Yeni evlendiğimizde, Truva biletlerinde Bardakçılar Dağ kaplıcasının fotoğrafları vardı. Cemo fotoğrafları görünce hayran kalmış, ‘Mutlaka buraya gidelim.’ demişti.
Çocukken babam birkaç kez mavi burunlu Bmc kamyonuyla köyden ve teyzelerimin köyünden genci yaşlıyı toplayıp oraya götürürdü. Çocukluğumun en ayrıntılı hatırladığım cümbüşlü geçen anılarından biriydi. Birde ortaokulda hatırladığım kadarıyla okul pikniğinde gitmiştik.
Kaz dağlarının eteğinde, zor kıvrımlı dağ yolundan gidilen bir yerdi. Meydana inilir, tahta köprüden çayın kenarından piknik alanına inilirdi. Ortaokulda gittiğimizde çayın başlangıç yerinde, söğüt ağacının dallarının suya vurduğu yerde piknik yapmıştık.
Daha aşağılarına inildikçe, çamur banyolarının, sıcak su kaynağının başlangıcının yerine giderdik. Kocaman bir kaya ve onun dibinde suyun biriktiği yere atlar serinlerdik. Kadınlar bu akarsuyun dibinde yapağı (yün) yıkarlardı.
Daha aşağılarına inildikçe, çamur banyolarının, sıcak su kaynağının başlangıcının yerine giderdik. Kocaman bir kaya ve onun dibinde suyun biriktiği yere atlar serinlerdik. Kadınlar bu akarsuyun dibinde yapağı (yün) yıkarlardı.
Kadınlar kaynağın başındaki yengeçli su birikintilerine bacak ağrıları gitsin diye sokar, çamur banyolarına da girerlerdi.
Sıcak suyun aktığı banyolar ve havuz vardı. Mermerden yapılmış banyo kadınlara ve erkeklere ayrılmıştı. Dedemin annesi koca nine, ninem annem teyzemler ve komşu kadınlar, allah ne verdiyse, evde ne varsa getirirler gülüş cümbüş yemekler yenirdi. Öyle mangal falan yok. Ateş yakılırsa, bahçeden toplanan patlıcan, biber, mısırlar közlenirdi.
Sıcak suyun aktığı banyolar ve havuz vardı. Mermerden yapılmış banyo kadınlara ve erkeklere ayrılmıştı. Dedemin annesi koca nine, ninem annem teyzemler ve komşu kadınlar, allah ne verdiyse, evde ne varsa getirirler gülüş cümbüş yemekler yenirdi. Öyle mangal falan yok. Ateş yakılırsa, bahçeden toplanan patlıcan, biber, mısırlar közlenirdi.
Büyük teyzemin getirdiği, keçi peyniri ile balın köy ekmeğine katık ettiğimiz o günü hiç unutmam. Onların köyünden arkadaşlarımda vardı ve biz muhteşem bir gün geçirmiştik. Akarsuyun gittiği, bizim gidebileceğimiz yerlere kadar gitmiş tik. Hem de ayaklarımız soğuk suyun içerisinde serinleye serinleye…
Bundan birkaç yıl önce yine bizim doktorlarla oraya gittik. Yağmurlu bir gündü. Dr.Sonic eşi, Dr. Gacet, Dr Çakmaktaş ve diğerleri ile önce Kaz dağlarına (Ayazma) gittik. Öyle yemek falan düşünmedik. Teyzemin mercimek köfteleri, peynir, ekmek, zeytin ne varsa işte… Manzaranın tadını çıkardık. Dönüşte hep birlikte Bardakçılara uğradık. Hepsi manzaraya hayran kaldı. Asma köprü yapılmış, piknik yeri ve kafeterya yeri birbirinden ayrılmış. Alabalık havuzu kurulmuştu. Kafeteryada oturup çay içtik. Zaten yağmurlu olduğu için gezebilme fırsatımız yoktu. Yine de herkes hayran kalmıştı.
Bu son gidişimizde daha iyi gezme fırsatı buldum. Kazdağı Termal Resort Oteli kurmuşlar. Akarsuyun yönünü değiştirmişler. Yine banyolar ve havuz kısmı duruyor. Otelde havuz ve sauna var. 3 yıldızlı, yarım pansiyon hizmet veriyor. Gayet bakımlı ve şık, önünde 34 plaka araç doluydu. Geceliği iki kişi 250 liraymış.
Kalmayı düşünmediğimiz için, tercihimizi banyolardan yana kullandık. Önce Cemo ve Cimcimeyi alıp çocukluğumun güzel anılarını tazelemek için mesire alanının aşağı taraflarına götürdüm.
Ne yazık ki, o güzelim yerlerin yerini artık insan artıkları kaplıyordu. Sudan aşağılara yürümek mümkün değildi. Pet şişeler, pet tabak artıkları, atılmış alkol şişeleri, kâğıtlar, poşetler ve bilumum çöpler vardı. Daha aşağılara inmek istemediler. Yinede yeşilliğin büyüsüne kapıldılar, suyun içinde gördükleri balıklarla heyecanlandılar. Su azalmıştı, akarsuyu kesen kayanın oluşturduğu su birikintisi, çamur banyoları, kaynağın başı falanda yoktu.
Gelenler oranın ne kadar muhteşem olduğundan bahsediyorlardı. Evet gerçekten muhteşem bir yer ama eskisi gibi değil. Modernleşirken birçok özelliğini kaybetmiş. Modernize olmuş rahat toplumun çöplerinin götürdüğü güzelliği, yapay bir güzelliğe hapsolmuş.
Oradayken yaşadığım hayal kırıklığıyla kalakaldım. Sonra düşündüm. Madem bu kadar işletme kuruluyordu neden işletmeler temizliğinden sorumlu tutulmuyordu? Tutuluyorsa neden denetlenmiyordu? Madem 3 yıldızlı otel yapma izni alındı bu iş sadece parayla mı olmalı? Hadi olmadı benim insanım neden tepkili değil? İnsanlar tepkili olmasa bile hiç mi içi acımıyor işletme sahiplerinin?
Bilemiyorum işte… Doğal güzellikler, bir sürü güzellik ve rahatlık yapılıyor derken bir yandan da tükeniyor. Geleceğimizi kendi ellerimizle tüketiyoruz, tükettiriyoruz…
Boşuna değil Yeşil yola boyun eğmeyenler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder