30 Ağustos 2012 Perşembe

Başlık yok


Sanırım ay bitmeden bir post daha hazırlamasam kendimi tembel ilan edeceğim.
Hâlbuki koca ramazan ayını bitirip, aynı zamanda bayram dolayısı ile birkaç günlüğüne Çanakkale ziyareti yapıp biricik kızımı alıp İstanbul un toprak bulunmayan semtine dönmüş bulunmaktayım.
Çalışıyorum, eve geliyorum yemek hazırlıyorum, yemek yedikten sonra kalan vakitte biraz ev toparlamaca, biraz yarının yemeği derken vakit geçiyor.
Bu yazı 29/8/2012 gecesi aklıma gelmiş ve çalış(K)an anne başlığıyla , çalışan anne sorunlarını içermek üzere planlandı ama şimdi ; aklıma gece düşündüklerimden hiçbiri gelmiyor.Demek ki neymiş aklımıza geleni anında yazmamız veya not düşmemiz gerekiyormuş.
Çok güzel bir yazı olacak  umudu ile gece uykuya yatan anne , sabah kalktığında hiçbir şey yazamayacak halde buldu kendini.

17 Ağustos 2012 Cuma

17 ağustos 1999


16 ağustos 1999 günü Abimi  rahmetli dedemle İstanbul’a yolcu etmiştik, göz ameliyatı olacaktı. 17 ağustos günü sabah saat 7: 00 da her zamanki gibi köy meydanında ki süt toplama yerinde yerimi almış gelen gidenlerin sütlerini alkollü tabanca ile kontrol ediyor, uygun olanları önce ölçeğe, ölçekten güğüme boşaltıyor gelen  ölçüyü getiren şahsın o gün kü hanesine yazardım. . Süt toplama merkezi iki kahvehane arasında idi. Kahvecinin kapıyı açar açmaz, akşamdan kalma sigara kokusu etrafa yayılırdı. Çay demlenir, yaşlı amcalar pür dikkat sabah haberlerini izlerlerdi.
Bu sabah kimse olmamasına rağmen kahvehaneci yüksek sesle haberleri dinliyor, durmadan ambulans siren sesleri geliyordu. Ne oldu acaba dedim kendi kendime ama içimde bir tuhaflık oldu. Sonra sütçülerden fırsat bulduğumda kahvehaneye biraz daha yaklaştım bir de baktım ki yıkılmış apartmanlar, evler insanlar darmadağın bir şehir. Bu şehir İstanbul’du.
Hemen eve gittim abimlerin iyi olup olmadığını öğrenmek istedim ama cep telefonunun henüz yaygınlaşmadığı bir dönemdi. Onlardan haber beklemek zorunda kaldık. İyi olduklarını ve gece yolda iken depremi hissettiklerini öğrendik.
Sonrasında ise her gün durmadan ölü sayısını, enkaz altında bilmem kaç saat sonra çıkarılanları, yaşayanları gördük haberlerde. Ama gerçek acı İstanbul’da idi, gözyaşı.

Şimdi ben 13 yıl önce büyük bir deprem atlatmış bu kentte yaşıyorum. Önceleri oturduğumuz ev en alt katta olduğu için. Deprem olduğunda, bizim en altta kalacağımızı düşünürdüm. Şimdi son kattayız ve bence gerçekten dayanıksız bir binadayız, ama ben en üst katta da şansız olduğumuzu düşünüyorum. Her şey takdiri ilahi ama depremden gerçekten çok korkuyorum. Kızımı, eşimi, kardeşimi, annemi babamı kaybetmekten çok korkuyorum.
Bu acıyı yaşamak, gerçekten çok yıkıcı bir durum. Hala nasıl bir şehirde yaşadığımızı bilmiyoruz. Çünkü zaten biz karın tokluğuna çalışıyoruz. Deprem riskini düşünmek bizim için lüks oluyor. Yaşam zaten zor depremi düşününce daha da zorlaşıyor.
17 ağustos 1999  depreminde hayatını kaybedenlere rahmet , sağ kalanlara sıhhat ve selamet diliyorum

14 Ağustos 2012 Salı

KADİR GECESİ


Zamanın nasıl akıp gittiğini, ne denli hızlı olduğunu öğretiyor bize Ramazan ayı.
Kadir gecesini eda edeceğimiz bur gecede, ne zaman başladı, nasılda bitti. Önceleri yaz günü susuzluktan ne yapacağız, nasıl oruçlu duracağız derken Ramazan bir baktım ki bitivermiş.
On bir aydan daha hayırlı olan bu ayda Allah günahlarımızı affetsin, bir dahaki sene Ramazan ayını görmemizi nasip etsin inşallah.
Uzun bir aradan sonra; derin nefes almış gibiyim. Cuma akşamı hayırlısı ile kızımı almaya ve bayramı geçirmeye gideceğim. Kalabalık aile sofraları, sohbetler beni bekliyor.
Bir akşam  eğitim nedeniyle dışarıda iftar açtığım ve yeni evime ilk kez arkadaşımı davet ettiğim ramazan hiçte köydeki gibi kalabalık sofralarla, sohbetlerle dolu bir ramazan ayı olmadı . Bu da büyük şehrin zorluğu, çalışıyor olmanın verdiği yorgunluk.
Mutlu , kalabalık iftar ve bayram sofralarında olmanız dileğiyle
KADİR GECENİZ MÜBAREK OLSUN