Dünya bir yerlere gidiyor. Hem de bizim elimizle ayağımızla yürüyor. Bilim adamları çevreyle ilgili değişikleri, delinen ozonun boyunu santim santim ilerleyişinin ne gibi zararları olacağını anlatıyor.
Durmadan ısınan, soğuyan, yağan yağmayan, kokan kokmayan, su kaynakları tükenen, yeni kaynaklar için artık diğer şehirlerini sularını bencil amaçlarla toplayan şehirler haline geldik.
Şu bir gerçek. Dünya inanılmaz sınırsız imkânların insanların önüne rahatlıkla sunulduğu bir hal alıyor. İnsanlar doymuyor, doysa da dahasını istiyor. Bunun doğru olup olmadığını tartışmak bir yana, daha çok tüketen insanlar oluyoruz.
Somutu da soyutu da daha çabuk tüketiyoruz. Gittikçe kolaylaşan hayat koşulları, giderek makineleşen ve insansız hayata dönen yaşamımız var.
Annemin üç tavuğu üç koyunu var mesela, doğradığımız meyve ve sebzelerin kabuklarını, kalan ekmek kırıntılarını bahçedeki hayvanlara attığımızda bir nevi geri dönüşüm sağlıyoruz. Atık kâğıtlar ekmek fırınında kullanılırken, plastikler için bir çözüm yok.
Köy kahvesinin önündeki çöplükte soda şişeleri birikiyor. Onlar için henüz geri dönüşüm konulmamış. İlçenin bütün köylerinden toplansa bence şişe fabrikası kurulabilir. Bunun için iki kez ilçenin belediyesine yazı yazdım. Nasıl sonuçlandı dönüş olmadığı için bilmiyorum.
Köy hayatından şehir hayatına geçmek, refah seviyesinin tüketim seviyesizliğine taşımak ne kadar bilinçsiz bir yolda yürüdüğümüzün göstergesi… Ne yapalım yani insanlar rahat yaşamasınlar mı ? Tabiî ki teknolojinin nimetlerinden en etkin biçimde yararlanmak hakkımız ama dünyayı çöplüğe döndürmenin anlamı yok!
Kamu spotlarında, reklamlar ve afişlerde hep bir hareket etmekten bahsediyor. obezitenin, kanserin tükettiği yaşamlar için, sağlıklı yaşam için yürüyün, sağlıklı beslenin diyor.
Diyor ama bence aslında yapması gereken başka görevleri de var.
Madem insanlar hareket edecekler, yürüyecekler, toplu taşıma araçlarını kullanacaklar o zaman; trafik ışıklarını araçlara yayaların üç katı fazla kullanım hakkı vermeyeceksin.Araçlar yayalardan daha fazla bekleyecek.
Bisikletliler için özel yollar yapacaksın. Kadınların bisiklet kullanmasını tuhaf ve erotik bulan erkeklerin kafasına çim ekeceksin.
Yine belediyelerin verdiği bisiklet kiralama hizmetini özel şirketlere peşkeş çekmeyeceksin.
Apartmanlarda geri dönüşümlü çöp hizmeti ayrışımını zorunlu kılacaksın. Hiç olmazsa çöp konteynerlerinin yanına geri dönüşüm kutuları koyacaksın. Ama emek işçilerine öncelik tanı, istihdamda lazım.
Atık yağları apartman önünden toplayacaksın, apartmanlara atık yağ bidonları koyup günlük toplama hizmeti verebilirsin.
Artmış gıdalar, ekmekler hayvan yemi olabilir. Ben bozulan meyvelerden sirke yapıyorum, onun posalarını toprağın altına koyup kompost ediniyorum bu da bir gübre olarak kullanılıyor.
Kumaş geri dönüşümü yapılabilir. Çöpe atmak yerine toplanılan eski kıyafetlerin iyileri ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabilir. Kullanılmayacak durumda olanlar ise, dokunup kilim (cacala)yapılabilir. Eskiden annemler yapardı. Bunlar belediye yararına çok yüksek fiyatlarına bile satılabilir eminim.
Teknoloji atık üniteleri de kurmayı unutmayın. Sadece atıklar konusunda yapılacak ve zorunlu kılınacak ufak bir yatırım büyük bir geri dönüşüm ve mali verim sağlayabilir.
Sağlık konusunda, önce tüketiciyi bilinçli tüketmeye yönelteceksin. Azotla verimi arttırılmış patates, böcekleri temizlenmiş, otları büyütülüp çapalanmamış sebze yedirmeyeceksin. Çiftçiyi pahalı üretince pahalı satmaya, kendi tohumunu kullanmaya yönelteceksin. Malum maliyet yüksek olunca fiyat da yükselecek ama tabi alım gücünü arttıracaksın.
Bak mümkünse insanları şehre göç etmeden az ile değil yaşam hakkı olanla yaşatmaya çalışacaksın. Termik santral kurmana da gerek kalmaz insanlarda kanser olmaz değil mi?
Benden bu kadar… Dahası çıkar mı bilmem ama vardır aklın köşesinde kalan. Sen bunları yap bak neler olur gör o zaman…