Bir Müsibet Bin nasihat
Çocukluk arkadaşım olmadı benim. Hani öyle çok vakit geçirdiğiniz,
oynadığınız yada bayramlarda birlikte el öpmeye gittiğiniz, kapıya gelip seni çağıran,
hadi oynayalım diyen arkadaşlarım olmadı.
Köyde okula başladığımda zaten 1. Sınıf öğrencisi 4 kişi
idik. 1. 2. ve 3. Sınıflar hep aynı sınıfta toplasan 30 kişi etmez. O
zamanlarda da yoktu sıkı fıkı arkadaşım.
Üst sınıflardan bir kız, 4. sınıfların öğretmeninin kızını
kucağına almış, bebeğim diye, kucağında seviyordu. O zaman nasıl bir gerçeklik
ile bilmiyorum ama bende madem öyle altınıda değiştir dedim. Nasıl öyle bir şey
dermişim diye tepkiler çığ gibi büyüdü. Ben 1. Sınıf öğrencisi Püskül, diğer
sınıfın öğretmeninden ne kadar saklandım, ne kadar tırstım bir şey söyleyecek
diye hatırlamıyorum.
Daha sonra ilçeye okula gittiğimizde yine kimse beni arasına
almadı o sıkı fıkı arkadaşlıkları olan ilçenin veya gelişmiş köylerin, ilgili
anne ve babaların biricik kızları beni zavallı çilli köylü diye çağırıyorlardı
aralarına ama tam olarak kabul gördüğüm bir arkadaşlık değildi hiçbiri.
Ben her zaman kendimden daha alt seviyedeki zeka ve yaşam
tarzı olarak, ezilmiş halk çocuklarının yanında olurdum. Bunu kendimi yüceltmek
yada başkalaştırmak anlamında değil de bir gerçeklik olarak bahsediyorum.
Ya ben çok fena gerçekleri hemen söyleyen arsız bir yapıya sahiptim
ya da bu dünya yalan dünya idi.
Ortaokul yıllarımda da aynı şey oldu insanların karşılıksız
bir arkadaşlık kurabildiği bir dünyada yaşamıyordum. Yada arkadaşlığı öyle çok
abartıyordum ki karşımdaki insanları hemen kaçırıyordum.
Liseden görüştüğüm birkaç arkadaşım, sırdaşım var. En
önemlisi de başka bir okuldan arkadaşım hala görüşürüm, dizinde ağlayabileceğim,
yargılamayan tek arkadaş diyebilirim.
Onunla aylarca konuşmasak, görüşmesek de buluştuğumuzda daha
dün görüşmüş gibi hayattan ve kendimizden bahsedebiliyorum ve beni sevdiğini
hissediyorum.
Lise bittikten sonrada ben zaten hayat mücadelesine
düşmüştüm. Motosikletimle köyden ilçeye süt götürüyor, geri dönüşlerde çerezler
alıyor, düğünlerde, köy hayırlarında satış yapıyordum. Bir kaç iş başvurumdan
henüz olumlu yanıt almamıştım.
Bir gün sütleri dağıtmış çerezleri heybelere yüklemiş köye dönüyordum.
Tam ilçeden çıktığımda, yolda kısa şortu ve eski terlikleri ile yürüyen birini
gördüm. Önce turist sandım ama bizim ilçemizin turistik hiçbir şeyi yok ki, hem
çantası falan da yok! Yanına yaklaştığımda karşı komşumuzun kardeşinin kızı
olduğunu gördüm. Durmadan ağlıyordu aramızda 5 km uzaklık olan diğer köye
götürmemi istiyordu. Ağlarken bir yandan da sakın teyzemlere söyleme diyordu.
Bizim köyün yol ayrımında durduk. Onu indirdim sakin olmasını söyledim. Bende
korkuyordum ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu.
O sırada uzun yol otobüslerinden biri geçiyordu otobüsü
durdurdum. Onu otobüse bindirip istediği yerde inmesini söyledim. Bende çok
korkmuştum onun haline de çok üzülmüştüm.
Kimseye bir şey söylemedim. Sonra teyzesinden öğrendik.
Liseyi yeni bitirmiş, en başarılı öğrencilerindenmiş ve üniversite sınavında
hatırı sayılır bir puan almış. Ama gitmek istediği köyden bir çocuk ile nişanlı
imiş ailesi istemiyormuş oda çok seviyormuş. Ailesi öncelikle okuması
gerektiğini vurguluyor baskı yapıyormuş. Aslında nişanlılarmış ama baskılar
devam ediyormuş. İşte bu yüzden evden kaçmış. Ben denk geldim işte… Her tuhaf
olay beni bulur.
Facebookta bir şekilde karşılaştık ve arkadaş olduk. Evlenmişler
eşi ile mutlular dünya tatlısı bir oğlu olmuş. Bir kez konuştuk gerçekten beni
hatırlayıp hatırlamadığını sordum. Hatırlamış evlilik hikâyemde sende
geçiyorsun gibi bir şey söyledi. Sonrası ise işte bildiğin Facebook
arkadaşlığı, fotoğraflarını durumlarını beğenmekten ibaret.
Benim gördüğüm mutlu bir aile tablosu, harika bir anne, özenli,
eğitimli ve bilinçli. Başkada bir şey düşünmedim dedim ya işte Facebook arkadaşlığı.
Görse benimle konuşmazdı herhalde.
Dün; AK Parti ile ilgili muhalif bir fotoğraf paylaşmıştı
bende fotoğrafı yayınlayan kişinin vatansever bir siyasetçi olmasına atıfta
bulunan bir yorum yaptım. Ardından sert bir tavırla fotoğraf aşığı olduğunu
onun için yayınladığını yorumladı bende ne demek istediğimi açıklayan bir yorum
yaptım ama yorumu gönderemedim sonra fark ettim ki beni engelleyip,
arkadaşlıktan çıkartmış.
Ben olsam ne dediğini açıklamasını isterdim yâ da uzatmazdım.
Ya da karşımdakine kendini aşağılık hissettirecek kadar kötü bir hakaret ya da
harekette bulunmazdım.
Sonra bu yazının başına döndüm, düşündüm. Şimdiye geldim ve
dedim ki ben hayatımda yeri olsun olmasın, bana iyiliği dokunsun dokunmasın
bütün tanıdıklarıma iyi davrandım. Kalbimde kötülük, dilimde beğenmişlik
olmadı. Bana zarar verenlerden elimden geldiğince uzak durmaya çalıştım. Benimle
işi olan insanları başımdan atmaya değil, yardımcı olmaya çalıştım, iyilik
yapmak için elimden geleni yaptım. Yalan söylemedim, görüşemeyeceksem görüşmedim,
görüşeceksem aradım.
Demek ki herkes aynı olamazmış, demek ki eğitimli olmak her
şey demek değilmiş, demek ki mış gibi görünmek daha iyiymiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder