16 Mayıs 2014 Cuma

Kömür Karası


Babam, kömürcü, dedem gençliğinde birkaç ay kömür ocağında çalışmış. Babam kömür ocağında çalışmadı. Ben neredeyse ilkokulu bitirene kadar, kömür alım satımı yaptı.
Bir gün yine hayallerini gerçekleştirmek istedi babam…
Zaten çok çalışmayı sevmezdi. Büyük paralar kazanmak isterdi. Birde çocuklarına iyi eğitim aldırmayı çok istediğini biliyorum.
Çok sevdiğim, kömür kokan kamyonuyla dönüşlerinden vazgeçti. Elindeki parasını sayıp kömür parasını ayırdıktan sonra, bize verdiği harçlıkları, getirdiği muzlardan, ince belli blendax şampuanlardan vazgeçti…
Yıllar önce kömür madeni açılmış köyde, babamda annesinden dinlemiş bu ocağı. Ninem inek gütmeye gider dönüşte bir kaç kömürle dönermiş eve…
Sondajlar vuruldu topraklara… Necip amca vardı, sondajcıydı. Önce kömürü bulacaklar sonra toprakları alacaklar ve ocağı açacaklardı. Evimiz, arabamız ve babamız gitti kömür bulma uğruna.
Kömür bulundu…
Açık işletme ile topraklar kazılmaya, kepçeler kamyonlar gelmeye başladı köye. Bizim evin arka camından bir hepsini görüyorduk.
İşletme başladığında, babam bir karavan koydu işletmenin ortasına. Şimdi düşünüyorum, dedem o zamanlar babamı gözetleme niyetiyle kazı sonrası ortaya çıkan suyu, pancar motoruyla çekmeye giderdi her gece…
O gecelerden dönüşte, işçilerin köfte ekmeklerinden getirirdi bize, ne lezzetli gelirdi o soğumuş köfte ekmekler. bir gece bende gittim dedemle, karanlık, upuzun bir yol, dedem karavanda kalmamı söyledi. Beni karavanın, içine oturttu. Sakın bir yere gitme dedi, ben motoru çalıştırıp geleceğim diye ekledi.
El feneri ışığıyla, oturuyordum karavanda. Önce sarı, çamurlu çizmeleri gördüm, sonra  kirli çay bardakları, koltuğun üstüne atılmış , sarı başlıklar ,kirli formalar.Korkmuyordum dedem gelecekti nasılsa…
Uzun süre geçti, 1 saat 2 saat bilmiyorum ya da karanlıkta yalnızlık bana uzun gelmişti.İndim karavandan , hava ılıktı, rüzgar ılık ılık esiyordu.Sonsuz gibi gelen boşluğa baktım , ay aydınlatıyordu ama tünelin  sonunu göremiyordum.bağırmaya başladım “dedeeeee, dedeeee” , hiç ses yoktu, bazen bir karartı görüyor dedemin geldiğini zannediyordum ,bekliyordum, dedem gelmiyordu.
Çevredeki hayvanların sesleri geliyordu, kuşlar, baykuşlar, köpekler… Daha çok korkmaya başladım. Karavana girdim, ağlamaya başladım. bu arada ne yapacağımı düşünüyordum, bazen boşluğa doğru yürümem gerektiği, dedemin başına bir şey geldiyse yardım edebileceğimi düşünüyordum. Ağlamaya devam ediyordum, boğazım kurumuştu, bir içecek kutusunda su buldum içtim.
Artık ne yapacağım konusunda karar veremediğim ağlamaya devam ettiğim, uykumun geldiği bir anda, karavanın kapısı açıldı. Dedemin boynuna atladım. Ağladım ağladım…Dedem bana korkmamam gerektiğini söyledi , başka şeylerde söyledi hatırlamıyorum.Sırtında ocağın yokuşundan çıkardı eve geldik. Uyudum, bir daha da gitmedim.
Yıllar sonra o kömür madeni, köyden bir işçinin ölümüne sebep oldu. bizim hayallerimiz babamın hayallerine kurban oldu.
Ellerimdeki kömür karası, İstanbul’a göç etmeme sebep oldu. Bitip giden, yarım kalan hayatlara sebep oldu.
Bu kömür karası bu günde; sayısı belli olmayan yarım hayatları bıraktı geride… Ne söylesek boş ,Allah geride kalanlara sabır ve akıl sağlığı versin .

 Tarihe şöyle geçecek ; 13 Mayıs  2014 Salı günü , Balıkkesir Somada meydana gelen , maden kazası sonrasında , sayısı belli olamayan ,  işçi hayatını kaybetti.Dünya için çok büyük bir felaketti.bir daha olup olmaması takdiri ilahiye bırakıldı.




Hiç yorum yok: