MÂCIR (MUHÂCİR) BÖREĞİ
Uzun süredir blog da yemek tarifi vermiyordum. Ben yemek yapmıyorum
demek olmuyor. Tam tersine o kadar hızlı yaşıyorum ki yani o kadar çok şey
yapıyorum ve fotoğraflıyorum ama tarifleri vermek gelmiyor içimden. Bir anda
kafamda beliren düşünceler ile yepyeni yazılar çıkıyor ortaya.
Okuyan, yapan ve merak eden Püskül birde klavyeye dökebilse
çok güzel olacak. Olduğu kadar deyip kendi kendimi strese sokmayı inatla
reddediyorum. Zaten bu yazma işi stresli değil, zevkli ama ne mümkün günlük
rutin işlerimden ayrılabilmek. Başlanılmış satırları tariflerle süslemek.
Geceleri 3: 00 da geliyor bazen İlhami. İlhami dediysem ne
kocam, nede başka biri, İlhami; İlhamın kadınlar için geleni. Çoğu zaman evdeki
kâğıtlara karalama alıyor, kitap aralarına yazıyor, bazen telefona not ediyor
bazen de gitsin diye uyumaya çalışıyorum uyuduğumda ise, ne o ne ben bir daha
İlham’ı görmezsek İlhami de ortalıklarda olmuyor.
İlhami’nin başımı ağrıttığı , yazmaktan yorulduğum bir gün
evde bayramdan önce kalmış ama bozulmamış – her ne hikmetse- ev yoğurdu ve
yumurtaları ne yapsam diye düşündüm. Ne zamandır aklımda acaba yufka açabilir miyim?
Sorusu balonun içinde şişip duruyordu. Hatta abartıp baklava bile olur yapayım
yahu ya kadar şişirmiştim.
Yoğurt yumurta bol olunca, aklıma; Masmaviş gözlü ninemin,
annem ile yastaçlarda – hamur açma tahtasının adı- hamurları açıp sofra bezlerinin
üstüne serdikleri, ninemin; yoğurdu yağı bol olmalı deyip bol bol döktüğü
sosları, yakılan fırından çıkan tepsilerin üst üste, büyükten küçüğe dizilip,
her tepsinin ayrı ayır tadına baktığım günler geldi. İyi ki kocaman bahçeli,
kalabalık aileli bir evde büyümüşüm. Eğer bir şehirde olsaydım farklı şeyler öğrenebilir,
birçok güzelliği de kaçırabilirdim. Bütün çocuklar bir gün büyür, eninde
sonunda kocaman insanlar olurlar ama çocukluklarını hiçbir zaman unutmazlar.
Zihnin en kuytu köşesinde dahi yeni yaşanmışlıklarla ortaya çıkan, hatıraları,
nineleri, dedeleri, komşuları, annelerin arkadaşları vardır. Bu sadece benim,
bizim geçirdiğimiz çocukluk anıları için geçerli değil. Çocuklarımızın da bir
gün bu günleri hatırlayacağını düşünüp ona göre davranır ve vakit geçirirsek
daha güzel olur. Gerçi çocuklar mutlu olmayı bir şekilde yetişkinlere göre daha
iyi beceriyorlar.
Ben bu yazıya başlamadan önce, aslında muhacır – macır –
böreğinin nasıl bir geçmişten geldiğini yazacaktım. Satırlar beni göçmenlerin,
sadece un ve su bulup kendilerince keşfettiklerini düşündüğüm bu böreği
yazmamdan ziyade bambaşka yerlere götürdü. Daha öncede hazır yufkadan yaptığım,
fotoğrafladığım macır böreğinin fotoğrafları kayboldu. Bu el ile açılmış
güzelim macır böreğini tanıtmaya kısmetmiş. Galiba tarife geçmezsem, kendini çok
hamarat bulan bir kadının, kendine yazdığı övgü dolu satırlara dönüşecek. En
iyisi tarife geçelim.
Hamur için;
2,5 -3 su bardağı un
½ çay bardağı
sıvı yağ
Tuz
Su
Sos için ;
Yoğurt
Yumurta
Yağ
Tuz
Hamurun fotoğrafını çekmeyi unutmuşum. Kulak memesi
kıvamında bir hamur elde etmelisin cümlesini hiç anlamam. Çok sert olmamalı,
sert olduğunda açması da zor oluyor aklınızda bulunsun. Bu ölçüler ile 4 adet
yufka çıktı. Aslında 6 ve 8 de çıkardı ama benim ilk denemem olduğu için,
hamuru 4 e bölüp güzel açtım. Yumuşak hamur gerçekten kolay açılmasını
sağlıyor. Bir yuvarlak top haline getirdiğiniz hamuru, üstüne oklava ile
geçerek açıyorsunuz. Hamur büyüdükçe sol tarafındaki kenarından oklavaya
sararak hamuru büyütüyorsunuz. Hamur açma nasıl tarif edilebilir ki bir dahaki
sefere video çekmeliyim. Açtığım hamurları, serdiğim sofra bezlerinin üzerine
tek tek serip üstlerini başka bir sofra bezi ile örttüm. İnanın bunu ne işe yaradığını
bilmiyorum. Annemler böyle yapardı. Ama mantık yürütecek olursak kurumaması
için olabilir.
Sonra yufkaları şekilde görüldüğü gibi, kıvırarak
istediğiniz büyüklükte kesiyorsunuz. Hepsi eşit olur ve güzel dizilirse,
görüntü bakımından süper olur. Yağlanmış tepsiye kestiğiniz hamurları
diziyorsunuz. Burada dikkat etmeniz gereken nokta hamurları çok büzüştürüp
sıkıştırmamanız çünkü aralarına sosu girmeli. Yağlanmış tepsiye dizdiğiniz
hamurların üzerine sosunu döküp, 250o C de üstü altı kızarana dek
pişiriyorsunuz.
Afiyetle, sevdiklerinizle güzel günlerde. Eğer mümkünse
hamuru kendiniz açın, hem daha zevkli hem daha lezzetli oluyor.yufka ile de
deneyebilirsiniz.Lütfen nineme dua edin .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder