19 Aralık 2019 Perşembe

DÜŞÜNCELERİN SUSKUNLUĞU


O gece bu bankta ölmüş olsaydım şimdi ne yapıyor olurlardı diye düşünüyordum. İkimizde karanlığın sessizliğine bırakmıştık kendimizi… Düşüncelerim susmuyordu. Cemo sessizce beklediğimizi düşünüyordu. Belki de onunda düşünceleri susmuyordu.
Ben ölmüş olsaydım şimdi ne yaparlardı? Yeni bir hayatın başlangıcı olması için ne yaparlardı? Ne kadar ağlarlardı? Kızım ne yapardı? Şu aralar beni görmekten nefret eden ergenus n’apardı? Oğlum sabah uyandığında anne diye seslenir miydi?
Yataktan kalktığında onunla kim oynayacaktı? Yanaklarını öpüp ellerini kim koklayacaktı. Ergenus okuluna devam eder miydi? Yıllarca annesiz yaşamanın acısını yüreğinde taşıyıp, sert ve duygusuz bir birey olur muydu? Annesinin neden intihar ettiğini ve bırakıp gittiğini sorgulayıp arkamdan lanet okur muydu?nasıl bir hayatları olurdu diye düşünmeden edemiyordum kendimi.
Hala suskunduk. Cemo’nun hayatını mahvetmiştim. Yıllardır her şeyi mahveden bendim. Beden gücüyle çalıştığı bir işi varken yollar bulup eğitim alması için diretmiştim. Sonuç beyin gücüyle çalışıp oturduğu yerden kalkmayan bir işi olmuştu. Ama ben onu sevdiği ve istediği hayattan koparıp bambaşka bir düzenin içine girmesini sağlamıştım.
Herkesin hayatını mahvediyordum. Yıllar önce; rutubetten mahvolmuş, kapısını açtığında tuvaletiyle karşılaştığımız bodrum katına taşınmak için niyetlendiğimizde, bu hayatın boktan ve Cemo’nun güçsüz bir insan olduğunu düşünmüştüm. Ayrılır mıydık? Ayrılsaydık çocuklarımız olmadan daha iyi mi olurdu?
Lanet olsun bir türlü istediğim gibi olmamıştı. Bu hayat beni mahvetmişti. Ve ben şu an acılarıyla ağlayan bir kadın olmuştum. Üzüntüyle yoğuruyordum bedenimi. Sürekli ağlak bir halim vardı. Kimsenin başına bir şey gelmiyor muydu? Elbette insanların hayatları zordu.
Benimkide hiç kolay olmamıştı. Bana hayatımı kolaylaştıran bir annem ve babam olmamıştı. Ben aksine onların hayatları daha iyi olsun diye yıllarca çırpınmıştım.
Neden insanların hayatlarıyla uğraşıyordum ki? Neden her şey dokunma ve değiştirme ihtiyacı hissediyordum. Kendi hayatıma baksaydım ve hiçbir şey umurumda olmadan devam etseydim.
Bunu neden yapamıyordum, bunu kendime neden yapıyordum?
Ağlamaya başladım. Başımı Cemo’nun omzuna koyup ağlıyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Hiçbir şey söylemiyordu. Beni teselli etmesine gerek yoktu. Beni teselli edecek kelimeler Cemo da yoktu.
Hayatımın en zor ilk anında yanımda o vardı. Babamın gittiği o düğün günü benim alıp karşısına nasıl istersen öyle olsun dediği ilk gündü. O günden sonra sürekli olarak yaşamımızda badireler atlatmıştık ve birçoğu benim eylemlerim Cemo ‘nun suskunlarıyla geçmişti.
Neden susuyordu. Neden? Şimdi bana söyleyebileceği hiçbir şey yok muydu? Ne demeliydi? Ne derse bu gece buradan mutlu ayrılırdım.
Hiç bir şey…
Ben hep acelem ve öfkemle hareket ediyordum o sessizliğe bırakıyordu kendini…
Ağlamaya devam ediyordum. Bir süre ağladım. Hepinizin hayatını mahvettim. Şu halimize bak ne kadar mutsuz bir haldeyiz hepsi benim yüzümden dedim. Sustu. Ağlamaya devam ettim.
Düşüncelerim darmadağındı! ‘Mutsuzum.’ dedim.’ Bu evlilik daha fazla yürümesini istemiyorum. Hepinizi mutsuz ediyorum.’ Dedim. ‘Sana yaptıklarım için çok üzgünüm özür dilerim ama bunun bir çaresine bakmalıyız ve iki yetişkin insan gibi bunu halletmeliyiz.’ diyordum.
Sustu.
‘Sevmiyorum artık hiçbirinizi, nefret ediyorum yaşamaktan, nefret ediyorum insanlardan, saçma sapan davranışlarından, senin sessizliğinden nefret ediyorum.’ dedim.
Sustu.
Madem sessizlik her şeyi çözüyordu. Bende sustum. ‘Ben gidiyorum gelecek misin’? dedi. Sustum. Biraz daha bekledi. Oturduğu yerden binaların arasından görebildiği boşluğa bakıyordu. Ne varsa o boşlukta, neden susuyorsa?
‘Hadi gidelim.’ dedi, gitmek de kalmakta istemiyordum. Ne yapacağımı bilemiyordum. ‘Bu gece bu olayı netleştirelim. Lütfen, daha fazla bu şekilde yaşamak istemiyorum.’ dedim.
‘Hadi üşüdüm eve gidelim.’ dedi. Neden beni duymamış hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu ki? ‘Hayır, gelmeyeceğim burada bu akşam anlaşacağız ve iki sağlıklı yetişkin gibi bu işi çözeceğiz.’ dedim. ‘Hadi eve gidelim sen onu iki çocuğumuz olmadan düşünecektin, bu saatten sonra ayrılık mayrılık yok!’dedi. Elini uzattı ısrarını belli etmek için uzatarak ‘hadi’ diyordu.
Sanki tüm dünyayı o başıma yıkmış gibi kızgınlık ve kırgınlıkla bekliyordum. Eli hala başımın önünde beni bekliyordu. ‘Hadi bak gideceğim sende ne yaparsan yap !’dedi. Korktum gerçekten bırakıp gitmesinden korktum ama elinden tutmaya da gururum elvermiyordu. ‘Seni bırakacak olsaydım, İstanbul ‘dan gelip Çanakkale ye seninle evlenir miydim?’ dedi. Sen beni bırakacak olsaydın Çanakkale’den İstanbul’a gelir miydin diye ekledi?
Hadi evimize gidelim çocuklarımıza bakalım. Biraz dinlen sonra konuşuruz dedi.

Hiç yorum yok: