30 Ağustos 2015 Pazar

30 Ağustos 2015



Öncelikle Zafer Bayramını kutlamam gerekir. Bu ülkede Zafer Bayramını kutlamaz, cumayı mübareklemezseniz Cumhuriyetçi ve Müslüman olamıyorsunuz.
Ardından yer bildirimi gerekli. İstanbuldan bildiriyorum. Gelir gelmez suların kesik olduğu, elimizde eşyalarımızla , dağınık mutfağımızla , suyun gelmesini beklediğimiz, koca metropolden bildiriyorum, mıçımızın dibinde arıza var ve sabahtan beri iski saat atlatıp duruyor. Sabah onda gelmesi gereken sular şu saattte arıza kaydı siteden silinmiş olmasına rağmen gelmedi.
Haliyle yazmalıyız değil mi ?
Asıl meseleye gelelim...
Sosyal medyada accayip aşk sözcükleriyle, bir ömürü birbirine adayacağı iddiasıyla yazılan evlilik yıldönümleri yazıları görüyoruz.Hayranım o ayrı! Ferhat ve Şirin , Leyla ile Mecnun'un kısakanacağı evlilik ve aşklar var. Allah bozmasın. Ne gözüm var ne de kıskançlığım...
Benim evliliğimin en güzel yanı; buradan dilediğim gibi atıp tutabilmem. Ardından eve gidip çorbayı kaseye koyarken , kaşıkları getirmedi diye çemkirebilmem...
Bugün 93. Zafer Bayramı , bizim için ise ; 12. evlenme yıldönümümüz.Hem evliliğimizin hem de yaşamımım en ağır acısını yaşadığım günün yıldönümü...
Hüzün ile karışık yaşadığım o günün, 'bu kız nasıl evlenip geçinecek' dedikodularını büzemediğim o günlerin 12 yıl sonraki yıl dönümü...
Söylenilenleri azaltmak bir yana arttırabilirim. Başkalarının lafı ile canımı sıkmaya niyetimde yok, kimseye de cevap verme niyetinde değilim.
Meselemiz bence, evliliğin aşk nidalarıyla sürmediği...Evet, birbirinizi seviyorsunuz ama kadın olarak hem eşinizi sevmek hem evinizi temizlemek hem en güzel yemekleri pişirmek hem o adamın hijyeninden hemcinsleriniz tarafından zorunlu tutuluyorsunuz.
Mesela o beğendiğin aşk sözcüklerinden başka bişey duymayacağını zannettiğin adam , su deposunu tamir etmeyip, üşenip, seni susuz bırakabiliyor.
Güzel şey aslında evlilik, akşam oturup kahve içebileceğin, ardından çekirdek almaya gönderebileceğin bir erkekle yaşamak hiç fena bir şey değil.
En azından sistem tarafından kabul görmüş düzenli bir hayatınız var. Sorumluluklarını bilen biriyle evli olmak hiç fena değil ama sorumluklarının az bilen birine çemkirmek çok keyifli...
Kızdığın da en sevdiği gömleği kesip, içinden geçenleri söylemek , yer silmek, türkü söylemekde bana keyf veriyor...O gömleği ararken daha bir stres atıyorum.
Sofradan tabağını kaldıran hayat yoldaşıma, diğer hemcinslerimin dik bakışlarını görmek çok komik.Sanki bana aslan terbiyecisiymişim gibi bakmaları ayrıca trajedi...
Yavrum kocanızdan görmediniz bari oğullarınızı iyi yetiştirin. Kılıbık değil. İnsan gibi...Zaruri ihtiyaçlarını görebilen, eşine annesine saygı ve sevgi çerçevesinde davranan, yediği önünde yemediği arkasında değil önünde ve arkasında yemeğini kendisi hazırlayabilen bireyler olsunlar...
Yeni evlendimizde , Cemo dışarıda bir şey yediğimizde anneme de getirirdi. Çok beğenirdim. Annesine bakan eşine de bakar diye düşünürdüm. Evet kayınvalidesinden çekmiş, bir sürü insan tanıyorum ama iş sizde biter. Bitmiyorsa saygı mutlaka duymak zorundasınız . Asla unutmayın.
Böyle konuştuğuma bakmayın annem'in balkonunda bu yazıyı yazarken annem' Bunlar anasının karnından bilgisayarla çıkmışlar.' diye sitem ediyor.Benim cevabım 'Aşk olsun anne, seni seviyorum.' İşte mesele bu, belkide sevgi.
Kaynana kısmını geçersek, Cemocuğumun çoraplarını çamaşır sepetine atma konusunda hala ehlileştiremesemde bu evlilik gidiyor.
Bunun Cemo tarafındaki kısmını aslında merak ediyorum.Bu kadar çok bilmiş zannedilen ama yanlış veya doğru değil gerçeğin peşine düşen kadın hakkındaki düşüncelerinin, sevgiyle yoğrulduğunu düşünüyorum...
Eyy kirpikleri güzel adam , sana aşk sözcükleri yazmıyorum. Yemeği akşamları hazırladığın, evi düzelttiğin, projeleri gerçekleştirdiğin, yol arkadaşım olduğun için teşekkürler.
Evliliğimizin katlanarak devam etmesi yolunda bir ömür diliyorum. Çok şanslısın benimle evlisin, çok şanslıyım seninle evliyim... Ama bak bu yolda yoldaşlık etmezsen keserim o kırmızı tişörtü ona göre!
Hadi ben kaçtım...

Hiç yorum yok: