2 Ekim 2014 Perşembe

Hey Taksi

İlkokul 4. Sınıfa giderken annem ilçeden beyaz masır almam için para vermişti. Beyaz masırı ilçedeki pamuk tuhafiyeden almış, beyaz, içi süngerli, siyah fermuarlı kalemliğimin içine koymuştum.
Bahar aylarıydı. Okul çıkışında otobüsü kaçırdığımızda, bizim köyün sapağından geçen, diğer köyün, küçük beyaz minibüsüyle sapağa kadar geliyorduk. Ordanda hafif serin, yarı karanlık bahar akşamlarında köye yürüyorduk. Akşam eve gittiğimde siyah fermuarlı beyaz kalemliğimi minibüste  unuttuğumu zannettim. Çünkü annem masırı istediğinde kalemliği bulamadım.
Ertesi akşam okul çıkışı minibüs şoförüne sordum. Oturduğum koltukta unutmadığımı söyledi. Olsaydı mutlaka söylerdi. Çeşitli senaryolar yazdım. Köy yolunda düşmüş bir kamyonun tekerine yapışarak nereye gittiğini bilemeden, parçalanıp gitmiş olabilirdi. Belki de yabani hayvan ya da kedi köpek tarafından bir şey zannedilip parçalanmış olabilirdi.
Ertesi gün anneme beyaz masır aldım. Sanırım yeni kalemlikte almıştık. Aradan aylar geçti. Ben artık o kalemliği de unuttuğum o az serin bahar akşamını da unuttum. Bir akşam eve geldiğimde annem kalemliği bana verdi. Şaşırdım. Nerede bulunduğunu sorduğumda, annem; diğer köyün minibüsünde koltukların arasında bulunduğu ve bizim köyün otobüs şoförüne verildiğini söyledi. Yani bir şekilde aylar sonrada olsa eve gelmişti.
Dün, rutin bir şekilde Cimcimeyi okula bırakıp işe gittiğim, akşam işten eve döndüğüm bir gün değildi. Öğleden sonra saat 1 de okul veli toplantısında, 2.30 ise Çapa Tıp Fakültesi Fizik tedavi merkezinde bir rapor imzası için bulunmam gerekiyordu. Hepsinin aynı güne denk gelmesi tamamen tesadüftü.
Örtger pardon izin verince ; ( Yazar burada sevincini anlatacak kelime bulamadı.) öğleden sonra taksiyle önce Cimcimenin okuluna gittim. Taksi bulamadım bulmak için 2 km yürüdüm Taksiyi buldum okula yakın bir yerde trafik yüzünden indim. İnip okula vardığımda ise, cep telefonumu takside unuttuğumu fark ettim. Hemen bir yerden aradım ama şoför neredeyse 15 km uzağa gittiğini söyledi, Dön ödeyeceğim parasını dedim dönemeyeceğim dedi. Sonra neredeysen gel kliniğe bırak dedim. Yine dönemedi.
Uzun süren telefon görüşmelerinin ardından telefonumu kapatıp, kendi telefon numarasını verdi. Akşam oturduğu semtten Cemo gidip alacak diye sözleştik. Bende gidebilirdim ama Cemo’nun gitmesi benim açımdan daha iyi olacaktı.
Tabii okul toplantısı uzun sürünce, 3.00 gibi hastanede olabildim. Hastaneye geç kalmış doktoru kaçırmıştım. Asistanlar haftaya gelin dedi. Örtgerden tekrar izin almak = yazar ifade bulamadı. Neyse ki güvenlik görevlileri, yukarıda hocanın odasına gitmemi söyledi de rahatladım. Gittim imzayı aldım. Sağ olsun Asistanlardan daha iyi Proflar yani bence. Belki de sadece asistanlara kızıyorlar. İşe döndüm ve akşam eve gidip Cemonun telefonumu getirmesini sabırla bekledim. Cemo geldiğinde saat 9 :00du .
Taksi şoförünün tarif ettiği yere kadar giden Cemo Telefonu almış adam taksiyle geldiğini ve 20 tl ödemesi gerektiğini söylemiş. Ulen evinin yanına geliyoruz ya da neresi ise söyle ayıp değil mi? Şimdi bu insan iyilik mi yapmış oluyor?
Bunlar içimden geçenlerdi de, asıl beni üzen bu değildi. Bir kez daha köyden ayrılmamın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anladım. Bizim köyde, ilçede, ilde nerede olursan ol kaybettiğin şeyi mutlaka bulan insan getirir, ulaştırır. Ayrıca getirdiği için para istemez ama o kişiye görüldüğü yerde selam verilir, dua edilir. Bir kez daha bizzat yaşadım ki buralarının insanlığı bana göre değil. Üç beş kuruşun menfaatine düşen insanlarla yaşam bana göre değil.
 İşte buraya yazıyorum .Bundan sonra hey taksi deyip bindiğim takside sırf kendi akıl , ruh sağlığım için , telefonumu unutmayacağım.
Ah memleketim ah… Kendisi güzel, insanı güzel…


Hiç yorum yok: