2 Mart 2019 Cumartesi

BUGÜNÜN PÜSKÜL'Ü


Bu yazıyı yazdığımda tıpkı şimdiki gibiydim. Birkaç gündür boğazıma takılan taş bir türlü gitmiyor.
Çalışırken hep evde sıcacık battaniye altında yatıp bana birilerinin bakacağını, en azından uyuyabileceğim hayalini kurardım.
Bu gerçek olamazdı. Ne kadar hasta olursam olayım, yattığım yerden evdeki işleri düşünmek, akşama eve gelen ahalinin karnını doyurmak naçizane görevimdi.
O dönemler, Gacet ve Örtger ellerinden gelenin en iyisini yapmışlar. Ama işte insan gerçekten hiçbir şey düşünmeden uyumak, istirahat etmek istiyor. Bu hiçbir zaman tam anlamıyla mümkün değil.
İçimdeki her şeyi mükemmel olmaya çalışan anne ölmeyince bu mümkün değil. Yâda insanların içindeki süper kahraman anneyi öldürmezseniz bu mümkün değil.
İki gündür neredeyse yatak döşek yatıyorum. İki gün önce doktora gitmek için önce evi toparlamam, sonra oğlumu giydirmem gerekti. Çocukla doktor yolu tutmak, bebek arabasını itmek hiçte kolay değildi.
İlaçları alıp eve geldiğimde kendime bir şeyler hazırlamam gerekiyordu. Önce bir şeyler yedim, oğlumun üstünü değiştirdim, sırılsıklam olan kıyafetlerimi sıksam suyu akacak gibi diye makineye attım. Hadi makine doldu deyip çalıştırdım. Kızımın okuldan gelmesini beklerken ortalığı süpürdüm.
Okuldan gelen kızıma kapıda ilaçlarımı aldım yatıyorum deyip yattım. Ama dünya sanki buğulu gibi görünüyordu. Uyuduğumu zannettiğim kâbuslara bir yenisi eklenirken, kulağıma anne diye seslenen oğlum, tuvalete benim götürmem için ısrar ediyor, Cimcime ise tv den başını kaldırmıyordu.
Kalkmışken dağılmış mutfağı toparladım. Çorba hazırlamak istedim ama başım dönüyordu. Tekrar yattım. Cemo geldiğinde çorbayı hazırladı ama ben kalkacak halde değildim.
Ancak kendime geldiğimde geceydi bir şeyler içip ilaçlarımı aldım ve tekrar yattım. Sabahın olduğu saat ben yatıyordum. Her zamanki düzenimden farklıydı. Cemo kahvaltıyı hazırlamıştı. Utanmadan yedim. Neden böyle hissettiğimi bir türlü akıl erdiremedim.
Kızdım, hem kendime hem herkese, baktım olacak gibi değil aldım başımı çıktım dışarı…
Bu nedir? Ben olağan üstü varlık mıyım? Hastalanmamalı, acıkmamalı…
Neden kadınların yaptığı hiçbir şey bir lütuf gibi görünmezken erkeklerin böyle görünüyor. Fedakârlık dedikleri şey kadınlara özgü bir nitelik mi?
Ya da erkeklerin yaptığı her iş fedakârlık oluyor? Eşitlik değil de insan olarak birbirini desteklemek bu kadar zor mu?
 Ya da yazımdaki gibi kendimde kalkacak enerjiyi ve mutluluğu neden bulamıyorum?
Hasta olan eşinize gösterdiğiniz ilgi kadınların görevi, erkeklerin lütufu  mu?
Yazıyı tam yayınlacakken , içtiğim bitki çayının, tamamının bilgisayarın üstüne boca olması; Cemo ya yaptığım haksızlığın,ilahi işareti mi?
Ya bilgisayar bozulursa?

Hiç yorum yok: