Başlamak bitirmenin yarısıdır, başlayabilmek ise büyük
başarı.
Evde bir türlü yazamıyorum yazabilsem de çekmeyen internetle
başımda durmadan ne yapıyorsun,bu harf ne şimdi ne yazdın diye soran bir Cimcime
ile horul horlayan bir eş bütün ilhamımı kaçırıyor. Zaten zor gelen yazma
toparlama düzenleme aşkı birde evin temizlik , yemek , derleme toplama işiyle
birleşip yatağa girmeye vakit gelince ; kelimeler , cümleler beynimde uçuşuyor ama ben ya masal anlatmak ya da
yastığı kafama geçirmekle meşgul oluyorum.
Tek vaktim iş yerinde oluyor. İnternet güzel, hava güzel, ortam
güzel … Ama bir yazıyı bitirinceye kadar ; kaç kez personelin yeni sildiği
yerlerden geçip hasta aldığımı( kim bilir kızcağızın içinden ne geçiyor),
sadece kan analizi istiyorum diyen
hastaya binlerce kan analizi olduğunu açıklamaya, Gacet’ ın tamam Püskül al
hastayı derken ( yeter artık bana bir nefes aldır demek istediği bakışına ) ,
Örtger’in sebebini bilmediğim gerginlikle yaklaşımına ,tam bir soru sormak için
yaklaştığın da aha gene ne oldu acaba diye soğuk ter boşalttığım an’a , Denis in
kapısını açıp emirler yağdırıp işlerini yaptırmaya kalkmasına , Hacı ‘nın gene
ne yapıyorsun aç ta iki Allah kelamı oku deyişine , birbirimizin dilinden
anlamadığımız hastaya şikayetinin
neresinde olduğunu elle göstermeye çalıştığım o komik duruma düşüyorum belli değil.
En keyifli anlar herkesin sessizce odasında oturduğu,
kahvelerin hazırlandığı ve birkaç enjeksiyon hastasının beklediği dakikalar. Sadece
klavyenin sesi bana öyle şevk veriyor ki yazdıkça yazasım, hayal kurdukça
kurasım geliyor.
Karma karışık bu bütün işlerin arasında yazdığım yazıları ne
kadar düzeltsem de bloğa girip baktığımda illa devrik cümleler, anlamsız
noktalama işaretleri ile tekrardan mücadele veriyorum.
Hani böyle her şeyin üstünüze geldiği, birde kahve içmeye
bir misafiriniz geldiğinde şipşak yapacağınız bir tarif vereceğim size.
Ne misafir geldi nede kahve içmeye arkadaş ama… Kapıdan
selam veren herkese ikram edip tam not alan nasıl yaptın bunu diye sorup tarifi
aldığında aaaa bu kadarcık mı denilen bir tarif.
Tek yapmanız gereken evde yenmemiş, olmamış keklerinizi (
baklavada olur)derin dondurucu da hazırlıksız günler için saklamak.
Kalmış keklerin illaki bir şeyle yumuşaması ve top haline
gelmesi gerekiyor. Evde de bir Türlü pekmez yediremediğim zamane çocuklarından
biri olunca e hadi pekmez ile deneyeyim dedim. İçine de biraz Hindistan cevizi
kattım .
Malzemeler;
Pekmez ile keklerin kavuştuğu an |
- Kalmış 4 adet üzümlü kup kek,
- Yarım çay bardağı dut pekmezi
- 1 tepeleme tatlı kaşığı kakao
Yapılışı; karıştırıp yoğurun içine istediğinizi ekleyebilir ve istediğiniz malzeme ile (fındık, fıstık, Hindistan cevizi, pasta dekor şekerleri v.b.) yuvarlayıp bulaya bilirsiniz.
Afiyetle kapıdan uğramış komşulara, bir kahve iki sohbet
etmek isteyenlere…
AAAA yazı bitti bu kadarcık iştee...
AAAA yazı bitti bu kadarcık iştee...
2 yorum:
Cook güzel gùrünüyor
..... teşekkür ederim adınızı da bilseydim daha iyi olurdu.
Yorum Gönder