24 Ekim 2013 Perşembe

AYIP

6-7 yaşındayım, ninem mahalledeki kadınlarla toplanmış; ineklerin süt vermesinden, bahçedeki domateslerin hastalığından, bahçeye dadanan kalın kabuklu böceklerden bahsediyorlar. Birden ninemin de komşu teyzenin de harfleri küçüldü, sesleri kısıldı. Belli ki gizli bir şey konuşuyorlar. Ben kocalarını çekiştiriyorlar diye düşünüyorum, uyuyor numarası yapan gözümü hafifi aralayıp, kulak kabartıyorum konuşulanlara.

Filancanın oğlu ne olmuş aaa bak yazık yazık neyse Allah yardımcıları olsun gibi kısa cümleler kurarlarken ben bir hışımla ninemin dizinden sıyrıldım. Nerden duydum hatırlamıyorum ama olay hakkında konuşmaya başladım. Ninem bir hışımla ağzımı kapattı sus elin ayıbı öyle söylenmez, çok ayıp dedi.
Ben o günden beri başkalarının ayıpları üzerine ne konuşmayı, ne yorum yapmayı seviyorum. Yaşadıklarının arsızlığını taşıyıp, başkasına müdahale etmeye kalkanlar  hariç!
Son dönemlerde evlerde, otobüslerde, internet sitelerinde hep aynı haber konuşuluyor.
Bir öğretmen,
2 aylık bebeğini,
9 gün nasıl bırakıp ailesine gider,
Hem de gayri meşru,
Hem de toplum için örnek olacakmış.
Sorular bu şekilde uzayıp gidiyor. Soruların uzamasından ziyade asıl sorun tv kanlarlının haberlerinde ve birçok yerde yapılan yorumlar.
İşte o zaman söyle dedim. Bu bir kadın benim hemcinsim, bende anneyim, nasıl olabilir, mutlaka bir sorun var. Kim bilir neler hissetti? Üstelik neden hastaneye götürüyor ki çöpe de atabilir madem o kadar cani!
Ya öğrenen anne ve baba ya  onlar ne hissetti ? Ne kadar basit insanları yargılamak, yafta yapıştırmak. Sordum durdum kendime…
Burada  tam benim hissettiklerimi yazmış Eyüp can !
Öyle ya da böyle doğru bir davranış değil ama biz ne çabuk insanları silip hayatımızdan çıkarabilen hale geldik. Ne çabuk unuttuk insanların ayıplarını örtmeyi.
Ben bundan 23 yıl önce nenemden öyle öğrendim. Kötü ayıplar örtülür, kendi haline bırakılır. Düzelir düzelmez sen kendine bak.
 Sınanmadığın günahın masumu olamazsın asla unutma!




Hiç yorum yok: