Savaş
Orta doğudan bir şekilde gelip, göç yolunun duraklama
merkezi olarak kullanılan, ülkemizin hemen dibinde olan, savaş ve iç
karışıklıklarda, Avrupa’ya kaçmak isteyen insanların, kaldığı, durduğu ya da
sığındığı bir limanda çalışıyorum.
10 yıldır açlığın, yoksulluğun, savaşın, karışıklığın,
sömürünün etkilediği hayatlara şahit oluyoruz. Irak savaşı döneminde, bomba ile
yaralanmış çocuklar, fakirlikten, açlıktan yıpranmış, yanakları çökmüş analar
gördüm burada. Ne çabuk unutuluyor. Birçok yaşadığım, acıdığım, sebebi
olmadığım nedenler yüzünden, insanlığımdan utandığım günleri hatırlamıyorum. 11
yıl olmuş Irak savaşı başlayıp bitmeyeli .(2003- 2014)değişen güzelleşen bir
şey olmadığını, milyonlarca insanın hayatının kötü yönde değiştiğini
düşünüyorum. Unutuluyor işte, her yaşanan acı gibi…
Bir dönem, Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütünün, mültecilere yönelik
verdiği psikolojik danışmanlık hizmetinin içerisinde, medikal koordinatörlük yaptık.
Kurum sadece psikolojik danışmanlık veriyor, medikal tedaviye ihtiyacı olan,
danışmanları bize yönlendiriyordu. Suriye’deki iç karışıklık yeni başlamıştı. Kamplar
ülkenin birçok yerinde açılmaya başlamıştı. Bir gün iki çocuğu ile muayene
sırası bekleyen Suriyeli bir anne, benden ekmek istedi, verdim. Peçete istedi, verdim. Birkaç dakika
sonra kafamı çevirip baktığımda, çocuklarına yedirdiği ekmeğin peçeteye düşen
kırıntılarını yediğini gördüm. Hiç bir şey yapmadım, hiçbir neden yokken ben
hiçbir şey yapmadım. İki çocuk ve annesi gittikten sonra aklım başıma geldi. Kötü
hissettim, sanki biri bir boşluk bırakmıştı içime. Bazen insanın nesi tutuluyor?
Kalbi, dili, eli, ayağı… ? İnsan hiç
yapmadığını, yapmayacağını yapıveriyor, sonrada pişmanlığını anlatacak kelime
bulamıyor.
Birçok savaş hikâyesi okudum. Acıları, savaşları, yitip
gidip tükenmeyen nefretleri anlatan nice yazılar, acılar okudum. TV seyretmem. bazen, işyerinde açık olur
yakalar haber seyrederim, çoğunda sinir olurum. Oturup seyrettiğim ne dizim var
nede programım. Denk gelirse bakarım ben televizyona. Dün akşamda denk düştü gözüme
alt yazı; havadan, karadan, denizden diyordu. İlk aklıma düşen de, karanlık bir
odada, annesinin kolları altına sığınmış bir çocuk oldu. Bütün gece rüyalarımda
ekmek kırıntılarıyla, vermediğim ekmeklerle uğraştım. O annenin gözleriyle
çarpıştım.
Sessizliğin açıklaması, ne yapacağını bilememe, normal
hayata devam etme, bu konu hakkında inanın, savaşın neden olduğu konusunda en
ufak bilgimiz yok. Bilgimiz olsa bile savaşın nedeni olmaz. Ne dersek diyelim, acının,
savaşın dili, dini, ırkı yok. Yok, Müslümanlarmış, Kürtlermiş geçin bunları.
Haksızlık her yerde haksızlıktır. Kendi kendine sırf göç hızını arttırmak için
soykırım yapan, bir ırktan bahsediyoruz. Dil din ırk olarak bakıyor, vaad
edilen toprakları istiyor. Geleceğinde, geçmişinde en verimli, en güzel toprakları,
kültürleri Orta doğuda! Suriye’deki iç savaş çıktığında gemilerini sınıra
dayayan emperyalist ülkelerin sesi çıkmaz. Neden çıksın ki destekçiler,
muhtaçlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder