DÜŞÜNCELERİN SUSKUNLUĞU
O gece bu bankta ölmüş olsaydım şimdi ne yapıyor olurlardı
diye düşünüyordum. İkimizde karanlığın sessizliğine bırakmıştık kendimizi… Düşüncelerim
susmuyordu. Cemo sessizce beklediğimizi düşünüyordu. Belki de onunda
düşünceleri susmuyordu.
Ben ölmüş olsaydım şimdi ne yaparlardı? Yeni bir hayatın
başlangıcı olması için ne yaparlardı? Ne kadar ağlarlardı? Kızım ne yapardı? Şu
aralar beni görmekten nefret eden ergenus n’apardı? Oğlum sabah uyandığında
anne diye seslenir miydi?
Yataktan kalktığında onunla kim oynayacaktı? Yanaklarını
öpüp ellerini kim koklayacaktı. Ergenus okuluna devam eder miydi? Yıllarca
annesiz yaşamanın acısını yüreğinde taşıyıp, sert ve duygusuz bir birey olur muydu?
Annesinin neden intihar ettiğini ve bırakıp gittiğini sorgulayıp arkamdan lanet
okur muydu?nasıl bir hayatları olurdu diye düşünmeden edemiyordum kendimi.
Hala suskunduk. Cemo’nun hayatını mahvetmiştim. Yıllardır
her şeyi mahveden bendim. Beden gücüyle çalıştığı bir işi varken yollar bulup
eğitim alması için diretmiştim. Sonuç beyin gücüyle çalışıp oturduğu yerden
kalkmayan bir işi olmuştu. Ama ben onu sevdiği ve istediği hayattan koparıp
bambaşka bir düzenin içine girmesini sağlamıştım.
Herkesin hayatını mahvediyordum. Yıllar önce; rutubetten
mahvolmuş, kapısını açtığında tuvaletiyle karşılaştığımız bodrum katına
taşınmak için niyetlendiğimizde, bu hayatın boktan ve Cemo’nun güçsüz bir insan
olduğunu düşünmüştüm. Ayrılır mıydık? Ayrılsaydık çocuklarımız olmadan daha iyi
mi olurdu?
Lanet olsun bir türlü istediğim gibi olmamıştı. Bu hayat
beni mahvetmişti. Ve ben şu an acılarıyla ağlayan bir kadın olmuştum. Üzüntüyle
yoğuruyordum bedenimi. Sürekli ağlak bir halim vardı. Kimsenin başına bir şey
gelmiyor muydu? Elbette insanların hayatları zordu.
Benimkide hiç kolay olmamıştı. Bana hayatımı kolaylaştıran
bir annem ve babam olmamıştı. Ben aksine onların hayatları daha iyi olsun diye
yıllarca çırpınmıştım.
Neden insanların hayatlarıyla uğraşıyordum ki? Neden her şey
dokunma ve değiştirme ihtiyacı hissediyordum. Kendi hayatıma baksaydım ve hiçbir
şey umurumda olmadan devam etseydim.
Bunu neden yapamıyordum, bunu kendime neden yapıyordum?
Ağlamaya başladım. Başımı Cemo’nun omzuna koyup ağlıyordum.
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Hiçbir şey söylemiyordu. Beni teselli etmesine gerek
yoktu. Beni teselli edecek kelimeler Cemo da yoktu.
Hayatımın en zor ilk anında yanımda o vardı. Babamın gittiği
o düğün günü benim alıp karşısına nasıl istersen öyle olsun dediği ilk gündü. O
günden sonra sürekli olarak yaşamımızda badireler atlatmıştık ve birçoğu benim
eylemlerim Cemo ‘nun suskunlarıyla geçmişti.
Neden susuyordu. Neden? Şimdi bana söyleyebileceği hiçbir
şey yok muydu? Ne demeliydi? Ne derse bu gece buradan mutlu ayrılırdım.
Hiç bir şey…
Ben hep acelem ve öfkemle hareket ediyordum o sessizliğe
bırakıyordu kendini…
Ağlamaya devam ediyordum. Bir süre ağladım. Hepinizin
hayatını mahvettim. Şu halimize bak ne kadar mutsuz bir haldeyiz hepsi benim
yüzümden dedim. Sustu. Ağlamaya devam ettim.
Düşüncelerim darmadağındı! ‘Mutsuzum.’ dedim.’ Bu evlilik
daha fazla yürümesini istemiyorum. Hepinizi mutsuz ediyorum.’ Dedim. ‘Sana
yaptıklarım için çok üzgünüm özür dilerim ama bunun bir çaresine bakmalıyız ve
iki yetişkin insan gibi bunu halletmeliyiz.’ diyordum.
Sustu.
‘Sevmiyorum artık hiçbirinizi, nefret ediyorum yaşamaktan,
nefret ediyorum insanlardan, saçma sapan davranışlarından, senin sessizliğinden
nefret ediyorum.’ dedim.
Sustu.
Madem sessizlik her şeyi çözüyordu. Bende sustum. ‘Ben
gidiyorum gelecek misin’? dedi. Sustum. Biraz daha bekledi. Oturduğu yerden
binaların arasından görebildiği boşluğa bakıyordu. Ne varsa o boşlukta, neden
susuyorsa?
‘Hadi gidelim.’ dedi, gitmek de kalmakta istemiyordum. Ne
yapacağımı bilemiyordum. ‘Bu gece bu olayı netleştirelim. Lütfen, daha fazla bu
şekilde yaşamak istemiyorum.’ dedim.
‘Hadi üşüdüm eve gidelim.’ dedi. Neden beni duymamış hiçbir
şey yokmuş gibi davranıyordu ki? ‘Hayır, gelmeyeceğim burada bu akşam
anlaşacağız ve iki sağlıklı yetişkin gibi bu işi çözeceğiz.’ dedim. ‘Hadi eve
gidelim sen onu iki çocuğumuz olmadan düşünecektin, bu saatten sonra ayrılık
mayrılık yok!’dedi. Elini uzattı ısrarını belli etmek için uzatarak ‘hadi’
diyordu.
Sanki tüm dünyayı o başıma yıkmış gibi kızgınlık ve
kırgınlıkla bekliyordum. Eli hala başımın önünde beni bekliyordu. ‘Hadi bak
gideceğim sende ne yaparsan yap !’dedi. Korktum gerçekten bırakıp gitmesinden
korktum ama elinden tutmaya da gururum elvermiyordu. ‘Seni bırakacak olsaydım,
İstanbul ‘dan gelip Çanakkale ye seninle evlenir miydim?’ dedi. Sen beni
bırakacak olsaydın Çanakkale’den İstanbul’a gelir miydin diye ekledi?
Hadi evimize gidelim çocuklarımıza bakalım. Biraz dinlen
sonra konuşuruz dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder