OTOBÜS
|
alıntı |
Eskisi gibi
artık işe yürüyerek gelmiyorum. 5 km’lik yolu ;yürüme hevesim olduğunda, kitap
okuma hevesim olmadığında yürüyorum..bazen de radyo Mastikayı dinliyor kendi kendime
acayip sorular soruyorum. Mesela fonda; sabah kalktım sular kesildi, sonra
baktım elektriklerde kesikti diye şarkı söyleyen bir adam ve meyhanede,
tavernada içki içen bir adam hayal ediyorum. Sanırım elektriği, suyu kesilen
adamın meyhaneye verecek parası yoktur diye düşünüyorum.
Mastika fm’
i daha çok hafif kalçamı kıvırmak ve şiş gözlerimi indirmek için dinliyorum.
Bir yerlerde gülmenin şiş gözlere iyi geldiğini okumuştum da. :P
Bu otobüs
maceralarımın birinde gerçi hepsinde ayrı bir olay oluyor da, başıma, bir olay
geldi.
İlk durak
olduğu için oturmak isterseniz bir sonraki otobüsün sırasına geçiyorsunuz ve bu
genellikle ön sıra oluyor. Bu da demek oluyor ki otobüse ilk binenlerden biri
oluyorsunuz gözüne kestirip beğendiğiniz koltuğuna oturma şerefine nail
oluyorsunuz.
Bende genellikle
ayakta kitap okumakta zorlandığımdan hep diğer otobüse kalıyorum. Ve en önlerde
koltuk beğenme şansı en yüksek kişilerden biri oluyorum.
Yine böyle
bir gün 2-3 kişinin arkasında otobüs bekliyorum, önümde bekleyen bayan durmadan
birilerine telefon ediyor, öffleyip püflüyor ve benim zaten anlamakta
zorlandığım Ayn Rand’ı anlamamı zorlaştırıyordu. Bende ne sıkıntısı var acaba
diye geçirdim içimden, tam o sırada yanına kendinden yaşça büyük bir bayan
gelip yanında dikilmeye başladı. Eee arka sıra en az 20 kişi bekliyor bu gelen
bayan hemen sıraya en öne girdi.
Tabi benimde
beğendiğim koltuğa oturup, kitabımı rahat okuma olaşığımı azalttı. Belki diğer
otobüsü beklerler diye düşündüm. Tam otobüsümüz gelmiş koltuğuma yerleşmeye
giderken bir de baktım diğer kadın da öndeki bayanla yürümeye başladı önümdeki
sarışın, daha önce hiç görmediğim bayan tepki gösterdi.
Otobüse bindiğimizde
tartışmaları sürüyordu ve en öndeki bayan hem suçlu hem güçlü bir şekilde konuşuyordu,
ben bir hışımla beğenmesem de arkasındaki ikili koltuğun cam kenarına geçtim ki
bu arada suçlu olan hanım suçlu olmayan bayana geri zekâlı dedi.
Ben arka
koltuğa tam yerleşmiştim, yanıma bir beyefendi oturdu. Rahat duramadım. Hemen rica
etmek ne kadar zor, ne kadar rahat hakaret ediyorsunuz, bayan çok haklı lütfen
suçlusunuz ve suçunuzu kabul edin dedim.
Eşantiyon gibi
arabaya binen bayanda hiç istifini bozmuyordu, bir şeyler söylüyordu ama ne
olduğunu pek anlayamıyordum. Bir süre sonra iki kişi olmanın verdiği güçle
diğer kadını önemsemeyip, sohbet etmeye başladılar. Bende kitabımı okumaya
arada bir gözlerimi kaldırıp onlara bakarak işe geldim.
Bugün yine
otobüste en güzel koltuğu kapma yarışında birinci sıradaydım. Arkamda yine o stresli
bayan vardı. Yine durmadan saatine bakıyordu. Bende Ayn Rand’ın 1963 yılında
yazmış olduğu Hükümetin Doğası yazısını bitirmeye, anlamaya çalışıyordum. Diğer
bayan yine yanına geldi. Otobüste durağa yanaştı, otobüse doğru ilerledim,
kartımı çıkartıp, bastım gözüme kestirdiğim en güzel koltuğa oturduğumda durağa
bakma gereği duydum. Birde baktım ki sitresli bayan ve arkadaşı diğer otobüsün
ilk sıralarında bekliyorlar…
Döndüğümde sarışın
bayanla aynı otobüste olduğumuzu farkettim kendine bir yer arıyordu ayakta idi
ve bana göz kırptı, gülümsedi bende ona aynısını yaptım.
Bu işte
azmin zaferi idi. Eğer size yapılan haksızlığa sesinizi çıkartmazsanız insanlar
bir ikincisini kendilerinde hak görüyorlar. İnşallah stresli bayanımız bir daha
bu kadar sinir ve stres yaratmaması ve yaşamaması için ne yapması gerektiğini
öğrenmiştir.
Ayn rand ‘ın
yazısı bitmişti zaten, taktım kulaklığımı, açtım Mastika Fm ‘ i uydum ritme,
geldim işe.
1 yorum:
Gazi mahhalesinde oturdum tam 18 ay yolu bitmez otobüsü gelmez , körüklüsü gelir kışın kafana yağmur suyu damlaya damlaya gelirsin yazın sıcaktan pişersin cünkü kliması yoktur,ayrıca genelde bizim erkeklerde yıkanma ve parfüm gibi birşey kullanma durum olmadığı için nefes almakta zorlanarak süren 18 ay , çok kitap okudum hayaller kurdum bazen küfür ettim, ama okuyan ender kişilerden birisi idim. Vedat Türkalinin kitapların 18 ay boyunca okudum en az sayfası olan sanırım 450 idi, en az 1 saat süren yolda nasıl gittiğin bilmeden o kitapın içinde yaşayarak gittim geldim. Oturdum hep Topkapıdan 38B ye binerken sıradaki kişileri sayardım çaktırmadan sonra otobüstekileri ayaktamı yoksa oturarakmı gideceğimi düşünerek, utanırdım ayakta bekleyen teyzeler amcalara yer verememekten yol uzun otobüs tıkabasa dolu küçüköy'e gelince yol azalmış trafik azalmış olduğundan kalkar yer verirdim.Her akşam aynı saatte bindiğimiz için bilirdim o insanların çalıştıklarını, 18 ay boyunca yer beğenme şansım olmadı hiç ama çok kitap okudum hayal kurdum
Yorum Gönder