Çok okuyan çok yazar mı? Çok okuduğumu düşünüyorum ama çok yazamıyorum. Yazma kısmında sanırım sıkıntılarım var. Sanırım değil bildiğin, noktalama işaretleri ile ilgili sıkıntılarım var.
Saatleri Ayarlama Enstitüsünü okuyalı 4 ay olmuş. Yazma kısmı ise 4 ay gecikmiş bir yazı şuan parmaklarım ve tuşlarla oluşuyor.
Aslında bu kitabın buradaki kapağı daha etkileyici, buradaki kapak tasarımlısını, arkadaşım Simone sayesinde okudum. Kapak konusunda bana sorsalardı eğer ikinci kapaktaki renklerin itici olduğunu ve içerikle uyumlu olmadığını söylerdim.
TRT nin bir programında denk gelmiştim kitaba ve birkaç kitap sorusu ile hediye veriliyordu. Bu kitap şans, yorum ve hediye olaylarından hoşlanıyorum. Hangi blog ta kitap çekilişi varsa katılıyorum. Şimdiye kadar kazanmış değilim. Kitap alabilecek gücüm olmasına rağmen “Bedava mal baldan tatlıdır. “ Ata yadisözünü mü uyguluyorum, yoksa kitap dostluğumdan mı kaynaklanır bilmem ama hiç birini kaçırmıyorum.
Birçok yoruma göre, kitabın teması; Hayri İrdal ile Halit Ayarcının farklı kişiler ve onların etrafında dönen olaylar şeklinde ama ben Hayri İrdal ile Halit Ayarcının aynı kişiler olduğunu düşündüm. Hayri İrdal gibi yetişmiş birinin, Halit Ayarcı gibi olup, içindeki Hayri İrdal ile çatışması olamaz mı? Olabilir. Bu kitap benim okuyuşuma göre de yorumlanabilir. Okuyucu yorumunun açıklaması da budur.
Sosyal medyada hep karşınıza çıkan ve çıkabilecek olan “Ayar saniyenin peşinden koşmaktır.”sözünün asıl sahibi bu kitaptır. Ahmet Hamdi Tanpınar 1962 yılında Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitabında yazmıştır. Ve o yazdığından bu yana ayar saniyenin peşinde kosmakdır.
Bir şeyleri ayarlamaya çalışırken zamanın akıp gittiğinin açıkça ifadesidir. Ahmet Hamdi bu kitapta günümüzün de içinde barındırdığı zaman koşuşturmacasının nelere, nerelere bizi sürükleyebileceğini anlatmak istemiştir. Bunu çok iyi bir kurguyla bize hediye etmiştir.
Bence soyut bir kavram olan zamanı somutlaştırmak için yaşayan bizler, somut değişimlerin peşinde zamanla yarışıyoruz.
Uzattım uzadıkça çıkamıyorum işin içinden. Şimdi kitabın sonunda ne olduğunu unuttuğumu söylesem inanmazsınız. İnanın bu yazınında sonunu getiremeyeceğimi işin içinden çıkamayacağımı düşünüyorum. Siz bu kitabı okuyun ve bana yorum yapın, yorum yapmasanız bile selam verin.
Kitabın son bölümü “ Her mevsimin bir sonu vardır.” bölümü ile bitmektedir. Bu yazı ise birkaç etkileyen satırla burada sona ermektedir.
ZEVK
Siz de bilirsiniz ki zevk denen yüksek şeyin bizim içimizde içgüdüden kolaylığa giden bir yığın karşılığı vardır. Zevkten ümit kesildi mi onlara kolayca teslim oluruz. İşler karışınca sevkten ümit kesilir.
HAYAT
Hayatımızın bir devrinden sonra başımıza gelen şeylere o kadar hazırlanmış oluyoruz ki, kederimizi kendi içimizde taşır gibi yaşıyoruz.
BOŞLUK
Herkes kendi boşluğunu bir parça duygu ile doldurmak, kendini süslemek istiyor, fakat musikiden o kadar anlamıyorlar ki şarkıları güfteleri için seviyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder