10 Temmuz 2014 Perşembe

Zaman Kavramı

“Lütfen, 5 dk bekleyin, sıranız geldiğinde isminizi söyleyip muayene odasına alacağım ya da içerideki hasta çıktıktan sonra odaya girebilirsiniz.” dediğim hastalar genellikle 1 veya 2 dk sonra "Daha ne kadar bekleyeceğiz?" gibi çok mantıklı sorular soruyorlar ve ben de bu son derece mantıklı sorulara, dakikası ve saniyesine kadar cevap veriyorum.
Her şeyi mükemmel yapan bir sekreter değilim. Bazı kafa karışıklıklarım olabilir. Yani aynı anda telefona, hastaya, doktora cevap veremeyebilir, üstüne de kayıt açamayabilirim. Nihayetinde iki elim, iki bacağım, iki kulağım, iki gözüm var. Bunları kullanabilmem için gereken kafatasım ve içindeki nöronlarımın yeterli olduğunu düşünüyorum. Beklemek, beklemeyi bilmek zaman kavramında 5 dk ile 1 dk arasında farkı bilmek gerekir.
Yıllarca hastane kuyrukları, banka kuyrukları, tapu kuyruklarında beklemiş olan insanımızın hep ateşte yemeği, evde çocuğu, dışarıda işi var. İki hasta üst üste geldiğinde hadi 5 hasta olsun diyelim 4 tanesinin muhakkak, 4 gündür çektiği karın ağrısı akut batın olarak hissettiriliyor, 5 gündür ateş içinde yanan çocuğun birkaç dakikada ateşi 5 derece artıyor. Hal böyle iken aciliyeti artan hastalar acil kuyruğunda çoğalırken, vakti olan aklı başında hastalarım için vicdanım sızım sızım sızlıyor.
Bir sağlık çalışanı olarak: ne kendim ne de ailemden biri için sağlık kurumlarına veya diğer devlet kurumlarına gittiğimde asla acele etmiyorum. Sistem nasıl işliyor ise ona ayak uyduruyorum. Kendi imkânlarımızla sağlık çalışanı arkadaşlarımız sayesinde mesaimizden çalınmasın diye üç beş torpille veya rica minnet gittiğimiz sağlık kurumlarında hep boynu bükük bekliyorum. Boynu bükük deyimi, utana sıkıla oturmak “Keşke adam gibi randevusunu alsaydım da adam gibi işimi alnımın akıyla görseydim” dir.
E işte öyle ya da böyle yemeğini ocakta unutan çocuğunu yalnız başına evde bırakabilen bayanlar ile hep bir acelesi olan kabadayılığı tutmuş erkekler arasında sıkışıp kalan zavallı hizmet işçileriyiz biz. İşimiz ocaktaki yemeği, evdeki çocuğu düşünüp, egosu doymamış deli- kanlıların egolarına, beyefendiler, tabi efendimler, buyurunlar ve affedersinizler ile doyuruyoruz.

Pardon, okumanız kaç dakikanızı aldı?

Hiç yorum yok: