26 Şubat 2013 Salı

Barış Manço Selda Bağcan - Katip Arzuhalim Yaz Yare Böyle


DİLİM GURBET SÖYLER 
GÖNLÜM YARİ İSTER 
MEVLAM NEYLERSE GÜZEL EYLER
B.P.

25 Şubat 2013 Pazartesi

Pertttt

alıntı
Bugün 2. deneme de süper bir lezzet olan , Limonlu Cheskeki yazacaktım.Sabahtan beri 43 ehliyet raporu yazdım ve daha sadece sürücü kursuna vereceğimiz kısımı halledebildim , şimdi ben veri girişlerini ve aylık gönderim formunu halledeceğim.
Sadece 27 hasta muayenesi yapıldı arada gelip giden soru soranların sayısını bilmiyorum bile ...
Pert haldeyim ...

23 Şubat 2013 Cumartesi

Çok İsterdim

alıntı



Olmasını istediklerimiz, olanlar, olmayanlar, yaşadıklarımız ve geçip giden günler…
Domates tarlasında büyük erkek kardeşimin topunu şaka gibi kesmeye çalışırken, gerçekten kesmemiş olmayı çok isterdim.
Köydeki okuldan ilçedeki geçtiğim okulun ilk gününde annemin yanımda olmasını çok isterdim.
 Teşekkür aldığımda babamın bana söz verdiği bağlamayı almasını çok isterdim.
Liseye başladığımda senin kafan büyük erkek kardeşin kadar çalışmıyor sana güvenemiyoruz demeleri yerine her şekilde sana güveniyoruz demelerini çok isterdim.
Kendime ait bir odam olmasını istediğimde, kardeşini kıskanıyor diyecekleri yerine onunda hakkı var diyebilmelerini çok isterdim.
O zamanlarda bir büyük baş hayvan satılıp alınabilen bilgisayarın yanına 10 da 1 fiyatına bana da istediğim daktiloyu almalarını çok isterdim.
Kuranı kerimin içindeki 60 milyonumun, büyük kardeşimin org için verildiğini fark ettiğimde, bilmiyoruz haberimiz yok demeleri yerine bak ikinize org aldık demelerini çok isterdim.
Üniversiteyi kazandığımda ne yapacağımızı bilmiyorum diyen annemin, kesinlikle gitmeyeceksin diyen babamın sen her şeyin üstesinden gelirsin ama başka şeylerden korkuyoruz demelerini çok isterdim.
Gidemediğim, göremediğim üniversite hayatı için benim desteklerimi esirgemediğim insanların bana destek olmalarını çok isterdim.
Her şeyin bittiği artık evleneceğim zamanda insanların buradan kaçıyorsun demek yerine; iyi ve kötü yanlarını göstermelerini çok isterdim.
Annemin evlendiğinde başına bir şey gelmesinden korkuyorum demek yerine; her zaman arkandayım ben senin annenim demesini çok isterdim.
Olup bitenden sonra hala iç gıcıklayıcı nedenler aramaları yerine artık evlenmiş bitmiş demelerini çok isterdim.
Küçük kardeşimin iyi bir üniversitede okuyor olmasını çok isterdim.
Cemonun sigortalı bir işe ve eğitime ihtiyacının olduğunu daha erken fark etmiş olmasını çok isterdim.
Cimcimeden ayrı geçirdiğim, sözde benim evimde olan yalnız günlerimi geçirmemiş olmayı çok isterdim.
İnsanların daha beni tanımadan etmeden hakkımda yorum yapmamış olmasını ve bunu benim biliyor olmamamı çok isterdim.
Emek verdiğim, sevdiğim insanların sanki ben hiç yokmuşum gibi davranmamış olmalarını çok isterdim.

İsterdim, istediğim gibi olmadı.
Bundan sonrası güzel olacak öncelik ben, sonrasını düşünürüz.

22 Şubat 2013 Cuma

Duy Beni

Aziz dost , kulak tut sözüme!Dinle beni!.. 
Aklın tutsağıdır duygu,akılda ruhun...
Duru bir ırmağı arındırır ruh, tertemiz bir ırmağı...
Maddi düşünceler ve nefse ilişkin arzular da ırmağın üzerini kaplamış bir avuç çer çöp...
Diğer bir yana itiverirse aklın eli o çer çöpü, ırmak kendisini gösterir berrak ve duru...
Dünya arzuları kaplarsa suyun yüzünü eğer...
Eğer hayvani arzular baskın olursa tende...
Nefis gülmeye başlar , akıl ağlamaya...
Aklı hakim ve duyguları mahkum olan kişidir uyanık ikende rüya gören ve kendisine göklerin kapıları açılan...
İSKENDER PALA /OD/SYF:164 

20 Şubat 2013 Çarşamba

Suyun kaldırma kuvveti ≠ Benim kuvvetim




Annem beni tuvaletin kapısına kadar getiriyordu, hadi kızım ben bekliyorum sen tuvaletini yap diyordu. Ben tuvalete oturuyordum ve tuvaletimi yapmaya başladığımda sıcacık bir yatakta yatıyor olduğumun farkına varıyordum. Olan oluyordu artık yatak sırılsıklam ben rezil bir halde uyanmış oluyordum.
Birde sabah uyandığımda bunu fark etmiş olmam beni daha çok utandırıyordu. Annem büyüdükçe bütün bu günahımla ıslanmış olan çarşafları yada benim için özel hazırlanmış muşambaları çamaşır makinesi olmadığı için bana yıkatıyordu. Anneler yıkarsa öbür dünyada ellerini yakarlarmış. Öyle dedi. Zaten küçükken doktora götürmüşler erkek kardeşini kıskanıyor demişler. Artık 80-90’ lı yıllarda hangi pedagogdu veya üroloji uzmanı idi bilmiyorum. En belirgin hatırladığım; dedemin beni ismini cismini bilmediğim üfürükten tayyare bir amcaya götürdüğü ve kocaman su bardaklarını ispirtolu yanan pamuklarla bardakların içine tuttuktan sonra belime ve bacaklarıma tuttuğu, anlatırken bile canımın hala acıdığı anıydı. Fakat bu da sadece birkaç gün işe yaramıştı. Sonrasında babamın sana 15 gün altını ıslatmazsam şunu alırım bunu alırım sözleri de tutmamıştı. Sanırım hep alacağım dediklerini almayacağını biliyordum. Bir de komşu teyzelerin su içirmeyin, aman iyi uyandırıp tuvalete kaldırın deyip yazları o muhteşem karpuzu kavunu yiyemeyişim tam bir hüsrandı
Bu böyle ben 14 yaşıma girene kadar devam etti.14 yaşından sonra ise nasıl oldu nasıl kesildi bilmiyorum ama bitti.
Evlendikten ve klinikten çalışmaya başladıktan sürekli idrar yolu enfeksiyonu oluyordum. En sonunda üroloji uzmanı böbrek ile mesanenin yakın olabileceğini söyleyip uzun süreli düşük dozda antibiyotik kullanmam gerekeceğini eğer düzelme olmaz ise mesane ve böbrek yakınlığını ölçecekleri sondalı hortumlu borulu bir tetkik yapılması gerekeceğini söyledi. Birinci kürü bitirdikten sonra ben ne hikmetse Cimcimeye hamile kaldım ve bir daha da idrar yolu enfeksiyonu sorunu, rahatsızlanma dışında yaşamadım.
Ama en önemli sonuç; alt ıslatma sorunumun psikolojik değil, fizyolojik olduğunu öğrenmemdi. Yani mesanemdeki rahatsızlıktan dolayı altımı ıslatıyormuşum.
Şimdi anneyim 7 yaşında dünya tatlısı bir kızım var. Tuvalet eğitimini babaannesinden aldı. Annesine çekecek diye ödümüz koptu. Çekmedi ama her şey 3 ay öncesine kadar gayet güzel gitti. Kupkuru uyuyup kupkuru kalkıyorduk. Ama neredeyse üç aydır her gece bizim yatağa yağmur yağıyordu. Önce suçu kendimde aradım ben çocuğa gece yatmadan süt içiriyor, gece de tuvalete kaldırmıyordum. Sonraları kızmaya başladım kendisi de eskiden olduğu gibi anne çişim geldi diyebilirdi. Bir ara aman at makineye yıka işte, birde koruyucu alezi bol aldık mı sorun yok alezi ters yayıp üstüne çarşafı serdik mi sadece çarşaf yıkanacak nasıl olsa.
Bir değil iki değil beraber yattığımız için gecede 2 kez yağmur yağdıran kıza duş aldır birde sen kendi üstünü temizle duş al kolay olmayan bir hale geldik
Kendi kendime hep dedim ki hani şu sudaki kaldırma kuvveti benim gece çocuğu tuvalete kaldırma kuvvetimle eşdeğer olsa idi ne olurdu.
Önceleri kendimi suçlarken daha sonra Cimcimeye baskı yapmaya başlamıştım. İşte şu kadar gün yağmur yağmazsa sana şunu alacağım, kelebeğini boyayacağım ( ödüllü davranış etkinliği), aaa yeter artık seninle uyumayacağım, sen bunu bilerek yapıyorsun daha neler neler işte, bir sürü şey söyledim.
Sonuç bir türlü istediğim gibi olmadı. Önce sabah bıraktığım babaannesinde uyurken 3. Kez yağmuru yağdırması, ardından memlekete giderken otobüste aynı mevzunun olması beni çılgına çevirdi. Yine kendimi suçlamaya başladım.
Memleket dönüşünde 3 aydır evimize her gece yağmur yağdığını Örtger’e söylediğimde; bana neden idrar tahlili yaptırmadığımı sordu. Tabi ben cevap veremedim. Yani sağlık sektörünün göbeğinde bir insanım ama bu aklıma bile gelmedi. Acaba pedagoga mı gitsek, acaba hangi uzmana götürsem diye çok düşündüm ama idrar tahlili yaptırmak aklımın ucundan bile geçmedi.
Ertesi günü yaptırdığımız idrar tahlilinde bol miktarda aranılan her şey göründü. İdrar yolu enfeksiyonu olan çocuk mesanesinin dolduğunu uykuda hissetmiyormuş. Bu yüzden uzun süreli antibiyotik tedavisi başlandı(10 günlük ).Şimdi bizim evde geceleri hiç yağmur yağmıyor, kupkuru yatıp kupkuru kalkıyoruz.
Tıp dilinde Enüresis nokturna denilen bu yağmur hastalığını psikolojik nedenlere bağlamadan önce biricik yavrunuzu bir üroloji uzmanına götürün, enfeksiyon yok ise ondan sonraki aşama aile terapisi oluyor ki burada kabak yine anneye patlıyor gecenin belirli saatlerinde çocuk tam olarak uyandırılıp yani uyanmasını sağlayıp tuvalete götürüyorsunuz yani kucağınıza alıp çocuğu tuvalete götürürseniz uykulu çocuk gerçek ile rüyayı ayırt edemiyor. Bundan sonra ise davranış çizelgeleri gündüz-gece, yağmurlu güneşli gibi düzeni oturtmaya çalışıyorsunuz ve uzun ve bol özverili bir süreç bunu unutmayın.
Hala yağmurlu geceler bitmezse bundan sonrası sıvı tutucu ve antidepresan ilaçlara kalıyor ki bu yolla da yağmursuz geceler geçirebileceğiniz kesin değil.
Bol yağmursuz , güneşli günlere ….

18 Şubat 2013 Pazartesi

ax+ by- cz = Herşey yoluna girer


Annem yani kayınvalidem uzun süredir hasta. Bu yılki gribin kod adı nedir bilmiyorum ama bizim hastalarda, evdekilerde hastalıktan çok zor kurtuluyorlar. Baş ağrısı ve halsizlik uzun sürüyor, süründürüyor.
Cumartesi akşamı eve gittiğimde pazar günü annemi ziyarete kız kardeşlerinin geleceğini öğrendim. Önce çok sevindim uzun süredir görmediğimiz akrabalarla bir pazar geçirmek güzel olacaktı.
Ama Cimcimenin İstanbul moderndeki randevusu, benim yazı atölyem ve çok bilinmeyenli, değer verilip çözülemeyen denklemime bir bilinmeyen daha eklenmiş oluyordu.
Bu işin altından kalkabilirdim. Hepsi bir arada bir pazar geçirebilirdim. Ama atölyeye gidemeyeceğim kesinleşmişti. Sabah atölyenin tekrarlanacağı konusunda bilgi maili alınca bir bilinmeyeni çözdüm. Yazı atölyesi bir dahaki yazı atölyelerine kaldı.
Sabahtan misafirlere hazırlık yapıp 3-4 arası Cimcimeninde etkinliğini bitirdikten sonra misafirleri ağırlayabilirdim.
Cemo'nun hediye olarak aldığı organik unla nefis bir kek hazırladım. Birde acayip güzel çiğ köfte yaptım evi de toparladım ve etkinlik için yola çıktık, ben tramvay dedim Cemo otobüse binelim dedi. Otobüsle yola çıktık ama nereden bilebilirdik ki trafik bu kadar yoğun olacak ve biz saat üç buçukta yollarda olacağız. Geç kaldık geri döndük, eve gelmiş olan misafirlerimizi ağırlayıp güzel bir akşam geçirdik.
Yani ne pazartesi dergisinin etkinliğine katılabildim. Ne Cimcimenin İstanbul moderndeki etkinliğine katılabildik.
Yani bir kez daha kendimi parçalayıp boşuna kafa patlattığımın  her şeyin bir şekilde yoluna girdiğinin farkına vardım.
Annem şimdi klinikte , hayırlısı ile iyileşecek inşallah .
Dua ile …

16 Şubat 2013 Cumartesi

ARANIYOR


Bir süredir İstanbul modernde yer bulamadığım çocuk etkinlikleri için bir ay önceden Şubat ve Mart aylarındaki iki etkinliğe randevu almış ve kendimi çok iyi hissetmiştim.
Ne olduysa oldu bu ayarlamadan sonra buradaki  etkinliğe randevu alıp, İstanbul moderndeki etkinlikle çakıştığını fark ettiğimde pazartesi dergisinin etkinliğine sadece 3 gün kalmıştı. Önce Pazartesi dergisi ile iletişime geçip bir daha böyle bir etkinlik düzenleyip düzenlemeyeceklerini ya da sürekli bir etkinlik olup olmadığını sorguladığım bir mail gönderdim. Cemo ‘ya; siz kendiniz moderne gitseniz, ben etkinliğe gitsem daha iyi olacak bu etkinliğe katılmak istiyorum dedim. Cemo bensiz olmak istemediğini söyledi, başka çarem olmadığını bu etkinlikte bulunmaktan çok zevk alacağımı söylememe rağmen Cemo ‘da Cimcime ‘de bensiz olmayacağını uygun bir dille söylediler. O zaman moderni iptal edelim dedim, yine yiyen olmadı. Pazartesi dergisi de mailime cevap göndermeyince durumum çok bilinmeyenli bir denklem halini aldı.
Sanırım denklemi çözmek için bilinmeyenlere değer vermem gerekiyordu, bu durumda aklıma ilk gelen şey Cimcime’yi sınıf arkadaşlarından birinin annesiyle göndermek oldu ama cevaplar ora nere, nasıl gidilir, ne yapılır olunca zaten ben vazgeçtim. Bir arkadaşı aradım oda bebeği olduğu için gelemeyeceğini belirtince ben denkleme değer vererek çözememiştim.
Ya neden ben neden ben olmayınca bir şey olmuyor. Ben anneyim ama kendime bir şeyler katmak için bir şey yapamaz mıyım? Yalnız başıma tuvalete bile gitmekte zorlanmak zorunda mıyım? Madem öyle her şey bensiz olmuyor, neden etkinlikten vazgeçilmiyor da benim vazgeçmem gerekiyor? Ben kendimden fedakârlık yapmak zorunda bırakılıyorum.
Şimdi bizim Cimcime ile 17 Şubat 2013 tarihinde saat 15.00 daki Gündüz başka gece başka etkinliğine katılabilecek akıllı, dinamik, prezantabl çocuklarla vakit geçirmekten hoşlanan birini arıyorum.

Bu iş samanlıkta iğne aramaya benziyor ama   bulamazsam ya ben vazgeçeceğim  ya da onlar vazgeçecekler.

15 Şubat 2013 Cuma

Uykumu kaçıran sorular


alıntı
Şu an birinci sınıf öğrencisi olan Cimcime okula başlamadan önce ilköğretim öğretmeni çok önemli diyordum. Öğretmen iyi oldu mu temel sağlam atılır devamı da sağlam gelir diye düşünüyordum.
1. Öğretmeni yaşlı bir öğretmen olduğu için ,  zamanında yaşlı bir öğretmenle başladığım ve mutsuz bir sonla bitirdiğim ilkokul dönemim yüzünden değiştirip başka bir sınıfa geçirdim .
2.  öğretmen öğrenci odaklı çalışan , Cimcimenin çok iyi bir öğrenci olduğunu söyleyip koltuklarımı kabartan bir öğretmen idi… Branş atamaları sebebiyle gitti.
3. öğretmen geldiğinde aman ne yapacağız, ne olacak gidecek mi gitmeyecek mi derken ilk dönemin yarısına gelmiştik. Sıkı ödev kontrolü yapıyor, Cimcime ondan çeşitli deyimler ve atasözleri öğreniyordu. En sevdiğim tarafı da ayrıntılı olarak ödev kağıdı hazırlayıp eve göndermesi idi. Zaten çalışıp akşamın bir saatinde eve giden ben için aman ne ders olacak ne yapacak ne oldu derdi olmuyordu. Hem ödevler, hem toplantı zamanları ve eksiklikler ayrıntılı olarak eve geliyor. Yapılan ödevlerde ki hatalarla ilgili geri bildirimi aynı gün alıyorduk. Bu öğretmenimizde norm fazlası kadro ataması ile gitti.
Ve 2. Döneme 4. Öğretmenle başladık daha 5 gün oldu ama ödev kağıdı birkaç gün gelmedi. Öğretmen çocukları kendine ısıtmaya çalışıyordur diye düşündüm.3. gün küçük bir not kağıdından fotokopi çekilmiş ödev kağıdı geldi. Ödevleri itina ile Cimcimeye yaptırdım her zaman ki gibi tarih ve imzamı atıp gönderdim. Ama dün akşam eve geldiğinde öğretmenin kontrol edip etmediğine baktım, imza atılmadığını gördüm. Cimcime’ye sorduğumda kontrol etmediğini öğrendim.
Kafamda sorular dönüp durdu. Neden kontrol edilmemiş ve eve geri bildirim almamıştık. Tenefüslerde ödev kontrolü yapan eski öğretmenimiz kadar vakti kalmıyor mu, öğrencilerle daha fazla mı uğraşıyor ya da kendince başka şeyler mi düşünüyor acaba? Dedim.
En kısa zamanda yapılmasını beklediğim veli ve öğretmen tanışma toplantısında en azından bizim evde ki öğretmen zaten kontrol etmiyor diyen Cimcime için bunun önemli olduğunu anlatacağım konusunda konuşmak için kafamda cümleleri oluşturdum.
Yine uykumun kaçtığı, sütümü alıp camdan dışarıya baktığım sırada aklıma bir şey takıldı. Ödev kontrolü demek; siz yapmazsınız, önemsemezsiniz ben bunlardan emin olmak istiyorum demek miydi? Yoksa ödev vermek ve kontrol etmemek bunlar sizin göreviniz yapacaksınız, ister yapın ister yapmayın ama yapacağınıza inanıyorum güveni miydi?
Bu işin içinden çıkamadım.
Ödevler okulda kontrol edilmezse, öğrenci savsaklar mı?
Ödevleri kontrol etmek;
 Size güvenmiyorum birde ben bakayım mı?
Siz her halükarda yaparsınız ama yanlışlarınız olabilir bende bir bakayım durumu mu?
Öğretmen – aile – öğrenci üçgeninde sıkı bir bağ mı?
Ödevleri kontrol etmemek;
Bu sizin göreviniz yapacaksınız mı?
Ben size güveniyorum her halükarda yaparsınız mı?
Bu durumun içinden çıkamadım bir türlü !
Şimdi diyorum ki bu temel sağlam atılmalı ve aile de verilenler önemli!




14 Şubat 2013 Perşembe

14 Şubat 2013

alıntı

Cemo ile tanıştığımızda hemen sevgili olduk, çok sevdik birbirimizi, o benim neyimi sevdi bilemiyorum ama ben onun kirpiklerini sevmiştim. Gözüm ondan başka kimseyi görmüyordu. Hatta nişan arifesinde evlenmeyi düşündüğümü duyanlar istemeye gelmiş , ondan bundan haber salanlar olmuştu.Ama çevremde gördüğüm hiçbir erkek Cemo kadar yakışıklı görünmüyordu gözüme.Başkaydı o başka hem de bambaşka…
Şimdi kendi kendime diyorum da iyi etmişim beee vur ensesine el lokmasını cinsinden acayip uykucu, dünya tatlısı bir eşim var.
İki ya da üç sevgililer günü geçirdik ve birbirimize sevgililer günü hediyesi aldık. Ne güzeldi ; o heyecan, o istanbul’dan gelip beni görme hevesi, gizli kaçak görüşmeler, müthiş aile baskısı ve insanların ne işin var İstanbul’da kır totonu otur köyünde dedikleri o günler…
O zamanlarda evlenince Cemo ile hep gezeceğiz, tozacağız, yatacağız, kalkacağız diye düşünüyordum. Hani evliliğin bir çocuk sorumluluğu getireceğini, temizlik işleri, yemek hazırlama, ortalık toplama ve kapıdan başlayarak banyoya kadar ilerleye pantolon, çorap ve tişört dağınıklığının benim ellerimden geçeceğini, kapıların silineceğini, camların neredeyse iki haftada bir silinmesi gerekeceğini, hatta ve hatta çekmece raylarının bile temizlemeye gerek olacağını düşünmemiştim.
Geçen yıl yazdığım yazıya bakıyorum da hani Cemo sevgililer günü zımbırtısına ayak uydurmayı geçtim sanırım evin hiçbir köşesinde varlığını hissettirmiyormuş.
Şimdi artık ben mi yumuşadım Cemo mu değişti ya da bu evliliğin ayakları mı oturdu bilmiyorum ama işler daha iyi… Cemo sadece çoraplarını çorap sepetine atmıyor, bulaşıkları yıkamıyor ama makineyi boşaltıyor hani içinden ne geçiyor bilmiyorum ama yapıyor. Pazar günü ben sınavdayken Cimcime’nin çekmecelerini düzenlemesi de pek bir hoşuma gitti. Ama hala kapıları ben siliyorum, çamaşırları ben asıyorum ve hatta çekmeceleri boşaltıp tekrar düzenlerken pislenmiş çekmece rayları temizleme ihtiyacını ben duyuyorum.
Hani şu evlilik merasimini yaparken, bir teyze çıkıpta kızım sen evleneceksin ama bunun çekmece rayı temizlemesi var, yazlık kışlık çıkartması var, tuvalet temizlemesi var ve kapı silmesi var deseydi ,ben en azından Cemo ile bunları konuşur ortaklaşa yapma konusunda karara varmadan nikahı basmazdım.
Not: Bizim evin perdelerini evin biricik erkeği Cemo takar

13 Şubat 2013 Çarşamba

Başladık , bitti ve Truff da yedik





Başlamak bitirmenin yarısıdır, başlayabilmek ise büyük başarı.
Evde bir türlü yazamıyorum yazabilsem de çekmeyen internetle başımda durmadan ne yapıyorsun,bu harf ne şimdi ne yazdın diye soran bir Cimcime ile horul horlayan bir eş bütün ilhamımı kaçırıyor. Zaten zor gelen yazma toparlama düzenleme aşkı birde evin temizlik , yemek , derleme toplama işiyle birleşip yatağa girmeye vakit gelince ; kelimeler , cümleler beynimde  uçuşuyor ama ben ya masal anlatmak ya da yastığı kafama geçirmekle meşgul oluyorum.
Tek vaktim iş yerinde oluyor. İnternet güzel, hava güzel, ortam güzel … Ama bir yazıyı bitirinceye kadar ; kaç kez personelin yeni sildiği yerlerden geçip hasta aldığımı( kim bilir kızcağızın içinden ne geçiyor), sadece kan  analizi istiyorum diyen hastaya binlerce kan analizi olduğunu açıklamaya, Gacet’ ın tamam Püskül al hastayı derken ( yeter artık bana bir nefes aldır demek istediği bakışına ) , Örtger’in sebebini bilmediğim gerginlikle yaklaşımına ,tam bir soru sormak için yaklaştığın da aha gene ne oldu acaba diye soğuk ter boşalttığım an’a , Denis in kapısını açıp emirler yağdırıp işlerini yaptırmaya kalkmasına , Hacı ‘nın gene ne yapıyorsun aç ta iki Allah kelamı oku deyişine , birbirimizin dilinden anlamadığımız hastaya  şikayetinin neresinde olduğunu elle göstermeye çalıştığım o komik duruma  düşüyorum belli değil.
En keyifli anlar herkesin sessizce odasında oturduğu, kahvelerin hazırlandığı ve birkaç enjeksiyon hastasının beklediği dakikalar. Sadece klavyenin sesi bana öyle şevk veriyor ki yazdıkça yazasım, hayal kurdukça kurasım geliyor.
Karma karışık bu bütün işlerin arasında yazdığım yazıları ne kadar düzeltsem de bloğa girip baktığımda illa devrik cümleler, anlamsız noktalama işaretleri ile tekrardan mücadele veriyorum.
Hani böyle her şeyin üstünüze geldiği, birde kahve içmeye bir misafiriniz geldiğinde şipşak yapacağınız bir tarif vereceğim size.
Ne misafir geldi nede kahve içmeye arkadaş ama… Kapıdan selam veren herkese ikram edip tam not alan nasıl yaptın bunu diye sorup tarifi aldığında aaaa bu kadarcık mı denilen bir tarif.
Tek yapmanız gereken evde yenmemiş, olmamış keklerinizi ( baklavada olur)derin dondurucu da hazırlıksız günler için saklamak.
Kalmış keklerin illaki bir şeyle yumuşaması ve top haline gelmesi gerekiyor. Evde de bir Türlü pekmez yediremediğim zamane çocuklarından biri olunca e hadi pekmez ile deneyeyim dedim. İçine de biraz Hindistan cevizi kattım .


Malzemeler;
Pekmez ile keklerin kavuştuğu an 
  • Kalmış 4 adet üzümlü kup kek,
  • Yarım çay bardağı dut pekmezi
  • 1 tepeleme tatlı kaşığı kakao

Yapılışı; karıştırıp yoğurun içine istediğinizi ekleyebilir ve istediğiniz malzeme ile (fındık, fıstık, Hindistan cevizi, pasta dekor şekerleri v.b.) yuvarlayıp bulaya bilirsiniz.



         Afiyetle kapıdan uğramış komşulara, bir kahve iki sohbet etmek isteyenlere…

AAAA yazı bitti bu kadarcık iştee...

8 Şubat 2013 Cuma

Yazın yediğin hurmalar...


Fi tarihinde iki cami ustası varmış. Birinin adı Ali birinin adı Ahmet'miş. Camileri tamir etmek için uçarak giderlermiş. Bir gün bir cami yapımı için giderlerken Ahmet çekicini düşürmüş, Ali ‘ye dur Ali diye seslenmiş. Çekicin düştüğü yere ÇEKİÇLER, Ali’nin durduğu yere ise DURALİ denmiş.
Durali anneannemin köyü. Annemler dört kız kardeşler ve büyük teyzem Çekiçler köyünde oturuyor.
Bize  köyünü  çok özleyen annem bu masalı anlatırdı, tıpkı şimdi kızıma benim anlattığım gibi…
Durali köyü Hurma köy ile karşı karşıya, adını neden Hurmaköy koydular bilmiyorum .Galiba Ali veya Ahmet cebindeki hurmaları burada düşürdü .:)
Köyden döndüğümde çantamda bir sürü hurma şekeri olduğunu fark ettim. Anneannem gene yapmıştı yapacağını. Her zamanki gibi evde oradan gelen bir sürprizle karşılaşıp ağlamıştım. Annemde aynısını yapar çantaya farkında olmadan mutlaka bir şey koyar İstanbul ‘a gelip onu fark ettiğimde gözyaşlarım sel olur. Beni ağlatmak mı istiyorlar yoksa ben zahmet olmasın sakın koymayın diye ısrarımdan mı gizlice yapıyorlar anlamıyorum ama ben her sürpriz de fena oluyorum.
Hurma şekerlerini gördüğümde yine aynı şey oldu. Mutfağı yerleştirirken gözyaşlarım damla damla düşmeye başladı...
Cemo sanırım artık dayanamayıp, hurma şekerleri Hurma köyden mi? diye sordu, ben gülemeye başlayınca eh nihayet yeter artık ağlama dedi.
Çekiç düştü Çekiçler oldu,
Ali durdu Durali oldu,
Hurmalar Hurma köyden mi geldi?
Püskülü kocası çok mu sevdi ?

6 Şubat 2013 Çarşamba

GİTTİM , GÖRDÜM ,GELDİM


 Yolculuğa hazırlanırken saçlarını sırf taytına uygun olsun diye fiyonk şeklinde  yaptık .Birbirimize yol arkadaşı olduk yine...
O uyuduktan sonra yol arkadaşımı karanlıkta  okumaktan gözlerim ağrıdığında  İngiliz yazar Charles Dickens'ın Oliver Twist isimli romanının uyarlandığı  filmi seyrettim .
Köye vardığımızda sabah biraz uyudum .Uyandığımda 10 yıl önce her gün baktığım aynaya baktım yine ...Yorucu geçen 10 yılın izlerini gördüm.
Ninemle halamın bir karesini daha yakaladım .Bizim cimcime onlara çektiği 
fotoğrafları gösterirken çok tatlılardı.Keşke onlarda ki hayat enerjisi bende de olsa...


Annem ekşi mayadan ekmek yoğurmuştu. Dizmana yapalım mı dediğimde pek mutlu olmadı ama  ninem  çok sevinmişti . Dizmana ; uzun şerit halinde ki hamur  kesilip yuvarlandıktan sonra  tepsiye dizilir.Üzerine yoğurt , yumurta, tuz ve yağ karışımından dökülür.Fırında pişirildikten  sonra afiyetle yenir.Ninem kendi  yaptığı gibi yapacağımı düşündü.Tam ninemin yaptığı  gibi bol yoğurt ve yumurtalı olmasına rağmen  tadı bir türlü ninemin yaptığına benzemedi.

Ertesi gün  uyandığımda annemden başka uyanan yoktu  hava da güzel olunca bende dedemin mezarını ziyarete gittim .Dua ettim , biraz dertleştikten sonra eve geldim .Annem kahvaltı hazırlamaya çalışıyordu .Beraber patatesleri doğrayıp, bizim evin meşhur kahvaltılığı fırında  kaymaklı patates yaptık.Bu tarifi size vereceğim , şimdilik aklınızın bir kenarında kalsın.

Kahvaltı sonrası babamla kısa bir yürüyüş yaptık.Önce teyzemin inek çiftliği sonra anneannem sonrası ise teyzemin torununun 6. ay kınasını yaptık.


Dönüş yolunda ; Cimcime 'ye yol arkadaşını aldık.Bende hep istediğim peynir mayasını almıştım.Anneannesi ve Cimcime vedalaşırken ağladılar.İlk kez ben duygusallaşmadım .Ne kadar özlem duysam da artık başka bir hayatım var.Annemin dediği gibi ben el oldum artık.
Geldiğimizde Cemo  Cimcimeye sürprizler hazırlamıştı. Artık evde uçan sünger bob ve duvarımızda bir akvaryumumuz var.Benim hediyem de tamir edilmiş ocak oldu :)Her gidip geldiğimde Cemo hep sürpriz yapsa ne güzel olur.


Ninem ; benim yaşıma geldiğinde ,ölüm yaklaştığında vicdanın rahat olsun dedi.Çok düşündüm vicdanım şimdiye kadar yaşadıklarım için çok rahat. Kimseyi eşya gibi görmedim , kimseyi tanımadan yargılamadım ve kimseye yafta yapıştırmadım. 
insan olanlara insan gibi davrandım.
Hayat bir şekilde geçiyor.İyisiyle ,kötüsüyle geçip gidiyor işte ... 



4 Şubat 2013 Pazartesi

1 Şubat 2013 Cuma

Gidiyorum

Solda gördüğünüz ninem , sağda ki ise dedemin kardeşi halam .Yani gelin görümce !
Bu fotoğraf yazdan kalma , halam ile babam ufak bir tartışma geçirmiş ,halam biraz kırılmış.Ben geldim diye gelmişti ,ninem de bu foto da aman bana darıldın mı ?görümce cim diyor.Ne kadar hoş sohbet olduklarını görmeliydiniz ben hayran kalmıştım .
Şimdi ninem hasta , akşam telefonda benimle konuşamadı .Bu akşam onu görmek için köye gidiyorum.
Her işimde bir kararsızlıktır gidiyor bu aralar. Bu gitme işi de Cimcime hasta, kayın validem hasta , gitsem mi, gitmesem mi derken sabah aldığım ani kararla biletimi aldım.
Onu nasıl göreceğim bilmiyorum ama Cimcime nin gözün de o neşeli , hayatı seven kadın olarak kalmasını istiyorum.
Benim için unutulmaz anılar yaratan ninem için dua edin .
Görüşmek üzere...