Köyde elektriklerin kesildiği kış aylarında, lüks lambasının, tüp başlığının çıkartılıp yerine bozuk para konularak, ışık sağlanan akşamlarda, annem bizi etrafına toplar nesi var oyununu oynatırdı. Evde olan, bir eşyayı zihnimizde tutar nesi var diye sorduklarında özelliklerini söylerdik. Zihindeki nesneyi tahmin edebilen bir puan kazanırdı.
Biraz daha büyüdüğümüzde, böyle gecelerde, kitap okumaya başlamıştık. Herkes birer sayfa okuyordu, ya da yarım sayfa ya da 10 satır, kimin elinden, dilinden ne gelirse…
Okuduğumuz kitapların ismi neydi, ne anlatıyordu hatırlamıyorum. Tek hatırladığım, üçümüzün oturup kitap okuduğu birde o zamanlar okuma yazma bilmeyen ninemin bize takvim yapraklarını okuttuğu, zihnimde en taze görüntüleriyle duruyorlar.
Şimdi benimde 8 yaşında, okumayı, kitapların kokusunu sevmeyen, harflerin güzelliğinden hoşlanmayan bir kızım var. Bu kadar okuma tutkunu bir anne için, kızının bir türlü okumayı sevmemesi, çok tuhaf geliyor değil mi?
Okula başlamadan önce, aman sakın öğretme, yoksa okulda heyecan duymaz, canı sıkılır dediler. Bende göstermedim, gerçi oda sormadı ama bende üstünde durmadım. Sonra birinci sınıfa geldiğimizde, önceleri bir şekilde harfleri tanımış çocukların çok gerisinde başlamış oldu.
Başlarda Ela, Talat, at, tut, yut gibi kelimelerin “–a ‘” “–e” gibi harflerini karıştırıyordu. zamanla geçecek dedim, her akşam kitap okumaya, okutmaya devam ettim. Ama okumayı sevmiyor benim okumamı istiyordu. Yılmadım ısrarla okumaya devam ettim.
İlk dönemde öğretmen, okuldan kitaplar verip özet çıkartmaya teşvik etti. Bizim evde okuma sorunu hala devam etmekteydi. Bu kez ise, Cimcime kendisi kitap okumamaya, özeti de bana çıkarttırmaya başlamıştı. Aslında şimdi bakınca keşke önce 1-2 tane özete yardım etseydim, sonra alışkanlık haline getirmesini sağlasaydım diyorum. Her gün kitabın bir sayfasını Cimcime, bir sayfasını ben okuyordum, sayfalardaki satır sayısı fazla ise yine ben okuyordum. kısa satırlı, bol resimli kitaplarda da satır sayısı fazla olduğunda aynı durumu tekrar yaşıyorduk.
Öyle ya da böyle okumaya çalışıyor, özetini de kendine bırakıyordum. Özet yazarken, kitabın ilk sayfasından, orta sayfasından, son sayfasından birkaç satır yazıp özeti bitirdiğini söylüyordu.
Hala aynı, özet çıkartmak zor, kopyalı, kitap okumak zor, anneye bırakılan bir durum. Bilmiyorum ki ben nerede yanlış yaptım. Eğer kızımın kitap sevmemesinde bir etkenim var ise kendimi kolay kolay affetmeyeceğim.
Eğer bir gün o da; benim gibi annesiyle okuduğu kitapları hatırlayıp, kitapların kokusun içine çekip, okuma sevdalısı olursa, annem bana ne güzel kitaplar, ne güzel, çizilmiş satırlar bırakmış derse ne mutlu bana!