ZORUNDALIK DEĞİL FARKINDALIK
Lise bittikten sonra, iki ay, ilçenin halk eğitim merkezinin,
milli eğitime bağlı olarak verdiği bilgisayar kursuna gittim. 2000 ‘lerin başı,
bilgisayarların başı bu kadar ince değil. Çantamıza da cebimize de girmesinin
hayal olduğu, solitarie oynanamanın acayip keyif verdiği günlerdi.
Kurs akşam yedi de başlar dokuza kadar sürerdi. sabahtan
köyde kısa süreliğine çalıştığım, tavukhaneye gider, ikiye kadar çalışır eve
gelir duş alır ilçeye giderdim.
İlçede dayımın lokantası vardı. Ramazan dolayısıyla akşam
iftar hazırlıkları yapılırdı. Bende hazırlıklara ve bulaşıklara yardım ederdim.
İftar yoğunluğu bitince kursa gider kurs bitince motorsiklete atlar köye
giderdim. Bazen dedem bazen de babam alırdı.
Lokantaların camları boyanır, oruçluya da oruçsuza da
rahatlık sağlanırdı. Akşam gittiğimde hurmaları salataları hazırlar, çorbayı
hazırlayan ustaya yardım ederdim. Cevirme için tavukları dizerken de yardım ederdim.
Bazen kasada durur fiş keserdim.
Bütün bunları yaparken oruçluydum. tavukhaneye giderken de ,
lokantada çalışırken de.Ama hiç aklıma oruç tutmayıp yemek yemeye gelenler için
hiç aman bunlar neden oruç tutmuyor diye düşünmedim.
Muhteşem bir ramazan ayı geçirmiştim.
Çok yoğundum ama mutluydum. Başka şeyleri düşünecek vakit yoktu. Dertleri
zamana bırakmak gibi…
Eskiden hiç oruç tutmadığımı yada tutmak istemediğimi
düşünürsek ilahi açıdan da bayağı aşmışım kendimi.
Bizim oralarda oruç ayında yani ramazanda oruç tutmayanlar
ile tutanlar birlikte olabilirlerdi ama her ikisi de rahat etsin diye
lokantalar boyanır kahveler kapanırdı.
Şimdilerde bloglar da ve sosyal medyada herkes oruç tutmayana, yemek masasında
paylaşım yapana, saygısızlık ve zorundalık saldırılarında bulunuyor.
O iş öyle değil.
Alevilerin muharrem orucu var. Hristiyanlar da , Museviler de
ve birçok dinde bir çok çeşit tutulan oruç var.bir Ermeni çalışanımız vardı .iki
ay üzüm yemezdi mesela , Moldovyalı
çalışanımız üç ay boyunca hayvan ürünleri yemezdi . Ama ben
burada kimsenin o yemiyor diye dikkat ettiğini hatırlamıyorum.
İnsanlar hep yaptıklarının başkasına gözüne sokma
derdindeler. Bu oruçlu içinde öyle, oruçsuz içinde aynı.
Bende bazen iftar sofrası hazırladığımda, öyle cafcaflı
değil ama bol yöresel yemekli, hoşaflı falan fotoğraf koymak istiyorum. Belki birilerine
ilham olur onlarda yaparlar yada yeni bir yorum gelir fikir veren olur diye,
son anda vazgeçiyorum.
Canı çeken yapamayan olmazda bu işlerde dil uzatan gönlünden
fenasını geçiren olur diye vazgeçiyorum. Diliyle değil de düşüncesiyle günahına
girmeyeyim kimsenin diyorum kendi kendime…
Biz bizim gibi olmayana, bizim gibi olma zorundalığı uygularken,bizim gibi olmayana farkındalık
sunmuyoruz.
Birbirimize her şekilde hoşgörü ile yaklaşsak, her şey daha
iyi olmaz mı? Oruç tutmayan oruç tutana saygı duymayı düşünse, tutanda
tutmayanın yaşamsal şekillerine dil uzatmasa daha iyi olmaz mı?
Çok mu zor?
Ne lokantanın camları boyanıp oruç tutmayan gizlenmese, oruç
tutandan gizlenecek, gizleyecek olmasa ...
Kendin gibi olmaz zorundalığı olmadan, başka yaşamların
farkında yaşamak çok mu zor?
Birbirlerine zorundalık değil de farkında olarak yaklaşmak
çok mu zor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder