Bu sabah olduğundan biraz daha erken kalktım. Daha erken kızımı ve daha da erken eşimi uyandırdım. Son zamanlarda bir yudumda olsa kızımın yediği kahvaltı sofrasını hazırlayamıyorum.
Eşim biraz atıştırıp, 6.30 da evden çıktı. Kızımda hazırlandı. Bende bir elma ile kahvaltıyı yaptım. Saat 7.15 de okulda olması gerekiyor. Bak perdeyi açalım güneşin doğuşunu seyredelim dedim. Dışarısı zifiri karanlık! Saat 7.45, okula gitmek için erken en azından az aydınlık olsa diye düşünüp az kestirmeye karar verdik ve 15 dk koyun koyuna yattık.
7.03, evden çıktık. Hafif aydınlık, kızım çok erken çıktığımızı söylüyor. Herkes yola düşmüş hâlbuki… Pastanelerden sabah beslenmeleri için ellerine poğaça alınan çocuklar, aman hepsini ye diyen anneler, gözlerini açmış ama beyni uyuyan çocuklar. Daha günün aydınlandığını anlamadan okula gidiyorlar.
Geçen yılda böyleydi. İlkokulun 1. Ve 2. Sınıfına öğlenci olarak giden kızım, bana da beslenmesini hazırlayamayan, akşam derslerle boğuşup sabah uykuda yavrusunu bırakan, çalışan- yetersiz anne hissiyatını veriyordu.
3. sınıfa başladığında sabahçı olacağını duyduğumda sevinmiştim. Ne güzel çocuğunu okula bırakan, beslenmesini hazırlayan, kendini muhteşem hisseden anne olacaktım. İyi pok yemişim. Halt etmişim.
Hiç öyle tozpembe değil. Sabahın köründe okula çocuğu bırakmak, uykundan gözünü açamayan çocuğa bir yudum bile yedirememek. Bir süre sonra erken(normal olmayan erken!) kalkmanın eziyet olduğunu gördük.
İşte bunları yaşamışken ve yaşarken, sabah kargalar pokunu yemeden okula giderken düşündüm. Yolda çocuklarının ellerinden tutmuş ebeveynleri görünce, ‘Bu kadar insan anormal de bir normal ben miyim ?’ dedim kendi kendime…
Demek ki insanlar yaşadıklarını kanıksamış ve normal geliyor. Ya da çaresizlik öyle işlemiş ki bizlere ne olursa olsun aman işim yürüsün diyoruz.
Psikolojik olarak kargalar pokunu yemeden okula giden velilerinde çocukların da etkileneceğini bilmek için sanırım psikolog olmaya gerek yok.
İstanbul’un göbeğinde yaşadığımı, Fatih in fethetmek için uğraştığı bu topraklarda, bu şekilde yaşamanın ne kadar zor olduğunu belirtmemde yarar var. Belkide buralardan gidelim diye bu standartlar, olamaz mı?
Ya bakmayın benim yazdıklarıma bende kesin bir anormallik var.
Eşim biraz atıştırıp, 6.30 da evden çıktı. Kızımda hazırlandı. Bende bir elma ile kahvaltıyı yaptım. Saat 7.15 de okulda olması gerekiyor. Bak perdeyi açalım güneşin doğuşunu seyredelim dedim. Dışarısı zifiri karanlık! Saat 7.45, okula gitmek için erken en azından az aydınlık olsa diye düşünüp az kestirmeye karar verdik ve 15 dk koyun koyuna yattık.
7.03, evden çıktık. Hafif aydınlık, kızım çok erken çıktığımızı söylüyor. Herkes yola düşmüş hâlbuki… Pastanelerden sabah beslenmeleri için ellerine poğaça alınan çocuklar, aman hepsini ye diyen anneler, gözlerini açmış ama beyni uyuyan çocuklar. Daha günün aydınlandığını anlamadan okula gidiyorlar.
Geçen yılda böyleydi. İlkokulun 1. Ve 2. Sınıfına öğlenci olarak giden kızım, bana da beslenmesini hazırlayamayan, akşam derslerle boğuşup sabah uykuda yavrusunu bırakan, çalışan- yetersiz anne hissiyatını veriyordu.
3. sınıfa başladığında sabahçı olacağını duyduğumda sevinmiştim. Ne güzel çocuğunu okula bırakan, beslenmesini hazırlayan, kendini muhteşem hisseden anne olacaktım. İyi pok yemişim. Halt etmişim.
Hiç öyle tozpembe değil. Sabahın köründe okula çocuğu bırakmak, uykundan gözünü açamayan çocuğa bir yudum bile yedirememek. Bir süre sonra erken(normal olmayan erken!) kalkmanın eziyet olduğunu gördük.
İşte bunları yaşamışken ve yaşarken, sabah kargalar pokunu yemeden okula giderken düşündüm. Yolda çocuklarının ellerinden tutmuş ebeveynleri görünce, ‘Bu kadar insan anormal de bir normal ben miyim ?’ dedim kendi kendime…
Demek ki insanlar yaşadıklarını kanıksamış ve normal geliyor. Ya da çaresizlik öyle işlemiş ki bizlere ne olursa olsun aman işim yürüsün diyoruz.
Psikolojik olarak kargalar pokunu yemeden okula giden velilerinde çocukların da etkileneceğini bilmek için sanırım psikolog olmaya gerek yok.
İstanbul’un göbeğinde yaşadığımı, Fatih in fethetmek için uğraştığı bu topraklarda, bu şekilde yaşamanın ne kadar zor olduğunu belirtmemde yarar var. Belkide buralardan gidelim diye bu standartlar, olamaz mı?
Ya bakmayın benim yazdıklarıma bende kesin bir anormallik var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder