2 Temmuz 2015 Perşembe

ZORUNDALIK DEĞİL FARKINDALIK

Lise bittikten sonra, iki ay, ilçenin halk eğitim merkezinin, milli eğitime bağlı olarak verdiği bilgisayar kursuna gittim. 2000 ‘lerin başı, bilgisayarların başı bu kadar ince değil. Çantamıza da cebimize de girmesinin hayal olduğu, solitarie oynanamanın acayip keyif verdiği günlerdi.
Kurs akşam yedi de başlar dokuza kadar sürerdi. sabahtan köyde kısa süreliğine çalıştığım, tavukhaneye gider, ikiye kadar çalışır eve gelir duş alır ilçeye giderdim.
İlçede dayımın lokantası vardı. Ramazan dolayısıyla akşam iftar hazırlıkları yapılırdı. Bende hazırlıklara ve bulaşıklara yardım ederdim. İftar yoğunluğu bitince kursa gider kurs bitince motorsiklete atlar köye giderdim. Bazen dedem bazen de babam alırdı.
Lokantaların camları boyanır, oruçluya da oruçsuza da rahatlık sağlanırdı. Akşam gittiğimde hurmaları salataları hazırlar, çorbayı hazırlayan ustaya yardım ederdim. Cevirme için tavukları dizerken de yardım ederdim. Bazen kasada durur fiş keserdim.
Bütün bunları yaparken oruçluydum. tavukhaneye giderken de , lokantada çalışırken de.Ama hiç aklıma oruç tutmayıp yemek yemeye gelenler için hiç aman bunlar neden oruç tutmuyor diye düşünmedim.
 Muhteşem  bir ramazan ayı geçirmiştim. Çok yoğundum ama mutluydum. Başka şeyleri düşünecek vakit yoktu. Dertleri zamana bırakmak gibi…

Eskiden hiç oruç tutmadığımı yada tutmak istemediğimi düşünürsek ilahi açıdan da bayağı aşmışım kendimi.
Bizim oralarda oruç ayında yani ramazanda oruç tutmayanlar ile tutanlar birlikte olabilirlerdi ama her ikisi de rahat etsin diye lokantalar boyanır kahveler kapanırdı.
Şimdilerde bloglar da ve sosyal medyada  herkes oruç tutmayana, yemek masasında paylaşım yapana, saygısızlık ve zorundalık saldırılarında bulunuyor.
O iş öyle değil.
Alevilerin muharrem orucu var. Hristiyanlar da , Museviler de ve birçok dinde bir çok çeşit tutulan oruç var.bir Ermeni çalışanımız vardı .iki  ay üzüm yemezdi mesela , Moldovyalı çalışanımız  üç ay  boyunca hayvan ürünleri yemezdi . Ama ben burada kimsenin o yemiyor diye dikkat ettiğini hatırlamıyorum.
İnsanlar hep yaptıklarının başkasına gözüne sokma derdindeler. Bu oruçlu içinde öyle, oruçsuz içinde aynı.
Bende bazen iftar sofrası hazırladığımda, öyle cafcaflı değil ama bol yöresel yemekli, hoşaflı falan fotoğraf koymak istiyorum. Belki birilerine ilham olur onlarda yaparlar yada yeni bir yorum gelir fikir veren olur diye, son anda vazgeçiyorum.
Canı çeken yapamayan olmazda bu işlerde dil uzatan gönlünden fenasını geçiren olur diye vazgeçiyorum. Diliyle değil de düşüncesiyle günahına girmeyeyim kimsenin diyorum kendi kendime…
Biz bizim gibi olmayana, bizim gibi olma zorundalığı  uygularken,bizim gibi olmayana farkındalık sunmuyoruz.
Birbirimize her şekilde hoşgörü ile yaklaşsak, her şey daha iyi olmaz mı? Oruç tutmayan oruç tutana saygı duymayı düşünse, tutanda tutmayanın yaşamsal şekillerine dil uzatmasa daha iyi olmaz mı?
Çok mu zor?
Ne lokantanın camları boyanıp oruç tutmayan gizlenmese, oruç tutandan gizlenecek, gizleyecek olmasa ...
Kendin gibi olmaz zorundalığı olmadan, başka yaşamların farkında yaşamak çok mu zor?

Birbirlerine zorundalık değil de farkında olarak yaklaşmak çok mu zor?

Hiç yorum yok: