14 Ağustos 2014 Perşembe

DEPRESYON

Depresyonu anlatacağım.
Bir kutunun içine kapatılmış ruhu nasıl anlatacağım bilmiyorum. Beni ve yaşadığım ağır karanlığı elimden geldiğince başlangıcından itibaren anlatmaya çalışacağım.
Aslında varlığını kabullenmek zor olsa da hayatıma girdiğinde çok gençtim.
Sahilin taşlarında oturmuş bu hayatın yaşamamın bir anlamı olmayacağını düşünüyordum. hiçbir şey yolunda gitmiyor, gitmeyecek diye düşünüyordum. işyerinde mobing , evde uyumsuzluk ve erkek kardeşimin benden daha ağır geçirdiği bir depresyonu vardı.ne ona ne kendime hiçbir yararım olamıyordu ve yokluk , yetemezlik hissi kaplamıştı her yeri .
Bu hissettiklerimin hiçte normal olmadığını düşündüm. Aslında artık dayanamayacağımı düşündüğüm o yerde. Eve gittim kimseye gittiğimi söylemedim zaten soranda yoktu. Kendi içimde yaşamıştım varlığımın ve yokluğumun ne anlama geldiğini…
Doktor tedavisi, düşük dozda seratonin ile başladı.
Birçok yokluk ve varlık yaşandı. İş yerinde daha iyi çalışmaya, en azından mobinglerin daha az olduğunu hissetmeye başladım. Kendimi daha iyi hissediyordum. Dünya, dünyaydı işte nasıl olsa bir ömür öyle ya da böyle geçecekti.
Tedavi bittikten sonra, hamile kaldım. o dönemlerde depresyonu hatırlamıyorum. Hamileliğim bol uykulu, bol temizlikli, sigarasız, alkolsüz, işten eve evden işe bir modda geçti.
Doğumdan sonra hiç anlamadığım bir şekilde karanlık bulutlar yine üzerimde gezmeye başladı. Her kafadan bir ses çıkıyor, göğüslerim ağrıyor ve masum bir bakıma muhtacın bakıcısı olmuştum. Patlama noktası 3 gün sonra annem ve babamı görüp hüngür hüngür ağladığım gündü.
Taşımakta inanılmaz zorlandığım, kollarımın ağrısından uyuyamadığım geceler. Mutfağa gittiğimde arkamdan bebeğin gelip beni öldüreceği korkusu. ne yapacağını bilememe, beceriksizlik ve yetememe duygusunun beynime bu günlerde işlendiğini düşünüyordum. Bunun adına doğum sonrası depresyon diyorlarmış. Çok sonraları çocuğum 3 -4 yaşına geldiğinde hala çıkamamağımı öğrendim ve çok daha yüksek bir dozla tedaviye başladım.
Sanki her gün üstünüzde gri bulutlar var. en ufak hatanızda bile kendinizi beceriksiz ve salak ilan ediyorsunuz ama içinizde. Kronolojik olarak her düşünceniz geçmişe ve geçmişteki kötü anılara gidiyor. Siz farklı bir şeyler düşünmeye çalışsanız da, zihniniz aslında hiç hatırlayamacağınızı zannettiğiniz, bir günün aslında ne kadar kötü bir gün olduğunu hatırlatıyor. Size geçmişte söylenmiş bir sözün, kötü niyetle söylenmiş olabileceğini düşünüyorsunuz. İnsanların sizin hakkında ne dediği çok önemli hale geliyor. İnsanlarda gerçekten böyle dönemlerde inanılmaz yorumlar yapabiliyor. Beceriksizlik, yetersizlik, aidiyetsizlik… Her gün oturup yemek yediğiniz masa, yattığınız yatak anlamsız geliyor. Aslında size ait olan her şeyin size yabancılaştığını düşünüyorsunuz. Uyuyor uyudukça da uykusuz kalıyor ve uykunun işkencesini, normal hayatınızdan daha hafifi buluyorsunuz.
Aslında bütün yaşadıklarının sadece senin başına gelmediğini bilmek, insanların, olayları yaşayış biçimlerinin farklı olduğunu görmek, ne olursa olsun dimdik ayakta olmanın kendine daha çok güç vereceğine inanmak gerekiyor. İşte bunların hepsini o küçük mutluluk haplarını almadan yapamıyorsun.
Aslında bu yazı istediğim gibi olmadı. Yani anlatmak istediklerimi tam olarak anlatamadım. Depresyonda değilim ama karamsarlığın üstüme çöktüğü günlerde yaşıyorum.


Hiç yorum yok: