Hey Taksi
İlkokul 4. Sınıfa giderken annem ilçeden beyaz masır almam için
para vermişti. Beyaz masırı ilçedeki pamuk tuhafiyeden almış, beyaz, içi süngerli,
siyah fermuarlı kalemliğimin içine koymuştum.
Bahar aylarıydı. Okul çıkışında otobüsü kaçırdığımızda,
bizim köyün sapağından geçen, diğer köyün, küçük beyaz minibüsüyle sapağa kadar
geliyorduk. Ordanda hafif serin, yarı karanlık bahar akşamlarında köye yürüyorduk.
Akşam eve gittiğimde siyah fermuarlı beyaz kalemliğimi minibüste unuttuğumu zannettim.
Çünkü annem masırı istediğinde kalemliği bulamadım.
Ertesi akşam okul çıkışı minibüs şoförüne sordum. Oturduğum koltukta
unutmadığımı söyledi. Olsaydı mutlaka söylerdi. Çeşitli senaryolar yazdım. Köy yolunda
düşmüş bir kamyonun tekerine yapışarak nereye gittiğini bilemeden, parçalanıp
gitmiş olabilirdi. Belki de yabani hayvan ya da kedi köpek tarafından bir şey
zannedilip parçalanmış olabilirdi.
Ertesi gün anneme beyaz masır aldım. Sanırım yeni kalemlikte
almıştık. Aradan aylar geçti. Ben artık o kalemliği de unuttuğum o az serin
bahar akşamını da unuttum. Bir akşam eve geldiğimde annem kalemliği bana verdi.
Şaşırdım. Nerede bulunduğunu sorduğumda, annem; diğer köyün minibüsünde
koltukların arasında bulunduğu ve bizim köyün otobüs şoförüne verildiğini söyledi.
Yani bir şekilde aylar sonrada olsa eve gelmişti.
Dün, rutin bir şekilde Cimcimeyi okula bırakıp işe gittiğim,
akşam işten eve döndüğüm bir gün değildi. Öğleden sonra saat 1 de okul veli toplantısında,
2.30 ise Çapa Tıp Fakültesi Fizik tedavi merkezinde bir rapor imzası için
bulunmam gerekiyordu. Hepsinin aynı güne denk gelmesi tamamen tesadüftü.
Örtger pardon izin verince ; ( Yazar burada sevincini
anlatacak kelime bulamadı.) öğleden sonra taksiyle önce Cimcimenin okuluna gittim.
Taksi bulamadım bulmak için 2 km yürüdüm Taksiyi buldum okula yakın bir yerde
trafik yüzünden indim. İnip okula vardığımda ise, cep telefonumu takside
unuttuğumu fark ettim. Hemen bir yerden aradım ama şoför neredeyse 15 km uzağa
gittiğini söyledi, Dön ödeyeceğim parasını dedim dönemeyeceğim dedi. Sonra
neredeysen gel kliniğe bırak dedim. Yine dönemedi.
Uzun süren telefon görüşmelerinin ardından telefonumu
kapatıp, kendi telefon numarasını verdi. Akşam oturduğu semtten Cemo gidip
alacak diye sözleştik. Bende gidebilirdim ama Cemo’nun gitmesi benim açımdan
daha iyi olacaktı.
Tabii okul toplantısı uzun sürünce, 3.00 gibi hastanede
olabildim. Hastaneye geç kalmış doktoru kaçırmıştım. Asistanlar haftaya gelin dedi.
Örtgerden tekrar izin almak = yazar ifade bulamadı. Neyse ki güvenlik görevlileri,
yukarıda hocanın odasına gitmemi söyledi de rahatladım. Gittim imzayı aldım.
Sağ olsun Asistanlardan daha iyi Proflar yani bence. Belki de sadece
asistanlara kızıyorlar. İşe döndüm ve akşam eve gidip Cemonun telefonumu
getirmesini sabırla bekledim. Cemo geldiğinde saat 9 :00du .
Taksi şoförünün tarif ettiği yere kadar giden Cemo Telefonu almış
adam taksiyle geldiğini ve 20 tl ödemesi gerektiğini söylemiş. Ulen evinin
yanına geliyoruz ya da neresi ise söyle ayıp değil mi? Şimdi bu insan iyilik mi
yapmış oluyor?
Bunlar içimden geçenlerdi de, asıl beni üzen bu değildi. Bir
kez daha köyden ayrılmamın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anladım. Bizim köyde,
ilçede, ilde nerede olursan ol kaybettiğin şeyi mutlaka bulan insan getirir,
ulaştırır. Ayrıca getirdiği için para istemez ama o kişiye görüldüğü yerde
selam verilir, dua edilir. Bir kez daha bizzat yaşadım ki buralarının insanlığı
bana göre değil. Üç beş kuruşun menfaatine düşen insanlarla yaşam bana göre
değil.
İşte buraya yazıyorum .Bundan sonra hey taksi deyip bindiğim
takside sırf kendi akıl , ruh sağlığım için , telefonumu unutmayacağım.
Ah memleketim ah… Kendisi güzel, insanı güzel…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder