15 Ocak 2013 Salı

Bırakıp gitmedi ...


Kalkıyor kalkıyor hemen kalkıyor bağırışlarıyla Uludağ turizmin yolcusu oldum. Bir de baktım ki koridorda yer almışım. Muavinden rica ettim ben koridor kenarında oturamam kusarım diye oda başka yer yokmuş deyip orta kapının tam karşısında ki cam kenarını bana gösterdi, toplamda 60 kişilik otobüs tamı tamına 7 kişiyle Bursa’ya geldi.
Saat 11: 15 gibi Bursa da olmuştum. Otobüsü bulup atladığım gibi şoföre güvenerek Bursa ACIBADEM Hastanesinin yollarına düştüm.
Yıllardır kalp hastası olan babam, nihayet zorunlu ve son şansı olarak ameliyat olacaktı. Şimdiye kadar 4 kez kalp krizi ve 1 kez beyne emboli atması rahatsızlığı geçiren babam son zamanlarda yaşadığı sıkıntı ,stres ve üzüntüye dayanmamış ve zaten hor gördüğü vücudu daha çok rahatsız etmeye başlamıştı. Artık oturarak uyabiliyor ve hareket etmekte zorlanıyordu. Hala daha ya şu olmazsa, ya bu olmazsa diye inat ederken annemin zorlamasıyla kardiyoloji uzmanına gittiler. Bir an önce ameliyat olması gerektiğini ve bunun sadece kardiyoloji hastanesinde gerçekleşmesi gerektiğini söyledi doktorlar. İstanbul işte ben buradayım derken babam Acıbadem hastanesinde ameliyat olmak istedi. İstanbul’daki acıbadem hastanesi kardiyolojik muayene ve müdahale için neredeyse 2 ay sonrasına gün veriyordu. Bursa’da bir yakınımızın ameliyat olması sebebiyle Bursa’ya gittiler, tahmin ettiğimiz gibi bir an önce ameliyat olması gerekiyordu.
Önce damarlarının sağlam olup olmadığını kontrol etmek için anjiyo yapıldı ve sonuç iyi çıkınca 2 gün sonraya ameliyat günü verildi.
Hastaneye ulaştığımda babam ameliyat için hazırlanmış ve görüş yasaktı. Ama bir şekilde karşıdan karşıya yakınlaşmadan görüşebildik.
İçim cız etti. O da çok heyecanlı idi korkuyorum dedi.
Çok korkuyorum, çok riskli imiş. Nasıl korkmasın ameliyat sonrasında oluşabilecekleri komplikasyonları ben bilirken içim gidiyordu. Ona da risklerden bahsetmişlerdi
Ameliyat sonrasında uyanamama ve uyandığında eskisi gibi olamama (felçli olma)riski vardı.
Sabah olduğunda ameliyat hazırlığı yapıldığında ve ameliyathaneye giderken yine gördük. Sonrasını ise ekrandan, hasta numarası ile takip ettik. Ameliyat bitip yoğun bakıma alındığında doktoru bizi görüşmeye çağırdı.
Doğuştan kalbinde delik olduğunu ve ona müdahale etmelerinin çok riskli olduğu için müdahale edemediklerini, kalbinin yetmezlik dolayısı ile çok büyük olduğunu ve bizim hastamızın diğer hastalara göre daha riskli bir durumu olduğunu söylemesiyle hepimiz şok geçirdik.
Annem dışarı çıkıp hava almak istediğini söyledi hastane çevresinde biraz dolaşırken ağladı. Tıpkı bir zamanlar bırakmak istemediği gibi yine bırakmak istemiyordu nasıl bıraksın yıllarca aynı yastığa baş koyduğu eşini…
Bundan sonra yapabileceğimiz tek şey beklemekti. Saat 18: 00 da kamera ile yoğun bakımda görebildik. Yutkunmaya çalışıyor ve elini oynatıyordu. Evet dedim en azından refleksler var! Bekledik, bekledik gece saat 1.30 da yoğun bakım memurundan durumu hakkında bilgi almak için aradık ve babamın sesini duydum. O anda sanki güneş açmıştı içimde. Babam uyanmıştı, konuşuyordu.
Annem ben biliyordum o beni yalnız bırakmaz dedi. Hepimiz çok mutlu olmuştuk.
Ertesi günü normal odaya aldıklarında görüş saatini bekledik. Dünyanın benim için en yakışıklı en cömert erkeğini bu kadar iyi göreceğimi tahmin etmemiştim.
Yeniden doğan güneşimi alıp yol arkadaşımla birlikte istanbul'a döndüm.
Şimdi inanıyorum ki her şey daha iyi olacak. Babam daha da iyileşip artık sağlığına dikkat edecek, ilaçlarını düzenli kullanacak. Torunlarını kucağına alıp gezdirecek, oyunlar oynayacak.
Seni çok seviyorum babacım bizi bırakmamak için elinden geleni yap oldu mu? 

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok geçmiş olsun semracığım hep yanınızda kalsın babanız hiç ellerinizi bırakmasın erken gidişler olmasın çok ama çok uzun yaşasın sağlık ile sevgi ile