7 Şubat 2012 Salı

BANA NE OLDU ?


Bazen kliniğin çatısına çıkıp bağıra bağıra şarkı söylemek, çevre halkı toplayıp gösteri yapmak, kliniğin ortasında dokuz sekizlik duyunca formayı kalçamın üzerine sokup, yandan yandan göbek atasım, daha tedavi alalı 24 saat olmamış bir çocuğunun ateşinin düşmesinin gerektiğini düşünüp gelen annenin doktor iyileştiremedi dediğinde kulaklarına mandalları sıra sıra dizmek, kızdıklarımın burun deliklerine; işaret ve orta parmağımı sokup yukarıya kaldırmak, kirpiklerini tek tek cımbızla koparmak, başparmağım ile işaret parmağımı birleştirip burun uçlarına şamar atmak, enjeksiyon yaparken bir çocuğu tutamayanların ellerine cetvelle vurmak, sağ kulağımdan damlayı koyuyorum soldan çıkıyor diyen zihniyetin beynindeki boşluğu sağ kulaktan şişi sokup sol kulaktan çıkartmaya çalışmak  ve bunları yaptıktan sonra kliniğin ortasında huysuz virjin gibi castrı castrı oynamak, geliyor içimden.
Bu aralar ben tedavisini alalı 24 saat olmayan çocuğa iyileşmedi, doktor iyi değil, ateşi düşmedi diyen anneye sabırla tedavisinin nasıl ilerleyeceğini anlatıyor, vaginal ovulu tablet diye yutmaya çalışan zihni kardeşime doğru pozisyon ve koyma şeklini tarif ediyor, canla başla doğru hastaları doğru doktor ve hastaneye yönlendirmeye çalışıyor, benim dilimi bilmediğini önemsemeyip sanki ben onun dilini bilmek zorundaymışım gibi davranan hastalara sabırla google translate nin başına oturup sakince ve güler yüzle anlaşıyor, her şeyi daha ilk kez yapıyormuş gibi canla başla çalışıyorum. Sabah ayaklarımın sucuk gibi ıslanmasına izin verip kulağımda müzik bangır bangır işe geliyorum.


Her ne kadar Dr Gacet benim normal halimin bu ve bu halimden çok memnun olduğunu söylese de. Aslında biraz şizoid olduğumu ve sitalopramın beni mutluluk ve enerji konusunda  pik yaptırdığının farkındayım.

Hiç yorum yok: