17 Aralık 2012 Pazartesi

Sen bilirsin...


ALINTI


Bilmek; bir konu veya olay hakkında bilgi sahibi olmaktır. Ev 'de ve iş’te her olayı ve konuyu ben bilirim. Aslında bilmem ama bilmek zorunda bırakılırım. Sanırım çabuk karar verme, insiyatif kullanma ya da çözüm bulma yönünden çok becerikli olmamakla beraber, dediğim dedik bir insanda olabilirim.
Bu inatçılığım dan mıdır? Yoksa karşı tarafın güveninden mi ? Söz dinlemediğimden mi?
Bilmiyorum ama ev’de ve iş’te geçen diyaloglar aynen şöyle ;
Hayatım akşama ne yiyelim?
Sen bilirsin.
Sabah kahvaltıda… Yapsam olur mu?
Sen bilirsin.
Cimcime ‘ye… Almak gerekli.
Sen bilirsin.
Odadaki koltuğu kaldıralım mı?
Sen bilirsin.
Gömleğini ütüleyeyim mi?
Sen bilirsin.
İş kıyafetlerini götürecek misin? Hemen yıkayayım mı?
Sen bilirsin.
Hafta sonu… ‘ya gidelim mi?
Sen bilirsin.
Gözünü oyayım mı?
Sen bilirsin.
------------------------------------------------------------------------------------------------
İş’te ise genellikle Gacet ile aramızda geçen diyaloglar;
Hocam, hastayı göndereyim mi?
Sen bilirsin.
Hocam, bilgisayarda şöyle bir şey yapalım mı?
Sen bilirsin.
Hocam, işlemi bu şekilde yaptım.
Sen bilirsin.
Hocam, hasta şöyle söylüyor, yapayım mı?
Sen bilirsin.
Hocam, aletleri kaldıralım mı?
Sen bilirsin.
Hocam… İlacını kullanalım mı?
Sen bilirsin.
Hocam ben iş'ten ayrılıyorum.
Sen bilirsin.
Hocam gözünüzün üstünde kaşınız var.
Sen bilirsin.


 Örtger, Hacı, Karlos ve Dennis ile geçen diyaloglarımız; sorgusuz, sualsiz ve emir kipleri halinde veya soruları onların sorması ve benim cevaplamam la geçiyor. Sen bilirsin cümlesini hiçbirine kullanamıyor, soruna hemen çözüm buluyorum.
Sen bilirsin cümlesindeki bilmek eylemini gerçekleştirebiliyor olsa idim sorar mıydım? Diye sormak geliyor içimden.
Sen bilirsin cevabında ki bilmek , benim için bilinmeyen bir durum aslında.

Hiç yorum yok: