I
Bir yaz günü seherde doğmuşum. Babam Özlem, annem Seher istemiş adımı… Annem; ne babamı ne kendini dinlemiş. Doğuma Dedemle gittiği için dedeme koydurmuş ismimi…
Köydeki hoca Selvet’in kızının adı olmuş adım. Semra, Arapça da esmer kadın anlamına geliyor. Ama ben sarışın yeşil gözlüyüm. Babam Edremit eriği der gözlerime… Ya babam Edremit eriğini sever ya da beni…
Annem akrabamızın, mavi gözlü, beyaz tenli kızını görüyor, çok beğeniyor. Bana hamile ‘böyle güzel , yeşil gözlü , beyaz tenli kızım olsun.’diye geçiriyor içinden …İlk çocuğu erkek, ikinci çocuğunun hangi cinsiyeti olacağını bilmeyen annemin duası kabul olmuş. Anası babası esmer, kardeşi esmer ama sarışın doğan kızıyım.Anamın kabul görmüş duasıyım.
Aralarında 20 ay fark olan iki çocukla annem, ne zor günlerdir kim bilir? Bu günlerden annem hep yardıma ihtiyacı olduğundan bahseder. Hangi doğum yapan kadının yardıma ihtiyacı olmaz ki?
Üçüncü tekil şahıs annemin anılarından, bahislerinden esinlenerek yazıyorum. Birinci tekil şahıs olarak henüz kendimi ifade edemiyorken. Sebepsiz ağlayan, kimseye kendini dokundurmayan bir bebekmişim. Çocukluk arkadaşımın annesinin ‘ Bu bebek aç bizim bebeğin mamalarından biraz yedirelim bakalım.’ demesiyle. Annemin sütü olmadığı anlaşılmış.
Ailenin en masraflı bebeği olarak tarihe yazılmam, babamın aylık şoför maaşının, haftalık mama param kadar olmasıyla başlamış. Huysuz bebeğim çünkü annem diğer yavrusunu bırakıp tarlaya ot biçmeye, saman toplamaya, ekin yerleştirmeye gidebiliyormuş. Bende böyle bir şansı olmadığını, bir gün tarladan geldiğinde, cazgırlığımın bitmediğini gördüğünde anlamış. Nasıl baş etmiş? Bu hep bir soru işareti olarak kalmış.
Şimdilerde söyledikleri demek ki kafan hala aynı, cazgırsın! Bendeki cevap cazgır değil ne istediğimi biliyorum. Annemi istiyordum.
Annem dedemin ona doğumdan sonra getirdiği kelle-paça çorbasının lezzetini hala bulmadığından bahseder. Dedem hayatımızın her alanında var olan kişiydi. Varlığı ile yokluğu belli olmayan kişilerden değil. Var olan bir adamdı. Bebekken bize üzüm yedirirmiş. Kucağına alır sever, dolaştırırmış. Bunları yaptırdığını zihnimde keskinleştirmem için on bir yaşındayken en küçük kardeşimin doğmasını bekledim. Ona da aynı şekilde davrandı.
Diğerleri köy işleri… Büyük baş hayvanlar bağ bahçe işleri ve yaşanmışlıklar. Doğumumdan anı olarak yer eden dedemin kelle paça çorbası, babamın mama parama yetmeyen maaşı… Hikâyemi daha derinleştirip annemden dahasını dinleyebilirim ama anne olduktan sonra hayatın ne denli zor ama geçici olduğunu daha iyi anladım.
Sarışın yeşil gözlü anamın istediği gibi doğdum. Dedemin istediği ismi koydular. Koca bahçeli evimizin ahşap tavanına kancalarla takılı salıncağında tıngır mıngır sallanlarak büyümüşüm…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder