Kafka’nın bir hikâyesi var. Adam yumurtayı kırar. İçinden kuş çıkar. Büyütmeye karar verir. Ardından ben buna bakacağım madem,büyüyünce bana tüm dünyayı dolaştırsın der. Gagasıyla, mürekkebe dokunarak, bir sözleşme hazırlar. Balık, solucan, kurbağa getirecek, onu büyütecektir. Bunun karşılığında kanatlarının üzerinde dünyayı dolaşma hakkını almalı ve sözleşmeyi yapmalıdır. Yapar. hergün yiyecek getirir, evi koku sarar, kuş büyümektedir. Ama uçmayı öğrenmesi gerekir. Annesi yok. Adam başlar öğretmeye, adam atlar, kuş ardından. Önce sandalye, sonra masa, sonra dolap…
E devamını getirin ya da bir zahmet okuyun.
İşte bizim gündem de böyle. Adamlar sanki bize uçmayı öğretecekler diye kendilerini de feda etseler yüreğim gam yemeyecek. Cumhuriyetimizin başı ; ‘ Haziranda yaşadıklarımızı, Kasımda yaşamayacağız.’diye bas bas bağırıyor. Kimse’ Bu adam ne diyor?’ demiyor. Biz milletçe ne kadar fanatik olmuşuz. Kanımızı nasıl bürümüş kendi çıkarlarımız.
İki dakika TV açıyorum. Başbakan, biz barışalım dedik adamlar mühimmat depolamış diyor. Yav arkadaş sizde zavallı moduna giriyorsunuz ya ne diyeyim? Hani güçlü ülkem? Yığılan mühimmatları bilemeyecek kadarsanız, sizin varlığınız başlıca yokluktur. Kimse demiyor ki!
Geçelim karşı tarafa. Bir şey söylemeyeceğim. Neden çünkü az önce haberlerde bir kimlik kontrolünden kaçan doktorun vurulduğunu öğrendim. Ölen her insan için üzülüyorum ama aklıma şu soru geliyor. Meclisin yarısı Kürtken bu mesele neden çözülmüyor? Her Kürt, Kürt değil diyecekler gene bu bahsi geçelim en iyisi… KÜRTLERİN EN BAŞINDA KÜRTLERİ SÖMÜRDÜĞÜNÜ SÖYLESEM, TIPKI TÜRKLERİN TÜRKLERE YAPTIĞI GİBİ… insan olmayı öğrensek çok iyi olur…
HEPSİNE OY VERMEDİĞİM İÇİN İÇİM ÇOK RAHAT!
HEPSİNE OY VERMEDİĞİM İÇİN İÇİM ÇOK RAHAT!
Bir de İrlandalı meselesi var.
Adam benim her gün geçtiğim yolda, pata küte girmiş adamlara, en çok yerden kalkamayan adam çok komik, valla bir daha bilmediği kavgaya girmez inşallah. Şimdi bilmeyenlere e unutanlara hatırlatayım. Mesele biz nasıl bu hale geldik? Kartopu oynarken öldürülen gazeteciyi hatırladınız mı?
Aslında insanların tepkileri buna, adamlar sonrada iş yok diye veryansın ediyorlar.sen gel elin turistini dövmeye kalk sonra da gel işsizlikten bahset.İyi benzetmiş ama utanmadım değil. Rezil olduk dünyaya birde adamın sağlık sorunları da var. Büyük rezillik. İşte hep bunları kaybettik biz. İnsanlığımızı kaybettik.
Çok ahkâm kestim.
Dünde acayip laf soktum. Başta her şeyi yanlış anlayan Gacet Bey de direk bir şahsa laf soktuğumu sandı. Hayır, aslında bütün hemcinslerime bu sözler. Biz insanoğlu paranın getirdiği zenginliği zenginlik sanıyoruz. Ben öyle düşünmüyorum. Paranın adam, kadın etmediği ne adamlar ne kadınlar var bilseniz. Ama işte insanoğlu önce kürk ile karnı doyuyor.
Sevgili hemcinsim kocasını methedebilmek uğruna girdiği kılıkları bir görse bir daha yapmayacak da işte anlamıyor. Ayy kocam bir duysa kızar. Dilimin ucuna senin beynin yok mu? diyesim geliyor ama zor tutuyorum. Bize uygun değil, hoşlanmaz desen farklı, ay ben aptalım, kocam her şeyi bilir kafası.
Birde bana kocam aldı kafaları var. Gözümüz yok alsın alsında gözümüze sokma kardeşim. Muhabbet kocasının üzerine kurulu, ay benim kocam durmadan arar, yemeğe çıkarır, mumlar yanar. Bende cevap vereyim. Vatsaptaki yazışmalarım sürekli silerim, o iş yazışarak da yani yazarak da iletişim kuruluyor.Evde kendi yaptığını yemek bence daha zevkli, mumlar boşuna yanıyor…
Zaten emin olun ki o güzel dakikaların, güzelliğini bozmamak için fotoğraf çektirilmiyor. Çekemiyorsun ama sırf anı aynı anda yaşamak ve anlık başkaları tarafından kareye alınmak diye bir şey var ve gerçek.
Tek bir kişiye değil sitemim. Damatlarının zenginliğini parasıyla ölçenlere, bilgiye, beceriye, çalışkanlığa değil de başka şeylere bakan ailelere ve hala bunu aklına erdiremeyen insanlara.
Börek meselesi için aklımdan, yaptığı börekleri, kendisi yemiş hemcinsim için; hemcinslerine diyet önerilerinde bulunmasını tavsiye etmek geçiyor. Hemcinsim diye susmak geçiyor içimden…
Siz deyin uzun meseleler ben diyeyim kısaca anlattım.
Artık bir yazı dizisine başlama niyetindeyim hayırlısıyla…
Bu yazıyı üç saattir, taslakta tutuyorum. Yayınlasam mı? Ağır mı yazdım? Ayıp mı ettim? Diye tilkiler geçiyor beynimden sanırım havalar soğumaya başladı.
Mutlaka tilkileri kovalayıp yayınladım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder