8 Kasım 2013 Cuma

Bir Müsibet Bin nasihat

Çocukluk arkadaşım olmadı benim. Hani öyle çok vakit geçirdiğiniz, oynadığınız yada bayramlarda birlikte el öpmeye gittiğiniz, kapıya gelip seni çağıran, hadi oynayalım diyen arkadaşlarım olmadı.
Köyde okula başladığımda zaten 1. Sınıf öğrencisi 4 kişi idik. 1. 2. ve 3. Sınıflar hep aynı sınıfta toplasan 30 kişi etmez. O zamanlarda da yoktu sıkı fıkı arkadaşım.
Üst sınıflardan bir kız, 4. sınıfların öğretmeninin kızını kucağına almış, bebeğim diye, kucağında seviyordu. O zaman nasıl bir gerçeklik ile bilmiyorum ama bende madem öyle altınıda değiştir dedim. Nasıl öyle bir şey dermişim diye tepkiler çığ gibi büyüdü. Ben 1. Sınıf öğrencisi Püskül, diğer sınıfın öğretmeninden ne kadar saklandım, ne kadar tırstım bir şey söyleyecek diye hatırlamıyorum.
Daha sonra ilçeye okula gittiğimizde yine kimse beni arasına almadı o sıkı fıkı arkadaşlıkları olan ilçenin veya gelişmiş köylerin, ilgili anne ve babaların biricik kızları beni zavallı çilli köylü diye çağırıyorlardı aralarına ama tam olarak kabul gördüğüm bir arkadaşlık değildi hiçbiri.
Ben her zaman kendimden daha alt seviyedeki zeka ve yaşam tarzı olarak, ezilmiş halk çocuklarının yanında olurdum. Bunu kendimi yüceltmek yada başkalaştırmak anlamında değil de bir gerçeklik olarak bahsediyorum.
Ya ben çok fena gerçekleri hemen söyleyen arsız bir yapıya sahiptim ya da bu dünya yalan dünya idi.
Ortaokul yıllarımda da aynı şey oldu insanların karşılıksız bir arkadaşlık kurabildiği bir dünyada yaşamıyordum. Yada arkadaşlığı öyle çok abartıyordum ki karşımdaki insanları hemen kaçırıyordum.
Liseden görüştüğüm birkaç arkadaşım, sırdaşım var. En önemlisi de başka bir okuldan arkadaşım hala görüşürüm, dizinde ağlayabileceğim, yargılamayan tek arkadaş diyebilirim.
Onunla aylarca konuşmasak, görüşmesek de buluştuğumuzda daha dün görüşmüş gibi hayattan ve kendimizden bahsedebiliyorum ve beni sevdiğini hissediyorum.
Lise bittikten sonrada ben zaten hayat mücadelesine düşmüştüm. Motosikletimle köyden ilçeye süt götürüyor, geri dönüşlerde çerezler alıyor, düğünlerde, köy hayırlarında satış yapıyordum. Bir kaç iş başvurumdan henüz olumlu yanıt almamıştım.
Bir gün sütleri dağıtmış çerezleri heybelere yüklemiş köye dönüyordum. Tam ilçeden çıktığımda, yolda kısa şortu ve eski terlikleri ile yürüyen birini gördüm. Önce turist sandım ama bizim ilçemizin turistik hiçbir şeyi yok ki, hem çantası falan da yok! Yanına yaklaştığımda karşı komşumuzun kardeşinin kızı olduğunu gördüm. Durmadan ağlıyordu aramızda 5 km uzaklık olan diğer köye götürmemi istiyordu. Ağlarken bir yandan da sakın teyzemlere söyleme diyordu. Bizim köyün yol ayrımında durduk. Onu indirdim sakin olmasını söyledim. Bende korkuyordum ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu.
O sırada uzun yol otobüslerinden biri geçiyordu otobüsü durdurdum. Onu otobüse bindirip istediği yerde inmesini söyledim. Bende çok korkmuştum onun haline de çok üzülmüştüm.
Kimseye bir şey söylemedim. Sonra teyzesinden öğrendik. Liseyi yeni bitirmiş, en başarılı öğrencilerindenmiş ve üniversite sınavında hatırı sayılır bir puan almış. Ama gitmek istediği köyden bir çocuk ile nişanlı imiş ailesi istemiyormuş oda çok seviyormuş. Ailesi öncelikle okuması gerektiğini vurguluyor baskı yapıyormuş. Aslında nişanlılarmış ama baskılar devam ediyormuş. İşte bu yüzden evden kaçmış. Ben denk geldim işte… Her tuhaf olay beni bulur.
Facebookta bir şekilde karşılaştık ve arkadaş olduk. Evlenmişler eşi ile mutlular dünya tatlısı bir oğlu olmuş. Bir kez konuştuk gerçekten beni hatırlayıp hatırlamadığını sordum. Hatırlamış evlilik hikâyemde sende geçiyorsun gibi bir şey söyledi. Sonrası ise işte bildiğin Facebook arkadaşlığı, fotoğraflarını durumlarını beğenmekten ibaret.
Benim gördüğüm mutlu bir aile tablosu, harika bir anne, özenli, eğitimli ve bilinçli. Başkada bir şey düşünmedim dedim ya işte Facebook arkadaşlığı. Görse benimle konuşmazdı herhalde.
Dün; AK Parti ile ilgili muhalif bir fotoğraf paylaşmıştı bende fotoğrafı yayınlayan kişinin vatansever bir siyasetçi olmasına atıfta bulunan bir yorum yaptım. Ardından sert bir tavırla fotoğraf aşığı olduğunu onun için yayınladığını yorumladı bende ne demek istediğimi açıklayan bir yorum yaptım ama yorumu gönderemedim sonra fark ettim ki beni engelleyip, arkadaşlıktan çıkartmış.
Ben olsam ne dediğini açıklamasını isterdim yâ da uzatmazdım. Ya da karşımdakine kendini aşağılık hissettirecek kadar kötü bir hakaret ya da harekette bulunmazdım.
Sonra bu yazının başına döndüm, düşündüm. Şimdiye geldim ve dedim ki ben hayatımda yeri olsun olmasın, bana iyiliği dokunsun dokunmasın bütün tanıdıklarıma iyi davrandım. Kalbimde kötülük, dilimde beğenmişlik olmadı. Bana zarar verenlerden elimden geldiğince uzak durmaya çalıştım. Benimle işi olan insanları başımdan atmaya değil, yardımcı olmaya çalıştım, iyilik yapmak için elimden geleni yaptım. Yalan söylemedim, görüşemeyeceksem görüşmedim, görüşeceksem aradım.
Demek ki herkes aynı olamazmış, demek ki eğitimli olmak her şey demek değilmiş, demek ki mış gibi görünmek daha iyiymiş. 



Hiç yorum yok: