BİLİR DİŞİ , ACABA
Bir öğretmenimiz vardı. Aslında mevzuyu tam olarak hatırlamıyorum, bu öğretmen lise yıllarında efsane olup, dersimize de girmemiş olabilir. Sınavda kitap açabilmenin serbest olduğu sınav yapar(mış)dı.
Başıma da gelmişti sanırım ‘Alın çocuklar bunlar sorularınız, kitaplarınızı kaldırmanıza gerek yok, istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz.’ demişti. Sanki öyleydi de ben soruların cevaplarını bulamamıştım. Hatırlayan bilen eden ve bu yazıyı okuyan arkadaşlar varsa lütfen yazsınlar.
İşte efenim bizim evde de 4. Sınıfa giden ve sistemdeki baltaların en iyi sapı olması gerektiği konusunda babasıyla bir türlü hemfikir olamadığımız, olduğu gibi mi bıraksam yoksa sistem ne istiyorsa onu versek deyip kafa karışıklığı yaşadığımız bir kızımız var.
Meb bu sistemi daha
oturtamamışken ve hala aynı düşünüyorum valla 20 yıl önce benim zamanımda sistem daha iyiydi. Balığın kavak ağacına çıkmasını bekleyen, ucundan azıcık gösterip gerisindeki karmaşıklığı sorgulaması gerektiğini öğretmeden soran bir sistem var.
Bu siteme artık insanlar özel okullarda çocuklarını yetiştiriyor da bizim paramız ona yetmiyor. Yetse n’pardım ? Onu da çok sorguluyorum ya! En azından etütlü okula gönderseydim diye başımın etini yiyorum. Kanım doyduğunda-artık takatim kalmadığında- kendimi rahat bırakıyorum.
İşte bu sitemin balığı mı diyelim yoksa baltanın en iyi sapı olma mücadelesinde ki yavrumuz diyelim bilemedim.3 yıldır layliloylom yaşadığı okul hayatının ciddiyeti ile karşılaştı. Sistem sınava sokuyor, notlar sisteme, sitemde karneye sonraki okul hayatı boyunca yüzleşeceği notlarrr bunlar…
Bu hafta sınavları olduğu için çalışması gerekli. Bende konularına göre sorular hazırlayıp veriyor çözmesini istiyor yanlış çözdüklerini işaretleyip tekrar kontrol etmesini istiyorum.
Bunları yazarken annem aklıma geldi. Bir gün bile sınavım olduğunu bilmeden okudum. Bazen ‘Bana ne ya, ne yaparsa yapsın…’ derim bazen de dedemin iki yarım ekmekle bir bütün ekmeği kıyaslattığı günler geliyor aklıma, işte o zaman bende destek olmalıyım diye düşünüyorum.
Soruları çözemediği eksik olduğu yerlerde evin bilir dişisi ben oluyorum. Mutfaktayım salondan ses ‘Anne o,bu, şu neydi?’ diye geliyor. Bende bilmiyorum ki!!! İşi bırakıp gidiyorum bakmaya, hadi anlat, hadi başa sar…
Sonra işte o öğretmenimiz aklıma geldi. İçimden ‘Uleeeyn ben bu evin bilir dişisi miyim?’ dedim. Bizim balta sapı adayına ‘Bak bu defter, bu kitap, bu bilgisayar, bilmediğin soruyu bak araştır öğren.’dedim.
Bizim zamanımızda kütüphane ilçedeydi araştırmak için kütüphaneye gitmek zordu. Şimdi imkânlar parmakların iki tık ötesinde, karışan görüşen yok daha ne?
Demek ki öğretmenimiz de ‘Zaten bu konuyu araştırıp, nasıl bulacağını bilen, çözmeyi de bilir.’ diye düşünüyordu. Biraz aşağılayıcı bir tutum gibi görülebilir ama bizde gelecek vaat etmiyormuşuz demek ki…
Jacgues Ranciere Cahil Hoca isimli kitabın özetle bunu söylüyormuş aslında…Öğrenmek isteyen karşısında bilgini değil; cahilin oynanması gerektiği yönünde bir mesaj veriyormuş.
İşe yarıyor mu? Derseniz şimdilik evet, tabi öğrenme isteği olmazsa olmaz. Ben bilir dişi olmaktan tamamen kurtulduğumda daha çok sevineceğim. İçimde de acaba sorusu her annede olduğu miktarda hep olacak…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder