonrası
Attım tatil köyünün miss gibi yataklarına kendimi.
İlk gün uyu yayarak geçti malum
Sonrasında tatil moduna girmeye çalışma ile
Dolu dolu tabakları hayretler içinde izlerken
Az tuz yuttum, sahilde gezindim
İstediğim damla sakızlı reçeli çeşmenin göbeğinde, tam yerinde bulup çantama attım.
Az biraz daha tuz yutup, bundan 6yıl önce kredi kullandığımız bankanın emekli olmuş kredi bölümü çalışanını, aynı tatil köyünde görmek, sonrasında aynı istikamette Çanakkale yollarında olacağımızı duymak epey şaşırtıcı idi.
Eh işte, yemekti, gezme idi falan filandı derken üç beş fotoğrafı, bir kaç parça eşyayı çantamıza atıp çıktık Çanakkale yollarına...
uzzzun ege kıyıları yolculuğunda sonra gecenin bir saatinde yine köye varamamış olmanın, yaklaşık 12 saattir yolculuk yapıyor olmanın verdiği şişmiş ayaklar hediyesiyle, bir aktarma otobüsüyle düştük köyün yollarına. Köy sapağına 5 km kala daha yeni yola çıkmış aracın her yerine kusan biricik kızımız tatilimizin nasıl geçeceği konusunda bize bir fikir verdi.
Başlangıcı bol kusmuklu olan köy yolunun yaklaşık iki km olan kısmını sırtımızda bavullarla yürümeye başlayıp, jaramazcanın bizi karşılamaya gelmesiyle, gözümde memleketi, ağaçları, oksijeni, insanları başka boyutlara sokan bir özlemdi burnumun direğini sızlatan.
Evimi, annemi, babamı, ninemi, halamı, kısacası köyümün güzel insanlarını tekrar görmek galiba hayatıma yeni bir güzellik getirdi.
İnşallah bir gün gelecek, kalabalık ailemle bu köyün insanı tekrar olacağım.
En taze, en dedikodulu, en hastalıklı, en doğal geçirdiğim bir hafta idi.
Dalından koparıp yediğim anneanne kayısı, erik ve dutlarını
3 gün çektiğim batın ağrısına, ninemin koyduğu göbek kaçığı teşhisini, tedavisini
Bahçeden koparılmış biberlerle yapılmış menemeni,
Sakız reçeli ile yaptığım koyun sütlü irmik tatlısı
Güvercin yumurtasından yaptığım kek ve krepi
Müthiş Bayramiç vişnelerinden elde ettiğimiz reçeli ve müthiş kekini
Dalından koparılmış kocaaaamaaan hormonsuz salatalıkların lezzetini
Topladığımız fasulyelerden yapılan kaymaklı fasulye yemeğini
Annemin kaymaklı fırın baklasını
Mangaldan vazgeçip, odun fırınının bacasına yakın bir yere iki kiremit koyup doğal mangalda pişirdiğimiz iki katı fiyatına alınmış, kazıklanılmış şeher tavuğunun lezzetini
Yediğim düğün keşkeğinin tadını
Cimcimeyi bırakıp giderken içimdeki burukluğu unutmayacağım.
Kandil akşamı yolculuk yapılır mı yapılmaz mı derken
Düştüm Çeşme yollarına
Sabaha kadar acaba şoför yolda uyur mu diye, gözümü kırpmadan dikiz aynasını gözetlerken
Uykusuz geçen yolculuk sonrası
Attım tatil köyünün miss gibi yataklarına kendimi.
İlk gün uyu yayarak geçti malum
Sonrasında tatil moduna girmeye çalışma ile
Dolu dolu tabakları hayretler içinde izlerken
Az tuz yuttum, sahilde gezindim
İstediğim damla sakızlı reçeli çeşmenin göbeğinde, tam yerinde bulup çantama attım.
Az biraz daha tuz yutup, bundan 6yıl önce kredi kullandığımız bankanın emekli olmuş kredi bölümü çalışanını, aynı tatil köyünde görmek, sonrasında aynı istikamette Çanakkale yollarında olacağımızı duymak epey şaşırtıcı idi.
Eh işte, yemekti, gezme idi falan filandı derken üç beş fotoğrafı, bir kaç parça eşyayı çantamıza atıp çıktık Çanakkale yollarına...
uzzzun ege kıyıları yolculuğunda sonra gecenin bir saatinde yine köye varamamış olmanın, yaklaşık 12 saattir yolculuk yapıyor olmanın verdiği şişmiş ayaklar hediyesiyle, bir aktarma otobüsüyle düştük köyün yollarına. Köy sapağına 5 km kala daha yeni yola çıkmış aracın her yerine kusan biricik kızımız tatilimizin nasıl geçeceği konusunda bize bir fikir verdi.
Başlangıcı bol kusmuklu olan köy yolunun yaklaşık iki km olan kısmını sırtımızda bavullarla yürümeye başlayıp, jaramazcanın bizi karşılamaya gelmesiyle, gözümde memleketi, ağaçları, oksijeni, insanları başka boyutlara sokan bir özlemdi burnumun direğini sızlatan.
Evimi, annemi, babamı, ninemi, halamı, kısacası köyümün güzel insanlarını tekrar görmek galiba hayatıma yeni bir güzellik getirdi.
İnşallah bir gün gelecek, kalabalık ailemle bu köyün insanı tekrar olacağım.
En taze, en dedikodulu, en hastalıklı, en doğal geçirdiğim bir hafta idi.
Dalından koparıp yediğim anneanne kayısı, erik ve dutlarını
3 gün çektiğim batın ağrısına, ninemin koyduğu göbek kaçığı teşhisini, tedavisini
Bahçeden koparılmış biberlerle yapılmış menemeni,
Sakız reçeli ile yaptığım koyun sütlü irmik tatlısı
Güvercin yumurtasından yaptığım kek ve krepi
Müthiş Bayramiç vişnelerinden elde ettiğimiz reçeli ve müthiş kekini
Dalından koparılmış kocaaaamaaan hormonsuz salatalıkların lezzetini
Topladığımız fasulyelerden yapılan kaymaklı fasulye yemeğini
Annemin kaymaklı fırın baklasını
Mangaldan vazgeçip, odun fırınının bacasına yakın bir yere iki kiremit koyup doğal mangalda pişirdiğimiz iki katı fiyatına alınmış, kazıklanılmış şeher tavuğunun lezzetini
Yediğim düğün keşkeğinin tadını
Cimcimeyi bırakıp giderken içimdeki burukluğu unutmayacağım.
12 Haziran 2012 Salı
Geldim , gidiyorum
enez |
Tık tık orda mısınız .. Uzun sürdü ama geldim. Yazmak
istemedim bir süre, yazmaya elim varmadı, tembellik ettim, işe yarar şeyler yapmadım.
Eh işte biraz çilek reçeli, kazıklanıp aldığım geçen yıldan
kalma vişnelerden komposto yaptım, şirinler köyü yaptık ,annemin gönderdiği
yapraklardan zeytinyağlı müthiş bir yaprak sarması yaptım. Bir kaç vişne
suratlının yüzümü ekşitmesine de izin verdim. Buradaki vişne benzetmesi,
aslında dışından ne kadar güzel, alımlı ve canlı görünürse görünsün vişne gibi ,
ağzından çıkan kelimelerle kalp kırmayı becerebilen ekşi suratlar için.
Hayırlısı ile haftasonu tatile ayrılıyorum..önce Çeşme
de bir hafta sürecek olan ,deniz, kum, güneş üçlüsünden ayrılıp, anne, baba,
kardeş üçlüsüyle hasret gidermeye gidceğim . Cimcimeyi eğer kalırsa Çanakkale bırakıp geleceğim.
Sıkıldım , bunladım, daraldım. Biraz dinlenip
geleyim.
Görüşmek üzere.
31 Mayıs 2012 Perşembe
Fikrime cevap geldi
İlk fikri mühim raporumu yazmıştım . İ şte o güzel rapora cevap geldi.Bakın neler demişler.
" Kemiklerin Gücü Adına" kampanyasına gösterdiğiniz ilgi ve detaylı paylaşımınız için teşekkür ederiz. Çalışan bir anne olarak zamana karşı yarışın ne demek olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Danino bu konuda annelere küçük bir katkıda bulunmak ve çocuklarımızın sağlığına destek olmak için var. Siz meyvelerin tazesi ile sağlıkla büyüdünüz. İstiyorsunuz ki çocuğunuz da aynı doğallıkla büyüsün. Ama şimdi hiçbir şey doğal değil, işlenmiş diye düşünüyorsunuz. Hazır yiyeceklerin içerisindekileri göremediğiniz için ne kadar sağlıklı olduklarını bilemiyorsunuz. Çocuğunuzun gelecekteki sağlığını tehlikeye atmaktan korkuyorsunuz. Çocuğunuzun kalsiyumla sağlıklı kemik gelişimine yardımcı olmak için Danino’yu ona gönül rahatlığıyla verebilirsiniz. Neden mi ? 1- Danino için köylerimizden kaliteli sütler toplanıyor, üretimden önce pastörize edilir. Zararlı bakterilerin sütün kısa sürede bozulmasına neden olduğunu biliyorsunuz. Bu nedenle evinizde bakterilerden arınmış uzun ömürlü süt kullanıyorsunuz. Zararlı bakteri çoğalmaması için köylülerimiz , günlük sağdıkları sütleri bekletmeden köydeki süt toplama merkezlerine getirirler. Burada süt kabul uzmanları, sütün antibiyotik içermediğine ve bozuk olmadığına emin olmak için testler yaparlar. Uygun olan sütler kabul edildikten sonra zararlı bakterilerin çoğalmaması için sütler soğuma tanklarına alınarak 2-6C’ ye kadar soğutulur. Lüleburgaz Fabrikamıza ulaşan sütler yeniden testen geçirilir. Tamamen sağlıklı ve antibiyotik içermeyen sütler üretime kabul edilir. Bu kaliteli sütler Danino üretmek için pastörize ediliyor ve Danino’nun kısa sürede bozulması engelleniyor. Bu sayede koruyucuya gerek kalmıyor. Danino, son kullanma tarihine kadar taze kalıyor. 2- Mevsiminde toplanan taze meyveler uygun koşullarda saklanıyor, yıl boyu üretimde kullanılarak Danino’ya lezzet katıyor.Çocuğunuz için mevsiminde meyveleri satın alıp yıl boyu yesin diye reçel yapıyorsunuz. Danino için de tıpkı sizin yaptığınız gibi meyveler mevsiminde taze olarak satın alınır. Danino’da kullanılan meyveler de mevsiminde, yurdumuzun dört köşesinden satın alınır. Meyveler püre haline getirilir ve pastörize edilerek zararlı bakterilerden arındırılır. Bu meyveler reçel gibi pişirilir ve yıl boyu üretimlerde bu şekilde kullanılır. Bu sayede Danino içindeki meyveler çabuk bozulmaz. 3- Üretimde Danino’nun folyosu hava almasın diye sıkıca kapatılıyor. Hava almasın, içine dışarıdan bakteri girip bozulmasın ve uzun süre saklayabilelim diye yaptığınız konservelerinizin ağzını sıkıca kapatıyorsunuz. Danino üretiminde de paketlerin ağzı hava almasın diye sıkıca kapatılıyor. Danino tamamen kapalı ortamda, hava bile temas etmeden üretiliyor. Bu sayede içine zaralı bakteriler girip çoğalmıyor, koruyucuya gerek kalmıyor. Danino son kullanma tarihine kadar taze kalıyor. Danone’nin tüm dünyadaki hedefi; annelere ve çocuklara en yüksek kalitede ve güvenlikte ürünler sunmak ve daha sağlıklı nesiller yetişmesine katkıda bulunmaktır. Danino üretiminin her aşamasını titizlikle kontrol eder. Her Danino 118 farklı testten ve 5000’e yakın kontrolden geçer. Dünyanın önde gelen bağımsız denetim kuruluşlarından AIB tarafından yapılan Gıda Güvenliği Denetimi neticesinde Danino markasının da üretimini yaptığı Lüleburgaz Fabrikası Üstün Başarı Belgesine sahiptir. Danino, meyve püresi eklenmiş taze peynirdir. Danino'nun içeriğinde protein, enerji, kalsiyum, D vitamini, fosfor, B2 Vitamini, B12 Vitamini gibi çocukların gelişiminde son derece önem taşıyan vitamin ve mineraller bulunmaktadir. Gönül rahatlığı içinde kullanabilirsiniz. Danino Çilek ve Orman Meyveli nin kırmızı rengi pancar kökünden gelmektedir. Danino ürünlerimiz Karmin içermemektedir . '' Yine de aklınıza takılan şeyler olduğunda 0800 211 20 15 den Tüketici Danışma hattını arayabilirsiniz. Ayrıca hem çocuğunuzla keyifli saatler geçirmek hem de detaylı bilgi edinmek için http://www.danino.com.tr/danino-club/danino-club.aspx?gclid=CMDqptDfxa8CFYIu3wodv1Q7ag sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Kampanya çerçevesinde çocuğunuzla birlikte boş DANİNO kutuları ve elişi malzemeleri ile oluşturacağınız oyuncakların fotoğraflarını, dostlarınızın DANİNO hakkındaki fikirlerini paylaşacağınız daha detaylı MühimRaporlarınızı merakla bekliyor olacağız. Çocuğunuzla birlikte kaliteli zamanlar geçirmeniz dileğiyle. . .. FikriMühim Arzu
25 Mayıs 2012 Cuma
Geçmiş Mutlu Haftasonu
Altı yıl önce Dr.Gacet, eşi,
oğlu, Dr. Örtger,eşi, kızı, Dt. Dream, ben ve kızımla yaptığımız köy gezimizin
tadı damağımızda kalmıştı. Hemşire arkadaşın ısrarlarıyla bir kez daha gitmeye
karar verip bunu 23 Nisan tatiline denk getirmeyi düşünmüştük. Annemin havalar
soğuk olur Mayıs ayına erteleseniz iyi olur demesiyle iptal oldu ve 19 Mayıs ’ta
gitmeye karar verdik. Aslında gitmek isteyen, organizasyonu ayarlayan Hülye ’de hamileliğin son
zamanlarının olduğunu yolculuğa çıkamayacağını söyleyince misafir kadromuz
tamamen değişti. Hava yağışlı olacak, sağanak yağacak olurdu olmazdı derken
gitmemiz kesinleşti. Dr.Gacet, ben, kızım, kardeş önceden gitmişti, Dr. Pimapen,
eşi oğlu, çalışanı,Dr.Şeker, eşi, Dr.Sonic ve eşi ile kadromuzu tamamlayıp 19 Mayıs’ta yola çıktık., Dr.Gacet , Dr.
Pimapen, Dr.Şeker,,Dr.Sonic ile beraber çalışıyoruz ama eşlerle hiç tanışmamış
olmam beni geriyordu. Silivri 'de buluşma noktamızda toplandığımızda boşuna
gerildiğimi düşündüm. Planımız akşama köyde olup ertesi sabah kahvaltıdan sonra
Kaz dağlarına gitmekti. Eve vardığımızda stresimin boşu boşuna olduğunu kesinleşmişti.
Haremlik selamlık yapıp sofralarımıza oturduk erkekler köy kahvesine maç
izlemeye gittiler, bizde kadın kadına sohbetlere daldık. Çok güzel bir gece
geçirip geç saatte yattık. Sabah kalktığımızda yine muhteşem doğal köy kahvaltısı,
keçi sütü ve bilimum doğal gıdalar ile kahvaltımızı yapıp, köyde birkaç foto
çektikten sonra düştük kaz dağlarının yollarına. Mesafe 1,5 saat olduğu için
yapmak istediğimiz mangal keyfini yapmadık ama muhteşem manzara ile köy ekmeği
ve peynir yedik, hoş sohbet muhabbet bitikten sonra düştük yollara, bardakçılar
kaplıcasına uğradık. Artık dönüş vakti gelmişti, bizim cimcime anneannesinden
ayrıldığı için ağlıyor, benimde gözlerim doluyordu. Ama maalesef iş güç artık
beton yığınına dönmeliydik.
Şimdi sizi güzel köyümün, güzel insanları ve Kaz dağlarının muhteşem fotoğrafları ile baş başa bırakıyorum.
16 Mayıs 2012 Çarşamba
İlk FikriMühim Raporu
Bu yazıyı yazıp yazmama konusunda kararsız kaldığım anda. Düşüncelerimin
onlar için ne kadar değerli olduğunu hatırlatan bir telefon aldım. Ama bu
düşüncelerimin gerçekten onları tatmin edip etmeyeceği konusunda kararsızım.
Bir zamanlar ninelerimizin sokakta oynayan bizlere ekmek
üzerine ev yapımı yoğurtları sürüp üstüne de şeker veya reçel sürdükten sonra ellerimize
tutuşturduğu ekmekler aklımdan gitmiyor. Az önce toz toprakla oynadığımız
ellerimizin kirine, pisliğine bakmadan afiyet ile yerdik ekmeklerimizi. O zamanlar
güneş sanırım bizlere zararlı ışınlar göndermiyordu. Çünkü bizim sokağa çıkma
saatimiz diye bir şey yoktu. Sabah kahvaltımızı ettikten sonra hemen arkadaş
aramaya gider, bulduğumuz köşelerde, sokak aralarında çamurdan evler, fırınlar yapar,
anne, baba çocuk olur evcilik oynardık.
Değişen zaman ve şartlar karşısında bizim sokaklarda oynama
devrimizi bitti. Şimdi apartmanlarda büyüyen çocuklar dört duvar arasında D
vitamini yoksunu, birkaç saatlik park ziyaretinden başka bir eğlenceleri
olmayan hale geldiler.
Mutlumuyuz ?
Çalışan ve ya çalışmayan anneler her şeyin doğal olmadığından
bahsedip, ah bizim zamanlarımız deyip duruyorlar.
İşte tam bu safhada her şeyin doğalını arıyor, araştırıyor
ve inceliyoruz.
Danone de bütün annelere , şehir hayatından dört duvar
arasında sıkışıp kalan, doya doya toprak ve güneşle haşır neşir olamayan
çocuklarımızın en büyük D vitamin kaynağını sunduğunu iddia ederek çıkıyor
karşımıza.
Çocuklarınız güneşi doya doya alamıyor onların asıl ihtiyacı
olan D vitamini sadece bir küp Danone ile hem ucuz hem pratik yolla onlara
verebilirsiniz.
Çocuğunun sağlıklı beslenme konusunda büyüklerin önüne geçip
bir disiplin sağlayamamış çalışan bir anne olarak; sadece misafiri olduğumuz ev
sahibine zahmet vermemek adına alıp yedirdiğim bir ürün benim için.
Kolaylıkla meyve parçalarının şekerle bekletilip, kavanoz
dibine yerleştirilerek ev yapımı yoğurt ile meyveli yoğurt ve ya peynir elde
edilebiliyor.
Ama reklamları görüp etkilenen çocuğumu ve büyüklerimi her
şeyin doğalının doğru ürünler ile evde yapılabileceğine ikna edemiyorum.
Bana gönderilen, ürünleri ve broşürleri ekonomik durumları
ve yaşam şartları gerçekten kötü olan ailelere verdim. 4. Aydan itibaren
çocuklarına yoğurt verebilecek olan annelerin çocuğuma Danone yedirebilir miyim
sorusuna, bir sağlık çalışanı olarak ; bu kadar tembel olmayın her gün evde bir
çay bardağı yoğurt yapabilirsiniz cevabını veriyorum.
11 Mayıs 2012 Cuma
Bu özel günlerin ben...
alıntı |
Anneler günü denince abim ile birlikte, anneme
aldığımız pasta takımı aklıma geliyor. Paranın çoğu tutumlu abimin
kumbarasından çıksa da ve biz annemin anasından emdiği sütü resmen burnundan
getiren ikili olsak ta hediye almayı başarmıştık. Annem onları herkese bak bunu
Püskül ile Yaramazca aldı der ve ikramda bulunurdu. Daha sonra bu takım annemin
mutfak büfesinden düşüp ama tamamı düşüp kırılmıştı, bizde zaten doğru düzgün bir
daha hediye almadık. Şimdilerde zaten her zaman yaptığım gibi annemi arar,
onsuz hayatın benim için ne kadar zor olacağından bahseder ve anneler gününü
kutlarım.
Benim ise tek hatırladığım anneler günüm; kayınvalidemin
evinde otururken. Pazar günü kalkmış kahvaltı etmiş ve ben işlere girişmişim.
Cimcime 2,5 yaşında falandı sanırım Cemo ile dışarı çıkmışlardı. Ben tuvalete
merdiveni koymuşum harıl harıl duvarları siliyorum, kapı çalındı ben söylene
söylene kapıya gittim kapıyı bir açtım bizim cimcime ve Cemo ellerinde çiçekler
gelmişler. Gözlerim doldu benim ilk kez anneler günüm kutlanıyordu.
Sabah okula kızımı götürürken veliler toplanmış, kendi
aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Sonra beni de çağırdılar. Öğretmenin
anneler gününü kutlamak için hediye alacaklarmış,aralarında para topluyorlarmış.
Öğretmenler gününde aynı mevzu oldu bizim hanımiş veliler
kendi aralarında para toplayıp, öğretmen hanıma altın kolye aldılar. Uyum sağlamak
adına bende katıldım, zaten her şeye karşı çıkıyorum diye adımı kim bilir neye
çıkarttılar hadi bende ayak uydurdum. Öğretmenler günü geldi çattı. Eee nerde hediye
bizim velilerden biri öğlen verecekmiş, kardeşim bu çocukların öğretmeni sizin değil
ki .. ortada abuk sabuk işler ben kızın eline bir çiçek aldım yolladım, daha ne
beklentisi içerisine girecek ki öğretmen ben anlamıyorum. Bu durumu atlattık.
Şimdi anneler günü mevzusu yahu kardeşim böyle şeyleri
çocuklar düşünmeli biz değil. Kalmış ki yine bir çiçek yaptıracaklarmış. Bende tamam
ben uyum sağlarım ama çocukların vermesi daha doğru değil mi diye bir fikir
attım ortaya, öğretmenler günü mevzusundan içimde kalan ne varsa nazikçe
söyledim. O kadar naziktim ki ben bile inanamadım kendime.
Ben anneler, sevgililer, babalar, öğretmenler… vs tüm günlerin
çok mantıksız olduğunu düşünüyorum. Bu tip şeyleri metalaştırmanın, ortaya bir
obje çıkarmanın, almanın bir anlamı yok.Ben kendi annem için bile hediye almaz
iken ve hediye almayı yani büyük şeyler yapmayı uygun görmez iken nasıl
katılayım.İşin özüne bakılırsa da aslında ver parayı kurtul al topluca bir şey
geç git. Bir emek,zahmet, önem vermek yok.
Annenize, babanıza, sevgilinize ve öğretmeninize bir çiçek almak,
resim çizmek, ya da yanağına bir öpücük kondurmak yeterli.
Neyse ki veliler ikna oldular çocuklar öğretmenlerinin
anneler gününü kendi hediyeleriyle kutlayacaklar.
Ha bu arada bizim kardeş Jaramazca da bana anneler günü
hediyesi almış ama haftaları karıştırdığı için erken verdi. Canım kuzum benim
hiç gerek yoktu ama koltuklarım kabardı.
Bende ona güzel bir elmalı turta ile karşılık vereceğim .
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)