27 Nisan 2012 Cuma

Daha neler duyacağız


Okul ile evin arası yaklaşık 10-20 m. sabahları okula giderken bizim cimcimeyle sohbet ediyoruz. Bu sabahki sohbet konumuzda söyle;
-          Anne TL ne demek?
-          Türk lirası demek.
-          Nasıl yani
-          Yani kızım her ülkenin ayrı para birimi var. mesela  Amerika nın dolar, Avrupanın Euro , Çinin yen gibi..
-          Anne Çinlilerin parası yok ki
-          O nerden çıktı
-          Tabi olmayabilirde para birimleri var kızım.
-          Anne onların paraları yok!
-          Neden böyle düşünüyorsun?
-          Anne paraları olsa neden böcek yesinler.
-          Kızım o yemek kültürüyle alakalı bir şey. mesela babaannenle anne annen aynı yemeklerimi yapıyorlar mı? Üstelik aynı ülkedeyiz sadece farklı şehirlerdeyiz.
-          Evet ikisi de patates kızartması yapıyorlar.

İşte ne desen boş , benim bu kızla çok işim var çok..

26 Nisan 2012 Perşembe

Kadının namusu, erkeğin elinin kiri


alıntı

Hayat biz kadınlar için ne kadar zor. Kendimizi kanıtlamak adına; çalışmak istiyoruz, çalışmadığımız zaman istediklerimizin olmadığını düşünüyoruz. Çalıştığımızda aslında dert ettiğimiz ev işlerinin yanında sorumluluklarımızın olduğu bir iş daha var.
Ne gerek var git evinde otur gerine gerine hayatı yaşa değil mi? Sen ne düşünüyorsun ev alınmış alınmamış, ne yapacağız derdini. Ama işte olmuyor sen her şekilde hayata daha sağlam tutunmaya çalışırken, yıpranmış hissediyorsun kendini. Neden? Bakmak zorunda olduğun bir çocuğun, eşin ve sorumluluklarının olduğu patronun, iş arkadaşların var. Açıkçası sağlam olmak zorundasın.
Bunlar durmadan kafamı kurcalıyor. Bazen diyorum derdin ne git evde otur. Doğur üç beş tane ne olursa olsun.
Aslında kafamı kurcalayanlar bunlar değil.
Hayat.
Biz üç kardeşiz. Abim, ben ve kardeşim. Ben ortanca olmama rağmen, adı ne kuralları bilmiyorum ama karşı çıkıp abim den önce 19 yaşında evlendim. Şimdilerde annemin dediği gibi ah kızım adın soyun çıkmadan evlendirmişiz seni. Adım soyum çıkmadan, ne olduğunu bilmeden 19 yaşımda evlendim.10 yıllık evliyim nerdeyse. Hayatın sillesini de yedik yani az da değil. Arkadaşlarım okurken ben evliydim onlar üniversiteyi bitirdiğinde ben kucağıma yavrumu almıştım. İlkokul ve lise arkadaşlarımın bir kısmı yeni evlendi bir kısmı da yeni doğum yaptı. Benim ise 6 yaşında bir kızım var.
Kimilerine göre çok şanslıyım erkenden evlendim iş güç sahibiyim, sağlıklı bir kızım ve eşim var. Annem gibilerine göre ise namusa laf gelmeden evlendim.
Bunları yazmamın sebebi ise; işimiz sebebiyle çok değişik hikâyeler görüyorum.
Akşam yemeğinde kardeşim bizdeydi. Konuşurken dedim ki eğer ben evlenmeden hamile kalsaydım napardın ? seni artık tanımazdım dedi. Peki aynı şey başkasının diyelim ki senin başına gelseydi ve sen evlenmeseydin dedim. Olabilir dedi benim  elimin kiri olur. Nasıl yani ya. Seninkide benimkide namussuzluk, şerefsizlik olmaz mı? Olmaz dedi sen kızsın. Benim yaptığımı nasıl hata olarak yâda olmuş bitmiş birşey olarak görmezsin dedim. Hayır senin ki namus dedi bana.
Cemo' ya döndüm oda dedi ki kız kendine sahip olmalı olmaz ise onun yeri yoktur.
Bir hatan bedelini sende onu uzaklaştırarak daha batağa sürükleyerek ödeditiyorsun. Bir hata sana binlerce hata yapmana sebep oluyor içinden çıkılmaz bir hale geliyorsun. Bu nasıl bir düşünce ben çıkamadım içinden.
Sizce; kadın için namus, erkek için elinin kiri mi? benimki baş kaldırmak mı gerçek dünya ya!

24 Nisan 2012 Salı

Çocuklara eziyet, büyüklere meziyet


Bu havalar bir tuhaf ediyor beni. Bir sıcak bir soğuk ne yapacağı belli değil.alışveriş yapmak istesen ne sebze alacağımı bilmiyorum her mevsimde her sebze ve meyvenin bulunması hoşuma gitmiyor ne alacağımı ne yemek yapacağımı bilemiyorum. Evde yazlık kışlık kıyafetler ayrımı henüz tam olarak yapılmadı. Cemo acayip hasta idi 3 gün işe gitmedi şuan biraz daha iyi ama keyifsizliği devam.
Yoğun bir hafta sonu geçirdik. bizim cimcimenin Pazar günü 23 nisan gösterileri vardı.Diğer sınıflarla karışmasın diye sadece anaokulları için Pazar günü düzenlediler gösterilerini.
Genel olarak kalabalık ve düzensizdi. İl olarak elma kurdu gösterisiyle çıktılar sahneye. ardından bir pandomim de anne rolündeydi. Ardından son olarak sahneye forklör kıyafetleriyle çıktılar.
Anne biz gelin olacağı deyip duruyordu. Ama ben forklör hocalarının öylesine söylediğini düşünüyordum. Cumartesi akşamı öylesine geçen Eyüp ten aldığım kınayı yaktık ellerine kendi isteğiyle. Ne bileyim ben böyle olacağını. Alana gittiğimizde herkes yine gelin deyip duruyordu. Ne kadar salağım ben ya herkes aynı şekilde olacak sanıyordum.
Son sahne onlarındı. bir çıktılar sahneye .. Fonda yüksek tepelere çalıyor, eğitmen hadi bakalım Trakya kına gecesi diyor. Benim kız başında kırmızı örtüyle benim kız sahne ortasında. Ben hüngür hüngür ağladım tabii. 


halbuki biz ne güzel bekliyorduk

işte size çocuk gelin hemde okulda , sahnede, eğitmenleri gözetiminde
Haftalardır çocuktan gelin olmaz deyip duruyoruz sosyal medyada. Ama benim kız sahnede gelin oldu. Keşke önceden anlasaydım nasılda saflaştım bilmiyorum. Canım sıkıldı ama belli etmedim. Öğretmeniyle konuşacağım. Kötü niyetli bir durum olduğunu düşünmüyorum ama daha 5 yaşında bir çocuğun daha ne olduğunu kavramadan bu şekilde sunulması hiç hoşuma gitmedi.
Üç saat sürdü etkinlikler. Çocuklar acıktı, susadı, beklemekten bitap düştüler. Bende annemi babamı çağırayım diye düşünmüştüm iyi ki gelmemişler. Kalabalık curcuna birde insanların ayağa kalkıp görme, isteği doğru düzgün bir şey seyredemedik diyebilirim.

Bence bu 23 Nisan etkinlikleri; çocukların bayramı ise, çocuklar bu şekilde yorgun, bitap düşürülmemeliler. Büyükler oynamalı, çocuklar seyretmeli.
Sözde çocuk bayramı ama çocuklar için yorgunluk, heyecan ve sıkıntıdan başka bir şey değil.



20 Nisan 2012 Cuma

Sağlık çalışanı olmak



saat 01.54 ben yeni uyandım. ayaklarım fena halde ağrıyor. ne ara kendimi yatağa attığımı, nasıl uyuduğumu hatırlamıyorum bile. yorgunluğum hala geçmemiş.

bütün gün; kolundaN tutup getirdiği adama  ağrısı var diye iğne yaptırmaya çalışanlar, okul için rapor almak isteyen öğrenciler, kendi  yaşını bile bilmeyen teyzeler, yoldan geçerken biraz üşüttüm bana bir soğuk algınlığı  iğnesi  yapın diyenler, başka bir doğum uzmanına gitmiş ve riskli gebelik olarak sevk edilmiş olan ama bakalım bu doktor bilebilecek mi diye sessiz sessiz muayene ye gelen kadınlar, fevkaladenin fevkinde tuvaletini yapıp ama kabızlık çeken geveze amcalar ve siz necisiniz burada, ne yapıyorsunuz bunu da halledin diyen insanlarla boğuştum.
bu işin ilk kısmı. benim gördüğüm en azından.
saatlerce şikayetini anlatanlar, ama alışverişten başlayarak, noktasız virgülsüz konuşanlar, doktor ilaca gerek yok biraz bekleyelim duruma göre hareket edelim dediğinde; ne biçim doktor iğne bile yazamıyor diyenler, çocuk çok öksürüyor, öksürük kesici verin diyenler, çocuğun ishali var  eczaneye gittim  vermedi siz bir yazın hangisi iyi ise diyenler. ısrarla kontrole gelmiş hastaya iyileşmişsin diyen doktora film çektirmek istediğini söyleyip doktor gerek görmeyince aman bir şeyden anlamıyor diyenler. daha bu neki senin maaşını ben veriyorum diyenler.
inanın bunlar yazmakla bitmeyecek, yazılamayacak o kadar şey var ki.
 bunlarla ve bunun gibi olaylarla boğuşan, canı yanan hastaya teselli vermeye çalışan o kadar  çok sağlık çalışanı var ki.
ama sonu yok işte. bir sağlık çalışanı daha öldü. bir yavru babasız, bir kadın eşsiz, bir ana baba yavrusuz, bir vatan evlatsız ve yüzlerce insan hekimsiz kaldı.
 sağlık çalışanları neden var? hastaların istediklerini yapmak için  mi? yoksa iyileşmeleri için gerekeni yapmak için mi?
bu yaşananları hiç kimse haketmiyor.

16 Nisan 2012 Pazartesi

ŞÜKREDİYORUM...


alıntı


Öncelikle anne olduğum için ,
Anneliğin ne demek olduğunu bildiğim için .
Şükrediyorum,
Çocuğumu sanki bir eski parçası gibi değersiz hissettirmediğim için,
 Şükrediyorum
Ayrı anne baba olsak ta sorumluluklarımızı bilen insanlar olduğumuz için,
 Şükrediyorum
Hala daha yalan söylediğimde yüzüm kızardığı için,
 Şükrediyorum
Telefonlara cevap veremeyecek hiçbir şeyim olmadığı için,
Şükrediyorum
İnsanları sırf aramış olmak için çağrı bırakanlardan olmadığım için,
Şükrediyorum
Asla kimseye, 3 kuruşa minnet etmediğim için,
Şükrediyorum
İnsanlara ikinci bir şans verdiğimde, vermemem gerektiğini tekrar hatırlattığı için, Şükrediyorum
Gerçekten duygularım, hissiyatlarım olduğu için,
Şükrediyorum
Hala değerlerimi koruyabildiğim için.
Şükrediyorum
Ve ne olursa olsun dimdik ayakta kalabildiğim için.
Şükrediyorum
Beni anlayan, dinleyen, çözümleyen bir eşe sahip olduğum için,
Şükrediyorum.

Ben bir anneyim asla hiçbir şeyde çocuğumu, evladımı, canımı ciğerimi; entrikalarda kullanmam. Dünya yıkılsa, yansa,   on- un- lar için elimden geleni yaparım.




12 Nisan 2012 Perşembe

Faiz ödemeden ev alınır mı?




Altı yıl önce oturduğumuz ev miras yüzünden satılığa çıktı. Ev sahibi yani mirasçı size satayım dedi ve çok uygun bir fiyat verdi ama o zamanlarda çocukta olunca bankalara fazla güvenemediğimizden fazla kredi çekmeyi uygun görmemiştik. Cemo hep ileride ne olacağı belli olmaz diyordu, altın şimdiki gibi durmadan artıyordu. Öyle ki elimdeki altınları aldığım fiyatın 2,5 katına satmıştım. başka bir ev arayışına girmiştik, ya kiraya devam edecektik yada krediler de çok düştüğü için bir ev alacaktık. Maalesef alacağımız ev başka bir semtte idi. Cemo ile ben bu konu hakkında tartıştık. ben ev almak gerekmediğini pek ala kirada oturabileceğimizi, ev bakacaksak anneme yakın bir yerden bakmamız gerektiğini söylüyordum. Cemo için ise bu ev harikaydı 3+1 ve temizdi. Cemo kendine hobi odası bile yapabilirdi. Evin değeri 60000 TL ve bankadan çekmemiz gereken tutar; 45000 TL di.
Biz bu parayı çekiyorduk ama ekspertiz+ ipotek+ sigorta masrafları derken elimize geçen tutardan büyük miktarı bankaya gidiyor, üstüne de aldığımız paranın 15 yıllık vadede 1,5 katını ödüyorduk. Olmazdı olurdu derken kararımızı verdik. Abim de bu sırada bize bir sisteme girdiğini, faiz olmadığını, bu kadar faiz ve masraf ödemenin anlamsız olduğunu biraz daha dişimizi sıkarsak daha iyi bir yerden istediğimiz gibi ev alabileceğimizi söylüyordu. Cemo ise ödediğimiz kira yerine yeni aldığımız evin faizini ödersek ev sahibi olacağımızı, kiranın sonu olmadığını söylüyordu.
Cemo beni ikna etti ve biz 15 yıllık kredi ile evi aldık. Ev başka semtte olduğu için eşyaları koyduk ve annemin yanına taşındık. Çocuk küçük gel git olmaması gerekiyordu. Benimde alınan borçları ve krediyi ödemek için çalışmam gerekliydi. Benim aldığım maaş elden alınmış borçları, Cemo' nun aldığı maaş ise krediyi kapatıyordu. elime kalan para o zaman 100- 150 TL civarındaydı. Bize ve çocuğuma annem bakıyordu bir nevi bu şekilde 1-1,5 yıl sürdü. Artık kendi evimize gitmemiz gerekince ben çocuğumdan ayrı kalmaya başladım. Hafta içi bir gün anneme gidiyor, cumartesi günleri kızı alıyor ve Pazar akşamı tekrar annemde kalıyorduk. Bu böyle 3-4 yıl sürdü. Biz tam 5 yıl boyunca krediyi ödedik.
Şimdi matematik hesabına geçebiliriz.
5 yıl boyunca ödediğimiz miktar masraflar dahil ortalama 600 TL den 30000 TL ve aldığımız miktar olan 45000 TL nin sadece 5000 TL sini kapattık. yani 25000 TL faiz ödedik. Kızın okul meselesi olunca artık taşınmamız gerekliydi. Aslında Cemo işi bırakmam konusunda kararlıydı ama ben dinlemedim. Ya evi boş bırakıp kiraya gidecek hem kira hem kredi ödeyecektik. ya da evi satıp artık kirada kalacaktık. velhasıl biz kararsız ve ne yapacağımızı düşünürken abim girdiği sistemden parasını alacağını ve evi almak istediğini söyledi. Aslında bize şöyle teklifte sundu. kredinizin kalanını kapatıp evi ortak tapu yaparsak elimizde malımızın da kalacağını söyledi, Cemo yanaşmayınca bizden indirim istedi.
Bizde 75000 TL ye satışa çıkardığımız evi 70000 TL ye satmayı düşünürken 65000 TL ye abime sattık yani 5000 TL indirim yaptık.
Şimdi annemin kapı komşusuyum her ay kira ödüyorum. Kızımla olduğum için çok mutluyum. İkimizde çalışıyoruz çok şükür işimde evime yakın daha ne isteyeyim. Ama işte çevrenin baskısı bitmiyor ki. Annem durmadan ev alın, paranız gitmesin dağıtmayın sakın diyor. Herkes kiracıyız diye ah ah zavallı gözüyle bakıyor.
Cemoya; abiminde sisteme girin tavsiyesiyle gidelim görüşelim bu sistem neymiş girelim ona göre dedim. Cemo hiç yanaşmadı aslında ama sonra benim ısrarlarıma dayanamadı ve gittik.
Sistem gün gibi işliyor. Mesela 60000 TL para almak istiyorsunuz. 60 kişilik grubunuz oluyor ve her ay 1000 TL yatırıyorsunuz. Düz mantık bu şekilde ama katılmak için 3 ayrı sistem var aslında.

ÇEKİLİŞLİ SİSTEM; istediğiniz miktarın 5,9 u kadar organizasyon bedeli ödüyorsunuz. Daha sonra her yılın 4. ayında çekiliş yapılıyor ve 12 kişi belirleniyor. yani yıllık kim alacağı belli oluyor. siz paranızı alana kadar azalarak taksitlerinizi ödüyorsunuz. paranızı aldıktan sonra taksitleriniz artıyor ama çok fazla değil. Az ödeyenler ile fazla ödeyenler yani kira yardımı yapanlar birbirini dengeliyor.
VADE ORTASI SİSTEM: Bu sistemde ise miktarınıza organizasyon bedeli ödeyerek başlıyor ve taksitleriniz sabit oluyor. parayı ise vade ortasında alıyorsunuz.
PEŞİNATLI SİSTEM: istediğiniz paranın %10-20-30-40-50 sini peşin ödeyerek, taksitlerinizi ödemeye başlıyor ve 6-9-12-15-18 ay sonra paranızı alıyorsunuz.

Daha ayrıntılı bilgi için bana mail atabilirsiniz.

Dün çekilişimiz vardı ve biz eylül ayında paramızı alacağımızı öğrendik. İlk çıkanlardan olduğumuz için artık taksitlerimiz artarak gidecek ve biz toplamda 70000 TL ödeyeceğiz.
Eğer bankadan aldığınızda ne kadar faiz ödeyeceğinizi bilmek istiyorsanız buraya göz atabilirsiniz.

Bundan 6 yıl önce sisteme güvenseydik şimdi evimizde rahatlıkla oturuyor olacaktık. Bende çocuğumdan ayrı kalıp, bu sıkıntıları çekmeyecektim.
Şimdi biz alacağımız evin hayallerini kuruyoruz. Cimcimeye bir oda, Cemo ya ve bana ait bir hobi odası olacak hayırlısıyla eşyalarımızı da yenileyeceğiz.

10 Nisan 2012 Salı

Akşama zeytinyağlı sarma var beklerim.


Ancak bir kadın ince ayrıntılarla ilgilenir. Bir erkeği asla dolma sarmak gibi ince bir işle uğraşırken göremezsiniz. Eğer böyle bir erkek var ise kaşına gözüne bakmadan evlenin derim. Bizim evdeki erkek yaprakları açmaktan aciz.
Hafta sonu AÖF sınavlarım vardı. Annemden de yaprak istemiştim sağ olsun babamdan göndermiş. Kardeşimin de Avcılardan gidip getirdiği için ayaklarına sağlık. Cuma akşamı köyden gelenler olunca cumartesi ve pazar ki sınava hiç hazırlanmamış biri olarak, çalışıyor musun sorularına hayır ben yaprak sarıcam dedim. Ama ne cumartesi akşamı nede Pazar günü yaprakları saramadım. Cumartesi akşam kardeş evdeydi ve benden özellikli bir sofra istedi onunla mutfağa girdik ve süper bir sofrada kardeş kardeş  güzel bir yemek yedik. Pazar günü sınavdan çıkıp eve geldiğimde iki sevgilim de uyuyorlardı. Ben hemen mutfağa girip kahvaltıyı hazırladım. Ondan sonra da ev di temizlikti derken yorgunluktan uyuyakalmıştım. Üstelik yarım kalan işlerde vardı. Bir yerinden başlamak lazım diyerek Pazar akşamı dolmanın içini hazırladım. Bu arada bal kabağının  son zamanları olduğu için pazardan aldığım balkabağını da pişirdim.
Sarma içi için herkesin zevkine göre değişir ama benim tarifim şöyle;
  • Pirinç yapacağınız tencerenin içine yaparsanız bire bir oluyor. Yani tencere kadar pirinç benim ölçüm bu
  • Soğan oda zevkinize kalmış ben bol soğanlı seviyorum
  • Dolmalık fıstık
  • Kuş üzümü
  • Nane
  • Karabiber
  • Salça
  • Pul biber
  • Dereotu ben bayılırım bol bol koyarım
  • Tuz


Hazırlanışı; soğanlarımızı küp şeklinde doğrayıp, zeytin yağda kavurun, fıstıkları da içine atın beraber kavrulsunlar. Daha sonra salçayı ekleyin. Bunların bir ölçüsü yok zevkinize ve damak tadınıza kalmış. Birde bir yemeğin en önemli lezzeti iyi kavrulmuş salçadan geçer unutmayın. Salçanız kavrulduktan sonra yıkanmış pirincinizi ekleyin. Biraz kavurduktan sonra bir miktar su ekliyorsunuz. Ama su üstüne çıkmayacak. Sadece biraz pirinçleri şişirecek ama pirinçlerin sert kalması gerekiyor. Yoksa yaprakla birlikte zaten pişmiş, yumuşamış pirinci pişirirseniz, dolmanız güzel olmaz. Bunları yaptıktan sonra altını kapatıp kenara alın. Biraz soğuduktan sonra; içine nane, dereotu, karabiber, pul biber ve tuzunu ekleyip karıştırın. İçiniz hazır sarmaya başlayabilirsiniz.

içimiz hazır gelelim sarmaya


Öncelikle yaprağımızı seriyoruz. yaprağın ince damarları olması yaprağın taze ve güzel sarılabilen bir yaprak olduğunu gösterir.

Resim yazısı ek




hazırladığımız iç malzemesini koyuyoruz

yanlardan kapatıyoruz

daha sonra üstleri kapatıp , sıkıca sarıyoruz.

işte sarmamız hazır 

buda arkadaş sarmalar , dizilmişler ve pişmeye hazırlar .


Bu tencere bir cuma pazarı çıkarmasından aldığım , döküm tencere . 20 tl  ye aldım deneme amaçlı .Defolu ürünlerin  tabanında ki marka ismini  silip satıyorlar . ucuz olmasının sebebi bu. size bir bilgi daha dolma yüksek ateşte , yani harlı ateşte olur . Ne dolması olursa olsun.ayrıca piştikten sonra indirdiğinizde üstüne zeytinyağı dökerseniz daha güzel sarmalarınız olur.
Bu akşam evde yaprak sarması, kabak tatlısı var . Gelmek isteyen arkadaşlar beklerim
.
Afiyet olsun 

6 Nisan 2012 Cuma

Kocamın annesi benim de annem dir.



alıntı
Evlendiğimde sekiz ay kayınvalidemle yaşadım. Sekiz ay sonra işe başlamamla birlikte , abimin de yanımıza taşınmasıyla kiraya çıktık. Gel zaman git zaman cimcime doğdu ev aldık bakıcı derdi olmasın, başka semtteki eve gitmek zor olur diye yeni eve eşyaları koyup annemin yanına taşındık. Yaklaşık 2,5 sene bir fiil beraber yaşadık. Asırlık olan gelin kaynana çatışması bizde de oldu tabii.

İlk sekiz ay; evin içine bir kız gelmiş aman Allahım her tarafa kocası ile olan fotoğraflarını yerleştiriyor, acayip yemekler yapıyor, oğlumu öpüyor ve benim biricik oğlum bu kadına hiçbir şey demiyor. Yemek yapmıyor hadi aşkım dışarıda yiyelim diyor benim oğlan bi tuhaf hemen dinliyor. annem ben yemek yaparken yanımda durur bunu Cemo yemez  derdi bende derdim ki senin çocuğun padişah dölümü ne bulursa onu yiyecek falso bir.hep benimle dul arkadaşlarını bir araya getirmek isterdi ben ise kendi başıma gezip tozmak isterdim yani İstanbul un göbeğinde bana enerjisi uymayan biriyle ne işim var 20 yaşındayım gencim güzelim ohooo. Bir gün hastalık numarası yapıp onunla gitmedim. Ama annem eve geldiğimde zaten evdeydi varın gerisini siz düşünün. Ben komşuların, arkadaşlarının ve akrabaların sanırım buna görümcemde dâhil o pekte benim için parlak olmayan gözlerinde cahil, vurdumduymaz, beceriksiz, söz dinlemez, asi ve lafı gediğine oturtan yani işe yaramaz bir gelindim. Bu gerilime , başkalarına , annemin evde otur baskılarına  dayanamayıp  işe başlamam dan yalnızca 1 hafta sonra kiraya çıktım.aslında bu kiraya çıkma olayı bizim Cemo’yla daha rahat etme isteğimizden kaynaklıydı . Birde abim İstanbul yerleşmeye karar verince biraz daha erkene aldık. Anneme bir tartışma esnasında ben gideyim de sen kına yak demiştim gerçekten annem ben taşınırken ellerine kına yaktı.
İşte artık kendi evimizde sıfır eşya ile taşınıp ev alıncaya kadar yaşadık. Cimcime doğdu ben kızı sabah akşam anneme getirip götürüyor, çalışıyordum. taki oturduğumuz ev satılana kadar . ev satılmaya kara verildiğinde ev sahibi size satayım dedi ama biz alamadık. cemo ev araştırmaya başlayınca başka bir semtten ev aldık. O ev şimdi abimin evi o durumlar çok karışık. Ve ben o ev için aklıma edeyim diyorum şuan.
Ev başka bir semtte olunca mecburen annemin yanına taşındık. Çocuk küçük zaten ev almışız, borç harç derken yanına aldı bizi. Tabi oda çok mutlu olmuştu yalnızlıktan kurtulmuş, uğraşacak bir işi olmuştu. Bu da benim kız oluyor tabii. İkimizinde artistlik tavırları sona ermiş tek derdimiz artık kız olmuştu. Tabi benim mecburiyetim de ayrı konu. Ama Allah için annemin o zamanki haklarını asla ödeyemem. Ben işten gelir sadece çocuğumla ilgilenirdim. Yemek pişer, ev temizlenir, çocukta bakılırdı. Daha ne isteyeyim. Ara sıra bakım konusunda çatışmalarımız olurdu. Ama ufak tefek şeyler. Ben Pazar günleri hafif bir temizlik yapar, kendi ütülerimi yapardım. Bazense eşyalarımızın bulunduğu eve yani kendi evimize giderdik.
Neyse biz mutlu mesut yaşarken birden bu mutluluğumuzun üstünde karabulutlar dolaşmaya başladı. Ne olduğunu tam olarak hatırlamıyorum ama gerçekten sudan bir sebeptir kavga yaptık ve yine bu sudan sebepten ötürü 3-4 gün hiç konuşmadık. Ben ruh gibi yaşıyor, işe gidip geliyor, ne yapacağımı bilmez halde dolaşıyordum. Çocuk ağlıyor kimse konuşmuyor, yemekler tatsız tuzsuzdu.
Bir akşam eve gittiğimde annemi aldım karşıma. bak anne bu olayın nasıl çözüleceğini bilmiyorum ama biz iki kadın olarak birbirimize destek olmalıyız, benim sana ihtiyacım var ve yeri geldiğinde senin bana. Evdeki erkekler kapıyı kapatıp çıkarlar ama biz baş başa kalırız. Bu yüzden birbirimiz idare etmemiz ve sevmemiz gerekli. Bu konuşmadan sonra annem bana sarıldı ve kızım dedi bende senin gibi düşünüyorum ama işler bazen içinden çıkılmaz hale geliyor.
İşte böyle bir daha asla kavga etmedik, tartışmadık diyemem ama bir daha hiç küsmedik şimdi bir şey olsa ben kızsam o alttan alır, bazen de ben onu anlar dinler öyle konuşurum.
 Şimdiki aklım olsa ne yapardım. Her şey yaşanması gerekiyormuş yaşanmış. Fazla üstelemeye gerek yok. Kocamın annesi benim annem olur.  Kim ne derse desin. Bu işte burada biter.
Son bir not eklemek isterim. Annem hala eltimin çok iyi bir gelin olduğundan bahseder benim yanımda. Bende onun yanaklarını sıkar canım annem seni seviyorum derim.


5 Nisan 2012 Perşembe

Çocukluk


Çocuklar büyüdükçe istedikleri oyuncak çeşitleri de değişiyor. kızlar için sindy, sindrella pamuk prensesli bla bla erkekler ise benten , şimşek mc gueen gibi  oyuncakları tercih ediyorlar.
Bizim kızın oyuncaklarını genellikle kupon biriktirerek alıyorum. Kliniğe her gün alınan gazetelerden kuponlarını boşuna gitmesin diye kesiyorum . Dayısı da sağ olsun bayiden temin ediyor. Kızın nerdeyse bütün oyuncaklarını böyle aldım. hala daha istediği bir oyuncak var uykucu bebek pony ama ben alamadım ve almayacağım. 60 TL fiyatı olan bu bebeğe bu parayı vereceğime yeni bir tane doğururum daha iyi diyorum ama asıl sebep te bu değil. Hayatımız boyunca her istediğimiz olmuyor. Ben ilkokulu bitirdiğimde babam dan bağlama istemiştim , ilçenin tek saz satan yerinin camında her gün o  bağlamayı süzer ve babamın alacağı günü hayal ederdim. Olmadı babam almadı . Daktilo istedim lise yıllarında hep roman yazı cam gibi bir hayal kuruyordum olmadı. Ne oldu ben romanda yazmadım, bağlamada çalmadım ama her istediğimin olması gerektiği anlamına gelmiyor. Bu yüzden de bunu öğrenmesi gerekli.
Şimdiki çocuklar daha şanslı mı? bence değiller bizim böyle oyuncaklara ihtiyacımız yoktu. Sokak çocuğuyduk biz. Oyun oynamak için veya sıkılmamak için sindrellalara, pamuk prenseslere ihtiyacımız yoktu. Arkadaşımda sürekli arkasından zırladığım abimdi. Varillerin kenarlarına eski kumaş parçalarını serer, içine girer evin yokuşundan salar, evin çamaşır telinden top geçirmece oynar (voleybol), saz dallarından tutmaca oynardık. Diğer oyunlarını saymıyorum bile. Sokakta oynamanın mümkün olmadığı şehir yaşamında çocuklarımız çok şanssızlar aslında.
 Bizim evde;
  • Masa anlatan penguen
  • Masal anlatan kuzu
  • Ali babanın çiftliği oyun halısı
  • Winnie puh çzgi film gösteren oyuncak
  • Mickey Mouse masal gösterimli oyuncak
  • Sünger bop eğitim seti
  • Diz üstü bilgisayar eğitim seti *2
  • Bilgi -pad
Bir kenara atılmış durumda.
Benim kızın hala canı sıkılıyor. Akşamları ne etkinlik yapacağımızı şaşırıyorum. Mutfağa sokuyorum, bulaşık makinesini boşalttırıyorum, şarkı söyleyerek konuşuyorum olmuyor. İşte bu yüzden bütün tatillerini Çanakkale de geçirmesini istiyorum ne yemek seçmeye, ne de sıkılmaya vakti kalıyor. Eğleniyor, öğreniyor ve geliyor.
İşte bu gördüğünüzde bilgi-pad bakmayın kutusuna iki şehir dolaşınca bu hale geldi. genellikle gazetelerin verdiği ürünler çabuk bozuluyor. Bilgi pad inde geldiğinden beri  tuşlarının bir kısmı zor çalışıyor , ne söylediği pek anlaşılmıyor.
Galiba ben bu yazının sonunu getiremedim. 

3 Nisan 2012 Salı

Bir alışveriş& Bir çiş& Bir geçiş







Hafta sonu yani Pazar günü  bizim Jaramazca nın YGS sınavı  için Eyüp’teydik. Eyüp sultana yakın olacağını tahmin etseydim daha hazırlıklı giderdim. Bu yıl YGS ye kardeşle beraber girip kendimi sınayayım dedim ama vazgeçtim. 6 defa girmiş biri olarak yeter artık, çok büyük hayaller kurmanın anlamı yok. Sağlık kurumları işletmeciliğini bitirdim işletmeye devam ediyorum, ama sırf lisans olsun diye. Ben zaten istediğim bölümü, yaptığım işin alanında bitirdim. eee başbakan ya da cumhurbaşkanı olmayı istemiyorum.  Eve gidip çoluk çocuğa karışmak keyfi birkaç şeyle uğraşmak bana yetecek. Aslında simdi dişimi sıksam gider evde otururum ama biraz keyfini çıkartayım paranın.

Çünkü artık kendime çalışıyor ve kazanıyorum. Bunca senenin tadını çıkarayım, kocamla, kızımla güzel günler geçireyim. Değil mi ?

EYÜP SULTAN ALIŞVERİŞ SOKAĞI
Kardeş Eyüp merkez ilköğretim okulunda girdi sınava.   İyi mi kötümü bilemediğim ama bizi güldürecek kadar, yaşayan kişiyi ise ne hale soktuğu bilinmez bir hatıra kaldı.  Hava soğuktu öncelikle sıcak bir çay içebileceğim bir yer aradım ama hem Eyüp sultan ziyareti yapanlar hemde sınava gelenler olunca sabahın o saatinde bile oturacak yer bulmakta epey zorlandım. Bir kafe de oturup çayımı içip gazetemi okuduktan sonra. Eyüp sultan sokaklarındaydım.
BU KİTAPLARDAN ALAMADIĞIMA YANDIM 

IŞIKLI KABE İÇİNDE KURAN VAR 

GERÇEK Mİ ACABA  

TAM ORTADAKİ YEŞİL İMİTASYON YÜZÜK  ÇOK BEĞENDİM 

BU AMCAYI ÇOK SEVDİM TERLİKLERİ ONDAN ALDIM 

SINAV OKULUMUZ BUYDU YAĞMUR YAĞMADAN ÖNCE 
Bütün paramı harcayıp kartı yanıma almadığıma pişman olup okulun kapısına geri döndüm. Daha sınavın bitmesine 45 dk vardı. Yağmur yağmaya başladı ıslanmama izin verip bulmaca çözmeye başladım gazetenin bir kısmını altıma alıp betonun beni üşütmesine izin vermedim, montun kapüşonunu kafama geçirdim ve çevredekilerin deli bakışlarına aldırmadan bulmaca çözmenin tadını çıkardım. İlk kez Cemo ve kız yok yalnızım, az olmasına rağmen para harcadım, var mı benden daha keyiflisi J

ALDIKLARIM . YAKINDA KINALI ELLERLE DOLAŞACAĞIM 

BALKONA ASIP ÇİLEKLERİNİ YİYECEĞİZ BAHARDA


Artık yarım saat kalmıştı kardeş geldi. Hadi abla hadi gidelim diyor. Tamam gidiceğiz bekle eşyalarını al falan filan derken, başına gelen olayı anlattı.
Arka sırasında ki sınav arkadaşının tuvaleti gelmiş, birkaç kez tuvalete gitmek istediğini söylemiş ama son yarım saate kadar sınav kuralları gereği çıkamayacağını, yine aynı kurallar gereği tuvalete bir gözetmenle gidemeyeceği hatırlatılmış. Çocuk birkaç kez tekrar edip, rica etmesine rağmen sınav kuralları söylenmiş. Düşünsenize çişinizle, hayatınız sınavı arasında kalıyorsunuz bu nasıl bir iştir yahu. Ben böyle kuralın taaa Çocukta ne yapsın elindeki su şişesini tuvalet olarak kullanmış. Abla etraf koktu camı açtırdık, yere idrar damlamıştı, silgim düştü alamadım ama moralim çok bozuldu dedi. Ya zaten hazırlanmamıştı ama çok etkilenmişti. Ben çocuğun yaptığını çok mantıklı buldum. Yani altına edip sokağa çıkıp yüzlercesine rezil olacağına sınıftaki 20-30 kişiye oldu. Aslında rezillik değil de bu sisteme bir örnek olsun o çocuk pek tabi bir gözetmenle tuvalete gönderilebilir. Bu da bizim ufaklığa bir hatıra olsun.