Ramazan ayında
aklıma gelen ve en çok özlediğim şeylerden biri bütün köylüye verilen iftar sofraları
.Öyle ara sıcak falan olmayan, tek tabaktan herkesin kaşıkladığı; sütlü çorba, salata,
pilav, etli nohut & patates, yoğurtlu hamur ve kompostodan oluşan iftar
sofralarının olmazsa olmazı yaprak sarması ve bal kabağı tatlı hala favorimdir.
Bol çeşidin
bulunduğu sofralar erkekler için kahveye gönderilir, kadınlar için ise iftar
sahibinin evinde yer sofraları kurulurdu. Bu sofraları kurmak, eksiklerini
gidermek bize yani köyün genç kızlarının göreviydi.(hala öyle)
İftar evinde
sofralar kurulup, herkesin sofrada ezan sesini beklediği sırada biz bal kabağı
tatlısı ile dolmayı çifter tabak alır kendi soframıza oturur, sohbet muhabbet orucumuzu
açardık.
İftar sonrası bazen evde okunan kuranı dinler, kendi hatim
ayetlerimizi okur, bazen teravihe gider, bazense bir arkadaşın evinde toplanıp
çay, kahve içer ve mezdeke oynardık.
Şimdi bu iftar sofralarını, her biri başka kente evlenmiş, yerleşmiş
arkadaşlarımı, e birazda mezdeke ile göbek attığımız günleri özlüyorum.
Koca şehrin içinde yapayalnız Ramazan Ayı geçiriyorum. Gelen
birkaç misafir dışında şimdilik gidilmiş bir iftar sofrası yok. Bir kaç kez
apartmanın bahçesinde iftar sofrası hazırlama konusunda teklifte bulunduğum
halde annem tarafından burası köy değil diyerek uyarıldım. Zaten 14 daireden
ancak beş tanesi sahura kalkıyor. Buda önemli değil sadece birlik beraberlik
olsa oda bana yeter ama yok. Bu Ramazan ayı da böyle geçsin bakalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder