16 Aralık 2019 Pazartesi

YAŞARKEN ÖLMEK


Herkes çok mutluydu. Bende olmayan her şey herkeste vardı. En önemlisi mutluluk! Mutlu değildim, ne istediğimi bilmiyordum. İnsanların beklentilerini karşılayan psikolojiye sahip değildim.
Saçmaydı işte, saçma sapan şeyler kafalarına takıyorlar benimle saçma sapan şeyler için konuşuyorlardı. Hayat bu muydu? İnsanlar böylemiydi? İnsanların ne düşündüğü bu kadar önemlimiydi?
Düşünceler kafamda dönüp duruyordu. Tüm olanları yazmamın sebebi bunları bilin diye değil! Herkesin hayatında belli dönemeçler olduğu ve bu olumsuz duyguları yaşadığını düşünüyorum. Tek sorunumuz insanların gerçekten hissettiklerini söyleyememeleri. Aslında gerçek hislerini paylaşacağın, ortak noktaların olmasa da olur, insanlar olmalı hayatında.
Bunları yaşaman normal ama yaşadıkların günlük hayatını etkiliyor ve rutin günlerinin etkileyen sosyal hayatını zora sokan bir düşüncelerin ile yoruluyorsan burada bir sıkıntı var demektir.
Herkes yaşıyor ama atlatması sorun sanki?
Günlük rutinimi bozmuştum bende artık bu hayatta olmak istemediğim anları sıklıkla yaşıyordum. O gece; balkona çıktım dışarıyı seyrettim, bir ara balkondan atlarsam nasıl ölebileceğimi düşündüm. Rüzgârı hissedecektim, önce hangi organım toprağa sertçe çarpardı acaba? Bacaklarım ve kaburgalarım kırılır ağzımın kenarından ufak bir kan sızıntısıyla hafifçe öksürür ve yaşamın yeni haline kendimi bırakırdım diye düşünüyorum.
İlaçlarım hala elimdeydi. Yara bandı göğsümde yapışmıştı. İçeriye girdim. İlaçtan bir tane aldım. Koridorda gezinmeye başladım. Bir tane daha içmeliydim. Yatağa gittim ağladım ağladım.
Yaşadıklarıma ağladım, yaşayacaklarımdan korktuğum için ağladım, kendim için ağladım, çocuklarım için ağladım, perperişan geçmiş bir türlü düzelmeyen hayatım için ağladım.
Devamını içmedim, ölmek için daha iyi bir zemin hazırlamalıydım. Yorganı başıma çekip unutmaya çalıştım. Zihnimde çarpışıp duran düşüncelere bir susun ya! Dedim.
Sabah yine kalkmadım. Herkes evden gittiğinde bende birçok işi hallederim diye kendimi sessizliğe bıraktım. Doktorumdan randevu aldım. İlacımı içmediğimi ve şu halimi anlatmak için sabırsızlanıyordum. Belki bir hastaneye yatmam gerekti. Off çevremdeki insanların yüzüne nasıl bakardım. Deli gözüyle bakacaklardı bana…
Nefret ettim bir daha kendimden… Hiçbir işe elim gitmiyordu. Bir odadan diğerine gitmek bana dünyanın en zor işi gibi geliyordu. Oğlumun anne deyişinden nefret ediyordum. Rahat bırakın beni nefes alayım diyordum. Bir yandan da düzelmek istiyor, soluklanıyor ve işlere devam ediyordum.
Doktor randevuma gittiğimde hislerimi anlattım. Sanki o da deli gibi bakıyordu. Uzun süredir kullandığım bulantı ilaçlarını iştahım geldiğinde ve bulantılarım kesildiğinde bırakmamı söyledi. Kendi kafama göre kullandığım için eleştirdi. Antidepresanımı sürekli kullanmam gerektiğini ve hoşlandığım şeyleri yapmamı söyledi.
Benim elim ne örgüye, ne kitaba ne de kişisel bakımıma gidiyordu. Dünya umurumda bile değildi. ben bedbaht ve berbat bir insandım.hiçbir zaman iyi bir anne olamayacaktım, eş de evlatta.
İntihar edecek kadar bile cesaretim yoktu. Bu dönemler bir iki hafta kadar sürdü. Bulantılarım bir süre daha devam etti. Bazen mutfak da bir şeyler yaparken soluklanıp kendimi toplamam gerektiğini söyleyip ağlama nöbetlerine girdiğim oldu. Uyku halim devam etti.
Kalemler, kitaplar örgüler bir kenarda beni bekliyordu. Ben ise kendimi bulabilmeyi, yaşadıklarımı sindirmeyi, olduğum gibi kabullenmeyi bekliyordum.
Aslında ben yaşarken ölmüştüm.

Hiç yorum yok: