12 Aralık 2019 Perşembe

DEPRESİF


İki satırla başlayıp bir sayfa yazıya nasıl dönüşeceksin merak ediyorum?
Her şey yolunda gidiyordu her zaman ki gibi meraklarım devam ediyor, dikiş makinesi evin başköşesinde, kış gelmiş ipler ve şişler koltuğun üzerinde duruyordu. Gece gelen ilham ile eskileri hatırlıyor ve zihnimdeki odalarına yerleştirmek için yazılar yazıyordum.
Bir anda yoğunluk ve yorgunluk başladı. Artık bilgisayarımın başına oturmak bile istemiyordum. Kendime oluşturduğum yazı köşem mutfak masasının köşesiydi ve o alan artık boş kalan bir köşeydi.
Hissedip, hatırlayıp yazdıklarımın ne kadar saçma olduğunu bu kadar özelimin özel olarak kalması gerektiğini düşünüyordum. Artık olumsuzlukları bir türlü kafamda oturtamıyordum. Beceriksiz ve fazla abartan bir kişi olarak hissediyordum.
Uyanmak ve yeni güne başlamak tam bir işkenceydi. Çok sevdiğim köyüme gitmek istemiyor, evden çıkıp markete uğramak tam bir işkence geliyordu. Bitmek bilmeyen çocuk istekleri, evdeki ahalinin sorumlulukları gözüme batıyordu.
Kendimden, yaşadıklarımdan, ailemden, her şeyden nefret ediyordum. Uyku benim en iyi kurtarıcımdı. Önce halsizlik başlamıştı. Doktora gitmiş ve fizyolojik bir sorun olduğunu düşünmüştüm.Fizyolojik bir problem yoktu. Ama benim kendimi sevecek takatim kalmamıştı.
Önce evdeki çiçekler bir bir kurudu. Standart işleri rastgele yapmaya, kapı çalınca açmamaya, çocuğum eline telefonu verip uyumaya başladım.
Yaz geldiğinde köye gitmek istemiyordum. Evde olmak istiyordum. Oranın ruhu beni sıkıyor ve geriyordu. İnsanların başka insanların hayatları hakkındaki düşünceleri kendime yoğurmaya, saçmalama alanlarını kafamda büyütmeye başladım.
Biz neydik ki? Ben ne idim? Hiçbir şey yazamayan ben ne idim?
Enerjik olduğum dönemlerde kayıt olduğum yazarlık kursuna devam ettim. Eşim izinlerini ayarlamış ben ise bir tam günü en azından kitap okuyan ve kendini geliştirmiş insanların içerisinde geçiriyordum.
Bu da yetmiyordu. Sürüklenerek neredeyse kursa gidiyordum. Köye gitmemek için kursu bahane etmiştim. Seçim olacak kurs devam edecek diye umuyordum. Seçim sonrası kurs yönetim değişikliği sebebiyle bitirildi.
Yazma becerisi geliştirme deneyimime yeni şeyler eklerim ve yanlışlarımı görme yetisine sahip olurum diye kayıt olmuştum.
İlk fark ettiğim şey ben geçmişte yaşıyordum. Geleceğe dair bir kurgu ve hayal gücümün olmadığıydı. Bu beni daha olumsuz düşüncelere itti. Mesela bir adam uyandığında güneşin artık olduğu gezegende doğmadığını görüyordu. Ben olayı geçmişe götürüyor ve kurgu üzerine hayal kuramıyordum.
Geçmişte yazıyordum. Güneş benim için doğmuyordu. Bu halimle kursunda bitmesiyle köye gittim. herşey gözüme batıyor, yaptıklarımı istemeyerek yapıyordum. Bazen mutlu olsam da, kimsenin olmasını istemiyordum.
Mide bulantılarım başladı, yemek yiyemiyor, kimseyi görmek istemiyordum. Bir ara bu yaşamın benim için olmadığına bana kaderin yaptıklarının acımasız olduğunu ve bu hayatımı kendi ellerimle berbat ettiğimi ve temizlemem gerektiğini bile düşündüm.
Gezdiğim her yerde aklıma bir şeyler takılıyordu. Dedem ölmüştü, ninem yatalaktı, annem yorgun babam varlığıyla yokluğu hissettiriyordu. Cemo her şeyi üzerime yığmıştı, sanki ne halin varsa gör der gibiydi. Ergenusun probleri ise beni daha çok yoruyordu. Bu halimle mutsuz bir tatil geçirip eve döndüm. Bir akşam şimdilerde abartmamam gerektiğini düşündüğüm bir ergen vakası ile ağlamaya başladım ve üç gün boyunca avazım çıkana kadar bağırıp ağladım. mutfağa girmedim, salona girmedim, kapıyı kapatıp sadece ağladım…

Hiç yorum yok: