‘DALLARIN KOKUYORSA ; KÖKÜN KOKUYORDUR, KÖKÜN KOKUYORSA DALLARIN KOKUYORDUR.’
Bu söz benim için yazılmış gibi… Soylu ve eğitimli kusursuz bir aileden gelmek en azından bizim gibi köylü kesimden mümkün değil. Soyluların zengin olduklarını ve iyi eğitim aldıklarını düşünürsek, köylü kesim ne kadar milletin efendisi diye adlandırılsa da insanların gözünde alelade bir kesim olarak kalmaya mahkûm!
Ben ve ailemde yıllarca babamın yaptıklarını taşıyacağız. Bunlar bizim karşımıza resmi kurumlarda muhakkak çıkacak ve çocuklarımız bunun yükünü her zaman hissedecekler.
Sadece babam değil, ben kendi gençlik hatalarımı da bu şekilde görüyorum. Bu utanmak değil, gerçekleri görmek ve kabul etmek!
Kendimden ve ailemden utanıyor muyum? Asla!
Yaşadıklarımız ne kadar acı ve utanç verici olsa da ben bunda utanılacak bir şey göremiyorum. Kader dediğin bu değil. Yaşadığım kadarı böyle hissediyorum.
Bana verdiği öğütler ve öğretiler bana yeter. Bundan bir ders çıkarmak yerine bilincimi daha farklı bir şekilde geliştirmeyi çok isterdim. Bunun mümkün olmadığını görünce kabullenmek yerine elimdeki imkânlarla kendimi geliştirmek bana yetti.
Ne olursa olsun o benim babam! Bunu değiştirmem mümkün değil. Ve asla mümkün olmayacak. Yıllar geçse de, soyadım değişse de, bambaşka bir şehirde bambaşka bir hayat peşinde olsam da hiçbir şey değişmeyecek. En azından babam olduğu gerçeğini değiştirmem mümkün değil.
Yaşadıklarımın arkasında en çok beni yaralayan insanların düşünceleri ve eylemleri idi. Ve en yakınından gelen darbeler babamdan daha çok beni yaraladı.
O kişilik bozukluğu olan bir hastaydı ve maalesef annesi onun kıskanıldığını ve kötü niyetli insanlar tarafından, bozguna uğratılmak için efsunlandığını düşünüyordu.
Yıllar sonra babamın hastalığı meydana çıkmadan önce bunun bir huy olduğunu düşünmüş ve çıkmaz bir yolda hissetmiştik. Annem beni inanılmaz iftiralardan korkar bir şekilde aramıştı. Ona ne kadar kötü olursa olsun benim annem olduğunu, babam için yaptığımız şeylerin milyon katını yapsak ta hakkını ödeyemeyeceğimizi söylemiştim.
Büyük erkek kardeşim sayesinde onu doktora götürdük ve teşhis konulduğunda; artık yaşadıklarımızın bir ismi olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Bu adam hastaydı ve bunu yapıyordu. Ailesinin tek hatası onu y kromozomu sayesinde şımartılmış bir çocuk olarak büyütmeleri ve ne yazık ki genlerini ona geçirmiş olmaları idi.
Bizim ise; sığındığımız bir liman inşa edilmişti.
Köklerimizin neden koktuğunu anlamıştık. Dallar olarak bunun sebebini bulmak ve düzeltmek için; çare olduğunu anlamak, en azından daha az hasar almak için bir yol bulmuş olmak, define bulan bir fakirden farksız değildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder