6 Aralık sabahı işe geldim. Her zamanki gibi kızımı okula bıraktım. Aynı yoldan yürüyerek, yine levent erimi dinleyerek işe geldim.
Son zamanlarda Dr Örtger bana karşı tavırlarını değiştirmiş, aşağılayıcı sözler söylemeye, olmadık sebeplerden kızmaya başlamıştı. Zaten böyleydi Örtger her zaman herkesin beğendiğini beğenmez, beğenmediğini beğenirdi. Ufak tefek iş yanlışlıkları yüzünden kızardı ama bunlar tabela neden kapatılmamış, defterler neden düzgün tutulmamış, akşam nöbeti neden kötü geçmiş v. b. gibi ufacık sebeplerdi.
26 ağustos 2011 de yani kadir gecesi günü; 20 TL ustaya fazla para verilmesi nedeniyle Örtger ağzına geleni söyledi. Benim onu suçladığımı, bazı şeyleri ben biliyorum diye diklendiğimi, yaptığım işleri kafasına kaktığımı dile getirdi. Bende bir sulu göz olarak her zamanki gibi ağlamaya başladım ama bu söylediklerini öyle aşağılayıcı ve hiddetli bir şekilde söylüyordu ki benim ağlamamam imkânsızdı. Sadece ‘Neden bana böyle davranıyorsunuz, neden sadece bana böyle davranıyorsunuz?’ diyebildim ve ağlayarak eve gittim. Berbat bir gece geçirdim. Ertesi gün işe geldiğinde; kapıdan girer girmez tamamı bittimi özür dilerim dedi. Bende bitmedi deyince tamamen çıldırdı. Bağırdı çağırdı. Bütün günde sanki ben orada önemli biri değilmişim, kendimi önemli zannediyormuşum gibi davrandığımı hissettirdi akşam olup teslime gittiğimde; otur dedi akıllıca konuşalım.
Yine aynı şeyleri tekrar etti. Bende sadece kendimi aşağılanmış hissettiğimi, benden başka kimseye bu şekilde davranmadığını söyledim ve çıktım. Bundan sonra zor bir bayram tatili beni bekliyordu. Moralim bozulmuş, kendimi ezik gibi hissediyordum. ‘Allah ım ben ne yaptım ? Evi sattım, düzeni bozdum ve bu küçücük eve yerleştim sırf bu işe devam edeyim diye. Bayram tatilini yatarak moral bozukluğuyla geçirdim.
Köyden bayram tatilinden döndükten sonrada Örtger’in tavırları değişmedi. Olmadık sudan sebeplerde bağırıyor ve aramızda negatif bir şey olduğunu her seferinde hissettiriyordu.
Bende rahatsız oluyordum ama ne yapacağımı bilmiyordum. İş uğruna evi satmış, düzeni bozmuştum hem de tam kendimi ev hanımlığına hazırlamışken. Anti depresan almaya başladım; ilk başta 60 mg kadar aldım ruh gibiydim kimseyi görmek ya da konuşmak istemiyor, her şeyi bırakmıştım. Bardağı taşıran son damlada; açık öğretim kaydı için gitmem gerekiyordu Dr Gacetle konuştum. Sabahtan gelip işlerimi halledecek öğleden sonra da kayıt için gidecektim. Dr örtger öğleden sonra geldiğinde izin vermedi yarın sabahtan git dedi. Bende sabahtan kızımı okula bıraktığımı ve sıranın çok olduğunu söyledim. Oda ‘Kızında bir gün okula gitmeyiversin, kusura bakma sabah erkenden hallet 9 da burada ol!’dedi. Tabi benim beynimden kaynar sular dökülmüştü. O zaman dedim ki bu Örtger artık beni istemiyor kafasında bir şey var ama oturtamıyor. Bir kaç gün düşündükten sonra, 6 Aralık sabahı işe geldim ve artık bu işin böyle yürümeyeceğine karar verdim Dr Gacet ın odasına girdim ve ayrılmak istediğimi belirttim. Durumumu dile getirdim. Çok realist düşünmediğimi falan filan söyledi ama kabul etti. Örtgere söylemiş, o da benimle konuştu olan bir şey yok falan filan dedi. Bazı kararların; doğru kararlar olmadığını, bu kararında doğru olmadığını söyledi tabi geçmişteki olaylardan da bahsetti yok öyle bir şey dedi.
Artık sıkılmıştım, bunalıyordum, yaptığım iş beni tatmin etmiyor buradaki olaylar canımı sıkıyor ister istemez eve yansıyordu. Cemo nun işi vardiya değişimli olduğu için doğru dürüst görüşemiyorduk. İş yerinde herkes başka âleme dalmıştı. Dr Örtger her zamanki tavırlarına devam ediyor, Dr Gacet ortada hiçbir sorun yokmuş gibi davranıyor görmemezlikten geliyordu. Hâlbuki benim için çok büyük bir sorun vardı. Herkes bana itici davranıyor, yaptığım en ufak bir hata yüzme vuruluyor yaptığım iyi işler için kimse teşekkür bile etme tenezzül etmiyordu.
İşlerini düzgün yapmayan, yalan dolan dalavere çeviren ya da bahaneler uyduran insanlarsa daha bir insancıl yaklaşılıyor, bense hep paparayı yiyen oluyordum.
Artık ayrılacağım kesinleşmiş gazeteye ilan verilmişti. Gacet durmadan evde oturursam kilo alacağımdan, stressiz bir yaşamın bana neler getireceğinden bahsedip psikolojik baskı yapıyordu. Örtger zaten birkaç kez konuşup susmuş artık karşı atağa geçmişti ben tazminatımı istediğimi belirtmiştim oda durmadan kâğıt imzalatıcam baskısı yapıyordu.
Gacet bir gün tekrar oturalım konuşalım dedi. Ben tamam dedim. Örtger artık gerek yok demiş bende canıma minnet zaten kafaya koydum biraz dinlenip ondan sonra iş aramaya başlayacağım. Yani ayrılıp ayrılmasam da fark etmeyecek durumdayım. Yani ayrılırsam daha iyi olurdu aslında. Yatacak, yemek, temizlik yapacak, kocamın getirdiğiyle yetinecektim.
Sonra Örtger yanıma geldi ve Gacet diyor ki; ‘Sen dönebilirmişsin var mı öyle bir niyetin? ‘ Dedi. Bende konuşmak istediğimi söyledim. Konuşalım dedi ama Gacet yoktu.
Gacete ertesi günü Örtger’in benimle konuşmak istediğini söyledim.
Gacet;
‘Sana yalvarmayacağım ama ben gerçekten bizimle çalışmanı istiyorum.’ dedi. Devamın da benim için çok etkileyici bir konuşma yaptı eğer aramızda o konuşma geçmemiş olsaydı niyetim kesindi.
Daha sonra üçümüz toplandık ve konuştuk. Örtgere ne istediğimi neden böyle yaptığımı söyledim. O da haklı olduğumu ama beni sevdiğinden yaptığını falan söyledi. Ben Cumartesileri en azından öğleden sonraları çalışmak istemediğimi dile bile getiremeden ki gerçekten böyle bir rahatlık düşünüyordum. Konuşma ne olduğunu bile anlamadan bitti. En azından kursum için izin koparabildiğime sevinerek odadan çıktım.
Şimdi mutlu muyum? Eski bir eleman olmanın ve her yükü omuzlarımda hissetmenin baskısını hala hissediyorum. Bundan sonrası için eğitime devam edeceğim. Zamana bırakacağım ama Örtger yine aynı şeyi yaparsa arkama bakmadan basıp gideceğim ve hakkımı arayacağım bunda kararlıyım.
Vazgeçilemediğim
gibi benimde vazgeçemediklerim var!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder